Karabağ’ın azatlığı

Ermeni liderleri, bunu görmek yerine, Fransa gibi ülkelerden aldıkları gazla yeni saldırılarla işgallerini genişletmek istediler. Hâlbuki Ermenistan, dağlık ve fakir bir ülkedir. Türkiye ve Azerbaycan ile iyi ilişkiden başka bir şansı yoktur. Ermenistan, Türkiye ile Azerbaycan arasında bir duvar olmak yerine bir köprü olsaydı, büyük kazançlar elde eder, barış içinde refahını arttırırdı.

ERMENİSTAN’ın 27 Eylül 2020’de işgal alanını genişletmek için Azerbaycan’a yaptığı saldırı sonunda Kafkasya’da harita değişti. Her ne kadar birkaç defa ateşkes yapıldı ise de Ermenistan’ın saldırısı ile çatışmalar yeniden başladı.

Azerbaycan tarafının kesin üstünlüğü ve Rusya’nın tehditleri ile nihâyet 10 Kasım 2020’de Ermenistan’ın işgalinde kalan yerleri bir ay içinde boşaltması ve boşaltılacak yerlere de Rus askerlerinin beş yıllığına gözlemci olarak yerleştirilmesini öngören anlaşma yapıldı. Ermenistan çâresiz kaldı. Rusya’nın müdahalesi, kısmen Ermenistan’ı kurtardı. Anlaşma ile birlikte Erivan’da başlayan gösterilerin nereye varacağını tahmin etmek zordur.

Kırk iki gün süren bu savaşta Azerbaycan’ın hemen her alanda yenilendiği görüldü. Azerbaycan halkı inanılmaz bir yurt sevgisine sahiptir; Karabağ’ın işgalden kurtarılması için büyük bir heyecan dalgası yaşadı. Yaşı müsait olsun olmasın, büyük kalabalıklar, askere yazılmak için askerlik şubeleri önünde sıralar oluşturdu. Cepheye giden askerler aileleri ve yakınları tarafından sevinç törenleriyle uğurlandılar. Cepheden gelen asker cenazelerini, ailelerin pek çoğu iftiharla karşıladı. Şehit düşenlerin anneleri ve babaları, gururla çocuklarının tabutunu taşıdı.

Oysa otuz yıl öncesinin Azerbaycan halkı yenik, perişan ve umutsuzdu. O dönemde Azerbaycan’ın düzenli ordusu neredeyse yoktu. Derme çatma silahlı gruplar ise cephede savaşmak yerine Bakü’de iktidar mücadelesine taraf olup askerî darbe yapmışlardı. Ebülfezl Elçibey, işte böyle bir darbenin sonunda iktidardan yıkılmıştı. Oysa günümüzdeki Azerbaycan Ordusu oldukça donanımlı, disiplinli ve savaş için her türlü hazırlığa sahip olduğunu gösterdi.

Bütün bunların yanında Azerbaycan tarafı haklı, işgalci Ermenistan ise haksız taraftı. Haklı olmak kadar insanlara güven veren, hedefe kilitleyen başka bir sebep yoktur. Ayrıca geçen otuz yıllık süre içinde Azerbaycan’ın “Minsk Grubu” adlı ülkeler tarafından oyalandığı, Ermenistan işgalinin kalıcı olması için ona zaman kazandırılmaya çalışıldığı görüldü. Azerbaycan’ın savaşta kaybettiği topraklarını ancak savaşla ve kendine olan güveniyle elde edebileceği ortaya çıkmıştı.

Azerbaycan Ordusunun işgaldeki şehirleri kurtardıktan sonra orada ezan okutması, otuz yıl öncesinde rastlanmayacak bir olaydı. Günümüzde Azerbaycan Ordusu ezan sesini, özgürlüğün ve kurtuluşun bir sembolü saymaktadır. Azerbaycan Ordusundaki bu değişimin gelişerek devam etmesi, gerçek kurtuluş için önemli bir adımdır. İslâmî kimlikten yoksun olan bir ordunun otuz yıl önce küçücük Ermenistan karşısında nasıl çâresiz ve perişan duruma düştüğünü herkes bilmektedir.

Azerbaycan’ın cephede Ermenistan’a karşı üstünlük sağlaması ile birlikte Azerbaycan’a karşı üç ülkenin tutumu da önemli oldu. Bunlardan Türkiye’nin tutumu önceden belliydi. Çünkü Türkiye her hâl ve şartta Azerbaycan’ın yanında olduğunu, ihtiyaç duyulması hâlinde bütün imkânlarını da Azerbaycan’ın emrine vereceğini ilân etmişti. Azerbaycan sokaklarındaki gösterilerde Azerbaycan bayrağı ile birlikte Türkiye bayrağının da taşınması, halkın Türkiye’ye karşı duyduğu minneti göstermiştir. Benzeri durumun Türkiye’de de olması, iki ülke halkının karşılıklı olarak birbirine duyduğu kardeşliği göstermesi bakımından önemlidir.

Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı üstünlük sağlaması, İran’da beklenen kaygıyı körükledi. 25 Ekim 2020 tarihli AA haberine göre, İran Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Muhammed Pakpur, Kuzey Azerbaycan sınırına Aras nehri boyunca kuvvet yığdıklarını, çünkü “jeopolitik sınırların değişmesine karşı olduklarını” açıklamıştır. Peki, jeopolitik sınır nedir?

İran neyin peşinde?

İşgal edilen Karabağ’da hızla ilerleyen Azerbaycan kuvvetlerinin Zengizor’dan Nahcıvan’a ulaşması ihtimâli, İran’ı endişelendirmiştir. Zengizor’dan bir koridorla Azerbaycan ve Nahcıvan bölgesinin birleştirilmesi ihtimâline karşılık İran, askerî kuvvet yığarak bunu zorla engellemeye hazırlandığını ilân etmiştir. Böylece İran, kendi sınırları içinde olmayan Zengizor’da böyle bir değişikliği kendisi için tehdit kabul etmiştir. Bunu askerî kuvvet kullanarak engelleme hazırlığı ise iki taraflı bir durumdur.

Bir defa İran, Azerbaycan topraklarının birleştirilmesine engel olmaya heveslenmektedir. Azerbaycan’ın bölünmüş hâlde var olmasına, buna karşılık Ermenistan sınırları içinde yer alan Zengizor’un ise olduğu hâliyle Ermenistan’ın elinde kalmasına çabalamaktadır.

İran tarafı bu askerî hazırlığı yaparken ve Azerbaycan’ı o yığınakla tehdit ederken, 3 Kasım 2020’de İran lideri Hamaney, yaptığı açıklamada konuya temas ederek, Ermenistan’a “İşgalci” demeden, Ermenistan’dan işgal ettiği toprakları boşaltmasını istemeden, Azerbaycan topraklarının kurtulmasını dilemiştir. Bu dileğin bir riyakârlık örneği olduğu açıktır.

Aslında mevcût sınırlara göre Ermenistan’ın İran ile kara bağlantısı vardır. Ermenistan’ın dünya ile teması bu yoldan, Norduz Gümrüğünden yapılmaktadır. İran, Aras nehri boyunca Kuzey Azerbaycan ile komşu olmak yerine, hiç olmazsa bir bölümünde de olsa Ermenistan’ın komşuluğunu tercih etmiştir. Dünyanın başka bölgelerinde Şiî nüfus ile yakınlık kuran İran için Kuzey Azerbaycan halkının ezici çoğunlunun Şiî olmasının hiçbir önemi yoktur ve bu çerçevede İran, Hıristiyan Ermenileri tercih etmiştir!

Karabağ’ın işgaliyle mağdur ve muhacir olan milyonu aşkın Azerbaycanlı hakkında bugüne kadar tek cümlesi olmayan Hamaney, Azerbaycan’ın topraklarını kurtarmasının yanında, Karabağ Ermenilerinin haklarının korunmasını da istemiştir. Hamaney konuşmasında, “İran’ın sınırlarına teröristlerin yerleşmesine izin vermeyeceğiz” diyerek, Azerbaycan Ordusu üzerine bir gölge düşürmeye kalkışmış ya da bu gölgenin unutulmasını engellemeye uğraşmıştır!

Oysa 10 milyonluk Azerbaycan’ın 2 buçuk milyonluk Ermenistan’a karşı birkaç ordu çıkaracak ekonomik gücü ve nüfus potansiyeli vardır.

Aslında Hamaney, Azerbaycan Ordusunu terörist olarak gördüğünü açık etmiştir. Bu söylemle İran, gelecekte Azerbaycan’a karşı plânladığı hamleler için kendine göre bir zemin hazırlamış olmalıdır. Ancak Hamaney ve ona bağlı olanların bu saygısızca iftiraları, Güney Azebaycan halkının olup bitenleri daha kolay görmesine de katkıda bulunmuştur. Nitekim Azerbaycan Ordusunun başarılarından, özellikle Şuşa’nın kurtarılmasından sonra Tebriz ve Umumiye sokaklarında halkın helva dağıtması, Hamaney’e verilen bir cevap olmalıdır.

Hamaney’in terör suçlaması, aslında İran yönetiminin Azerbaycan’a (dolayısı ile Türkiye’ye) karşı hiçbir sınır tanımadan, hiçbir komşuluk hukukuna zerre kadar değer vermeden, her türlü iftirayı kullanabileceğini göstermiş oldu. Ancak İran yönetimi nezdinde meşruiyetin kaynağı sadece kendisine bağlılıktır. Her kim Tahran’a bağlı ise, yaptıkları meşrudur. Kim de bağlı değilse, yaptıkları meşruiyetin dışındadır ve terör niteliğindedir.

