Kaset sancısı

ABD’nin, Avrupa’nın, terör örgütlerinin ne kadar tezi, talebi, beklentisi varsa hepsini açık açık karşılayacağını bizzat Kemal abimiz dolaylı olarak bile değil, dümdük söylüyor zaten. Şimdi başa saralım: Velev ki bir yahut birkaç kaset var, bu kasetten bunlardan daha beter duyacağımız ne olabilir ki? O kaset bizi ne kadar şaşırtabilir? Kuklaların, kuklacılar tarafından oynatıldığını görmek ancak bebekleri yahut embesilleri şaşırtır. Mal zaten ortada. Kasete ne gerek var?

MESELÂ bir kukla gösterisine gitmiş olduğunuzu düşününüz. Kuklalar sahnede dans ediyor ve ailecek gösteriyi izliyorsunuz diyelim.

Kuklaların tahtadan olduğu belli, canlı değiller yani. Üstelik perdenin üzerinden aşağıya doğru ipler sarkıyor, bunu da görüyorsunuz.

İpler aşağı yukarı oynadıkça kuklaların elleri, kolları, ayakları, kafası, gövdesi hareket ediyor.

Belli ki kuklaları da kuklacılar seslendiriyorlar.

Tam bu arada kuklacıları gizleyen perde düşüverse ne olur? Ne düşünürdünüz?

İçinizden, “A! Kuklaları kuklacılar oynatıyormuş” der miydiniz? Orada kuklacıların varlığını görmek sizi şaşırtır mıydı?

***

Yazının başlığından itibaren bu satıra kadar okuduysanız mevzuyu anlamışsınızdır. Bundan sonra sayfayı doldurmaya çalışacağım dostlar.

Bugünlerde Kemal abimize yahut CHP’li üst düzey birilerine ait olduğu söylenen bir kasetin varlığından bahsediliyor. Diyesilermiş ki, bu kaset Kemal abimizi çok zor durumda bırakacakmış.

Şimdiden Kemal abimizi, Tuncay Özkan’ı, Uğur Dündar’ı ve bilumum CHP’liyi bir telaş aldı ki sormayınız. Nereden, ne şekilde ön alacaklarını şaşırmış durumdalar.

Kemal abimiz aleyhinde “dark web” çalışmaları varmış, hackerlerle anlaşmalar imzalanmış, ödemeler Bitcoin ile yapılmış, son on günde sahte kasetler piyasaya sürülecekmiş, denk gelirsek izlemeyelimmiş, dinlemeyelimmiş, hele ki zinhar paylaşmayalımmış. Yoksa başımız yanarmış.

Kimine göre kaset ABD Büyükelçisi ile yapılan görüşmelere aitmiş. Bir rivayete göre de Kemal abimizin Pensilvanya’daki hamburgercide geçen kayıp sekiz saatte neler olduğuna dair meraklarımızı giderecek cinstenmiş.

Bu kaset yahut kasetlerde CHP’nin büyükelçilere yahut terör örgütlerine verdiği sözler, vaatler, tuttuğu işler faş olacakmış.

Bizler de çoook şaşıracakmışız, “Vay anasını! CHP kimlere ne sözler vermiş böyle!” diye şoklardan şoklara girecekmişiz.

İlahi!

Yahu, velev ki böyle bir yahut birkaç kayıt var diyelim, bu kayıtlardan FETÖ’cülerin veya Kandil’deki terör elebaşlarının ya da ne bileyim, aylardır HDP kanadının söylediklerinden ve de Kemal abimizin hâlihazırda vaat ettiklerinden başka neler duymayı murat ediyorsunuz ki?

Her şey kabak gibi ortada değil mi?

***

Kemal abimiz açık açık tüm KHK’lı teröristleri görevlerine iade edeceğini söylüyor.

Demirtaş’ı, Kavala’yı serbest bırakacağını defalardır vaat ediyor.

Yerel yönetimlere özerklik şartını getireceğini -hatta- CHP kongresinde bile hançeresini yırta yırta ifade ediyor.

Kayyum uygulamasına son vereceğini belirtiyor.

