Karaman’dan Karabağ’a kahraman Türkler

Bugün Suriye’yi güvence altına almak için askerî operasyonlar yapan, sınır hattını İdlib’den Afrin’e kadar 911 kilometreye taşıyan, Hafter’in Trablus’a girmesine ramak kala Libya’nın kaderini değiştiren ve son olarak Karabağ’daki müdahalesi ile elde edilen zaferde pay sahibi olan Türkiye’ye liderlik eden Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Soçi’de Rus lider Vladimir Putin ile bir araya gelmiş olması, bahsi geçen üç bölgenin kaderini de derinden etkileyecektir.

TARİHİ binlerce yıllık bir geçmişe sahip “Türk dili”, aynı zamanda millî kültürümüzün de “ortak” ifade aracı olması hasebiyle kutsal miraslarımız arasında zikredilir. Karamanoğlu Mehmet Bey’in bundan 742 yıl evvel, 13 Mayıs 1277 tarihinde yayınladığı “Şimden gerü hiç kimesne kapuda ve dîvânda ve mecâlis ve seyrânda Türkî dilinden gayrı dil söylemeyeler” fermanı, 26 Eylül 1932 tarihinde gerçekleşen “ilk” Türk Dili Kurultayı’ndan sonra Türk Dil Bayramı’na dönüşmüştür.

Bu itibarla Karaman, Türklerin ve Türkçenin önemli bir parametresidir. Tıpkı Bakü, Karabağ ve Şuşa gibi…

Aramızdan 2009 yılında ayrılan Azerbaycanlı şair Bahtiyar Vahapzade, “Bir ananın iki oğlu, bir amalın iki kolu” dizesiyle başladığı şiirini, “Dinimiz bir, dilimiz bir, ayımız bir, ilimiz bir, aşkımız bir” şeklinde sürdürür. Ekleyecek olursak, “derdimiz de bir”…

İşte o dertlerden biri de Dağlık Karabağ’ın yeniden azatlığa kavuşmasıydı. Azerbaycan Ordusu tarafından 27 Eylül 2020 sabahı başlatılan harekât, 10 Kasım 2020 tarihindeki ateşkes antlaşması ile son bulmuştu. Tabiî Dağlık Karabağ’ın esareti de…

Türkiye, ilk günden itibaren Azerbaycan’ın yanında yer aldı ve Rusya ile barış diplomasisi yürüttü.

Kardeş Azerbaycan’ın Karabağ cephesinde geçen sene elde ettiği son zafer, aslında Türk dünyasına bahşedilmiş bir armağan. Armağan, çünkü azatlığa kavuşturulan her köy ve şehir birer muştuya, cadde ve sokaklarda ise şölene dönüşmüştü. Açıkçası böyle bir zafere ihtiyaç vardı.

Şu bir gerçek ki, ne Azerbaycan Cumhuriyeti Devleti 30 yıl önceki Azerbaycan’dı, ne de Ermenistan. Bir de bölgede söz hakkına sahip olan Türkiye…

Azerbaycan, kendi topraklarını özgürlüğe kavuşturma adına verdiği mücadelede son derece haklıydı ve hakkı olanı geri aldı.

Türkler, dünden bugüne hep sulhtan yana oldular. Siviller zarar görmesin istediler. “Kan dökülmesin” dediler. Ancak Ermenistan, ırkının verdiği özellikten olsa gerek, saldırgan tutumunu Karabağ’da da sürdürmüştü.

Fitili ateşleyen saldırılar, büyük zaferin ayak izlerini taşıyordu. Şuşa, her iki taraf için kritik bir konuma sahipti. Azerbaycan Ordusu uçan pervaneler gibi şehadete koşarken, Ermenistan askerleri cepheden kaçıyordu. Üstünlük her anlamda Azerbaycan’daydı. Askerî açıdan olduğu kadar moral açısından da… Sonuç olarak, işgal altındaki topraklar 44 günde geri alınmıştı.