Ermenistan bundan sonra ne yapmalı?

Batı yanlısı Ermenistan Başbakanı Paşinyan, Rusya’ya rağmen işgal bölgesini genişletmek istedi. Ancak Batı’dan umduğu destek zamanında ve fiilen ulaşmadı. Zaten coğrafî engeli aşan bir yardım da olamazdı.

Rusya ise kendisine rağmen Batı yanlısı siyâseti tercih eden Paşinyan’a askerî destek vermedi. Buna karşılık yaptırdığı ateşkes anlaşmaları ile dolaylı olarak Ermenistan’ı kurtarmak istedi. Ancak Ermenistan’ın saldırganlığı bunu engelledi.

Karabağ’dan Ermenistan’ın çekilmesini öngören anlaşmayı Rusya’nın taraflara kabul ettirmesi, bölgedeki eski hâkimiyetini tesis çabasından başka bir şey değildir. Gözlemci olarak Rusya askerlerinin Karabağ’da beş yıllığına bulundurulması da Rusya’nın eski hâkimiyetini tesis için önemli bir adımdır. Mesele yalnızca Karabağ’ın işgalde kalan kısımlarının boşaltılmasından ibâret olsaydı, anlaşma metninde Rusya askerlerinin beş yıllığına bölgede kalması gerekmezdi. Bir ayda tahliye edilecek bölgede barış gözlemcisi olarak Rusya askerlerinin bulunması, Rusya’nın uzun vadeli plânlarının bir uzantısı olmalıdır. Her ne kadar Ermenistan’da Rusya askerleri hâlen var ise de onların bir bölümünün beş yıllığına Karabağ bölgesinde olmaları, orada Rusya’nın lehine elbette önemli bir gelişmedir.

Ermeni halkı ve yöneticileri artık olup bitenlerden bir ders çıkarmalıdır. Ermeniler, coğrafyanın kader olduğu gerçeğini anlamalılar! Doğusunda Azerbaycan ve batısında Türkiye’nin olduğu Ermenistan’ın yayılmacılığı mümkün değildir. Önünde sonunda Azerbaycan ve Türkiye’nin gazâbı Ermenistan’ı yerle yeksan etmeye yeterlidir.

Ermeni liderleri, bunu görmek yerine, Fransa gibi ülkelerden aldıkları gazla yeni saldırılarla işgallerini genişletmek istediler. Hâlbuki Ermenistan, dağlık ve fakir bir ülkedir. Türkiye ve Azerbaycan ile iyi ilişkiden başka bir şansı yoktur. Ermenistan, Türkiye ile Azerbaycan arasında bir duvar olmak yerine bir köprü olsaydı, büyük kazançlar elde eder, barış içinde refahını arttırırdı.

Ermenilerin tarihteki iyi zamanları da Selçuklular ve Osmanlılar ile iyi ilişkilerinin olduğu zamanlardır. Ermeni halkı bu dönemde refah ve güven içinde özgür dönemler yaşamıştır. Aynı dönemleri yaşamak, yine Ermenilerin tercihine bağlıdır.

Otuz yıllık Karabağ İşgali’nin yanında İran ve Fransa’nın Ermenistan’a olan desteği, Ermenistan’ı sefaletten kurtaramadı.

Türkiye-Azerbaycan dayanışmasının pek çok sorunu aşabileceğini Karabağ Savaşı göstermiş oldu. Yine Karabağ Savaşı, Fransa’nın öncülük ettiği Ermeni yanlısı Batı blokunun, Türkiye’ye rağmen hiçbir sonuç alamayacağını ispatladı. Bu sonuç aynı zamanda, Türkiye’ye ve Azerbaycan’a bir güven duygusu takviyesi yapmış oldu.

İlham Aliyev’in her ne kadar Rusya tahditlerine karşı boyun eğen tercihleri oldu ise de sonuç, Azerbaycan’ın faydasına oldu. Artık Aliyev’e düşen, kendi halkı üzerindeki baskıdan vazgeçmesidir. Halkı bir rehine olarak görmemesidir. Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında varılan anlaşmada yer alan Zengizor’dan Nahcıvan’a bir yol, bir koridor (anlaşmada “yol” olarak yer almış) açılması, yüz yıl önce Stalin tarafından kesilen Türkiye’nin nefes borusunun açılmasıdır. Coğrafî şartlar, Azerbaycan’ın ve de Türkiye’nin kazanmasına elverişlidir. Ermenistan’ın eski takıntılarından vazgeçerek dostluğa yönelmesi, onu İran, Fransa ve Rusya’nın basit bir oyuncağı olmaktan kurtaracaktır.