Baykar başta olmak üzere savunma sanayiinde faaliyet gösteren yüzlerce yerli firma varken -ki bunlardan birinde de ben çalışmaktayım- ABD merkezli, üstelik CIA ile çalıştığı sektörde bulunan herkes tarafından malûm olan SNC firmasına Atatürk Havaalanını vereceğini söylüyor.

Gün geçmiyor ki, Kandil’deki bir soysuzdan boyunu aşan sözlerle, tehditlerle ve beklentilerle Kılıçdaroğlu’na destek mesajı gelmemiş olsun. Afrin’i de geri alacaklarmış, iyi mi?

“AKP-MHP faşist ve soykırımcı iktidarı” devirmek için metropollerdeki bütün terör yandaşlarından Kılıçdaroğlu’na oy vermeleri isteniyor. Böylece PKK ülkeye demokrasi getirecekmiş.

HDP’li yöneticiler yüz yıllık Cumhuriyet’le hesaplaşma, kırk yıllık mücadelelerini taçlandırma plânları yapıyor.

Sırrı Süreyya Önder, Kılıçdaroğlu’ndan kapalı kapılar ardında kendilerine verdiği sözleri kamuoyuna açıklamasını istiyor.

Pervin Buldan, ülke yönetiminde direkt olarak yer alacaklarından dem vuruyor. Kılıçdaroğlu sıkıysa istediklerini yerine getirmesinmiş, bakın o zaman neler yapacaklarmış.

Terörist başı Öcalan başta olmak üzere “tutsak” olan PKK’lılar serbest kalacaklarmış ve sürgündekiler de artık dönebileceklermiş.

HDP’nin taleplerini içeren mutabakat metni olduğu gibi kabul edilmişmiş ve Mithat Sancar’a göre bütün beklentileri karşılanmışmış.

FETÖ’cü pislikler 15 Mayıs tarihli dönüş biletlerini sosyal medyada paylaşıyorlar.

Dış politikada, mevcut politikanın yüz seksen derece tersi yürütülecekmiş. Yani Azerbaycan’dan, Suriye’den, Irak’tan, Akdeniz’den, Ege’den, Karadeniz’den, Libya’dan vazgeçeceğimizi söylüyorlar. Hem de açık açık!

Daha sayayım mı?

Velhasıl, ABD’nin, Avrupa’nın, terör örgütlerinin ne kadar tezi, talebi, beklentisi varsa hepsini açık açık karşılayacağını bizzat Kemal abimiz dolaylı olarak bile değil, dümdük söylüyor zaten.

Şimdi başa saralım: Velev ki bir yahut birkaç kaset var, bu kasetten bunlardan daha beter duyacağımız ne olabilir ki?

O kaset bizi ne kadar şaşırtabilir?

Kuklaların, kuklacılar tarafından oynatıldığını görmek ancak bebekleri yahut embesilleri şaşırtır. Mal zaten ortada. Kasete ne gerek var? Anlamıyorum ki…

Görmek isteyen gözlere, işitebilen bir kulağa ve ortalama bir zekâya sahip olan herkes için ortada bir kasetten çok daha fazlası mevcut haddizatında.

***

Şimdi kalkmış Kemal abimiz, on yılın ardından 17-25 Aralık sürecinde “maskeli kişiler” tarafından eline tutuşturulan ve Gazi Meclis çatısı altında millete dinlettiği tapelerin Erdoğan’a yönelik kumpas olduğunu söylüyor.

Yıllardır Muharrem İnce hakkında sahte belgeler ve iftiralarla itibar suikastları plânlanan CHP merkezinde çanlar Kemal abimiz için çalıyor.

Aynı merkezden Erdoğan hakkında yapılan tezviratı sıralayacak olsam bunun gibi on yazı çıkar üstelik.

Eminim, şu aralar Kemal abimizin hayatı bir kaset şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyordur ve CHP genel müdürü, koltuğuna nasıl bir kaset operasyonu ile oturtulduğunu düşünüyordur.

Eee, ne demiş atalarımız? “Hayy’dan gelen Hu’ya gider”. Bir Kızılderili atasözü de der ki, “Son kaset de yayınlanınca, demokrat amca koltuğun yenmeyeceğini anlayacak”.

Bir CHP sözüyle de yazımızı bitirelim: “Geliyor gelmekte olan.”

Kalınız sağlıcakla efendim…