Kararsız değil, kararlı olma zamanıdır!

Batı’da ve de dünyada her fırsatta Türkiye’yi durdurmak ve engellemekten, Türkiye’ye karşı tedbir alıp bize karşı birlikte durmaktan bahsedenlerle aynı söylemleri sürdüren içerideki uzantılara rastlıyoruz. “Işıklar yanıyor” mesajından korku üretip umut devşiren ve erken seçim çağrılarına dört elle sarılanların tek derdi, dikkat dağıtmak ve milletin ayağına çelme takmak.

ZOR zamanlarda tereddüt etmek, hayatî derecede risk almak demektir.

Zor zamanlarda karar almaktan kaçınmak, kararsızlık durumunda kalmak, en büyük hatâ olabilir.

Dünyamızın içinden geçtiği bu yıllarda Türkiye, lidersiz ya da koalisyon tarzıyla iradesiz hükûmetler ile yönetiliyor olsaydı, şimdilerde konuştuğumuz konuları muhtemelen konuşmuyor olacaktık.

Bugünkü eylemleri, duruşu ve kararlılığıyla kendisinden konuşturan bir Türkiye’yi değil, Allah korusun, iç savaş ve kaos ile sınırları kevgire dönmüş, her hafta hükûmet değiştiren bir Türkiye olarak kâbusu yaşayacaktık.

Ama milletimiz izin vermedi, Devletimiz râzı olmadı ve Hükûmetimiz her konuda gereken kararlığı göstermekten çekinmedi.

Eğer darbecilerin, teslimiyetçilerin, vatan hainlerinin, ezelî düşmanların ve küresel güçlerin üzerimize saldığı teröristlerin istediği olsaydı, bizler bugün Türkiye olarak sınır ötesi operasyonlarla tehditleri yerinde yok etmeyi yani Kandil, Sincar ya da İdlib’i konuşmayacaktık.

Doğu Akdeniz, Libya, KKTC ile birlikte tüm alâka ve çıkarımlarımızı koruma çabalarımızı konuşmayacaktık.

Karadeniz’deki S-400 testlerini ya da Tuna-1 sahasındaki doğal gaz keşfini konuşmayacaktık.

Yerli AR-GE çalışmaları ile her alandaki millîleştirme gayretlerini, ileri teknolojik girişimleri sanayi ile buluşturmayı konuşamayacaktık.

Ya da Ermenistan’ın işlediği savaş suçlarına ve işgale rağmen sürdürülen Karabağ krizinin çözümü için kardeş Azerbaycan’ın kendi topraklarını işgalcileri eze eze geri alışını da…

Tabiî bunların yanı sıra Ukrayna, Kosova, Sırbistan, Katar, Azerbaycan, Pakistan, Libya ve Malezya gibi birçok ülkenin İHA, SİHA ya da diğer savunma sanayi ürünlerimizi almak istediklerini; Covid-19 virüsüne karşı yaşanan küresel krizde maske, ilâç ve solumun cihazı başta olmak üzere birçok ülkeye acil yardım desteği sağladığımızı, gelişmiş ülkelerle eş zamanlı aşı geliştirme çalışmalarında sona geldiğimizi hiç konuşamazdık!

Avrupa Birliği ülkelerinin kafa karışıklığını ve Yunanistan üzerinden Türkiye’ye yaptırım uygulama ihtimâline rağmen kendi sağlam duruşumuz karşısında toplanıp toplanıp dağılmalarını izleyemezdik.

Tam da böyle kritik süreçlerin, ekonomik zorlukların, dış politik gerginliklerin yaşandığı bir dönemde her zorluğa rağmen Türkiye olarak ulusal ve küresel konumlanmamızın güçlendiği bir zamanda, kimileri yine ortalığı karıştırmaya çalışıyor.

Bir bakıyorsunuz, “Işıklar yanıyor” diyerek eski Türkiye çağrışımları yapanlar ortaya çıkarken, diğer taraftan “Erken seçim olmalı” diyen küresel güçlerin sözcüleri konuşuyorlar…

Öyle görünüyor ki, sosyal mesafe bahanesiyle genişleyen safların aralığından sızma yapma girişimleri var. “Nasılsa salgından dolayı ekonomik sıkıntı var, insanlar huzursuzlar” diyerek fırsatçılık yaparak sesini yükselten ve kargaşa çıkartma ümidine girenler var.

Evet, milletimiz salgın tedbirleri için sosyal mesafeyi arttırmış olabilir, ama gönüllerimizdeki vatan ve millet sevgisinden en ufak bir eksilme yoktur!

Batı’da ve de dünyada her fırsatta Türkiye’yi durdurmak ve engellemekten, Türkiye’ye karşı tedbir alıp bize karşı birlikte durmaktan bahsedenlerle aynı söylemleri sürdüren içerideki uzantılara rastlıyoruz.

“Işıklar yanıyor” mesajından korku üretip umut devşiren ve erken seçim çağrılarına dört elle sarılanların tek derdi, dikkat dağıtmak ve milletin ayağına çelme takmak.

Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi ile beraber hedeflenen en önemli fayda, seçimsiz ve koalisyonsuz iktidar dönemleri elde edilmesi ve bu sayede milletimizin ve de elbette Devletimizin uyum ve koordinasyonunun belirli dönemler için güvence altına alınmasıdır.

Ne milletimizin, ne de Devletimizin kafasında bir karışıklık vardır. Aksine, “İki devlet, bir millet” anlayışıyla Karabağ’ın özgürleştirilmesi için her türlü desteği açıkça vereceğini ifade eden başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve tüm yetkililerimiz, milletimizin hislerine tercüman olmaktadır.

Ne ışık, ne de seçim şakasının zamanıdır. Ayrıca Ermenistan ve Yunanistan gibi şımartılmış trol devletlere tahammülümüz yoktur!

Türkiye’ye karşı yapılan her adım, zamanında ve kararında, hak ettiği şekilde yanıt bulacaktır.

Selâm ve muhabbetle…