Karabağ’daki çatışmalar, başından beri Türkiye tarafından yakından takip edildi ve cephe hattındaki gazeteci arkadaşlarımız konuyu sürekli gündemde tuttular.

Artık savaş geride kaldı ama esas savaş (ya da barış) şimdi başlıyor!

Hatırlanacağı üzere, o günlerde sesi çokça çıkan Fransa’nın asıl amacının Rusya’dan boşalan koltuğa kurulmak olduğunu fark eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa ülkelerinde hızla yayılan ırkçılık, ayrımcılık ve göçmen karşıtlığı gibi nefret suçları arasında yer alan İslâmofobi söylemi hakkında “Koronovirüs kadar tehlikeli” diye beyan etmiş, 10 Aralık 2020’de de Aliyev ile birlikte başkent Bakü’de düzenlenen askerî geçit törenine katılmıştı.

Zaferin birinci yılı geride kaldı. Şimdi asıl hedef, her iki ülke arasında asırlar önceki kan ve gönül bağına benzer yeni köprülerin kurulmasını, Karabağ’ın tam anlamıyla özgürlüğe kavuşmasını sağlamak. Askerî hamleleri koruma kollama faaliyetlerine çevirmek, oranın Azerbaycan yurdu olduğunu ispatlayan adımları hep beraber atmak, siyâsî ve politik çıkarlara kurban edilmeden Karabağ’ın kalkınmasına katkı sunacak isimlerle yol almak…

Bu arada TEKNOFEST’in gelecek yıldan itibaren yurtdışı etkinliklere imza atacak olması, bunu ilk olarak Azerbaycan’da gerçekleştirmesi ve Karabağ Zaferi’nde etkin bir rol üstlenen İHA ve SİHA’ların Karabağ’da gösteri yapacak olması da Türkçe konuşan ülkelerin bir kez daha yan yana gelecek olması adına gurur verici.

Geçen yıl taraflar arasında imzalanan ateşkes antlaşmasının ardından bir barış anlaşmasına ihtiyaç duyulduğu dillendirilirken Ermenistan’ın “normalleşme” için beklenen adımları zamanında atması, ülkemizin beklentileri arasında. Ermenistan ordusunun geri çekilme sırasında döşediği mayınların hızla temizlenmesininse mayın haritasının paylaşılmasıyla mümkün olacağını hatırdan çıkarmamak gerekir.

Türkiye’nin katkısı, savaş günlerinde olduğu gibi işgalden kurtarılan şehir ve kasabaların yeniden ayağa kalkması sırasında da devam ediyor, edecek. Bitmek üzere olan havalimanı ile uçaklar tekrar havalanacak, harabeye dönen evler yeniden inşâ edilecek ve ekonomik sistem yeniden tesis edilmiş olacak.

Bugün Suriye’yi güvence altına almak için askerî operasyonlar yapan, sınır hattını İdlib’den Afrin’e kadar 911 kilometreye taşıyan, Hafter’in Trablus’a girmesine ramak kala Libya’nın kaderini değiştiren ve son olarak Karabağ’daki müdahalesi ile elde edilen zaferde pay sahibi olan Türkiye’ye liderlik eden Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Soçi’de Rus lider Vladimir Putin ile bir araya gelmiş olması, bahsi geçen üç bölgenin kaderini de derinden etkileyecektir.

PYD/YPG’ye, dolayısıyla PKK’ya alenen omuz veren, istediğimiz Patriotları bize vermediği için Rusya’dan almak zorunda kaldığımız S-400’lerden dolayı ABD teknolojisiyle üretilen F-35’lerimizi parasını ödediğimiz hâlde bize teslim etmeyen müttefikimiz (!) Amerikan yönetiminin bu görüşmeye nasıl bir refleks göstereceğini ise bugün yarın görmüş olacağız.

Önümüzdeki hafta ses getirecek bir yazıya imza atmak üzere satırlarımızı sonlandırırken, Karabağ Savaşı’nda hayatını kaybeden kahraman şehitlerimizi rahmet, gazilerimizi minnetle yâd ediyoruz.