KAFKASYA’NIN siyâsî yapısını gösteren bir haritayı açıp
baktığınızda, kuzeydeki Gürcistan hâriç tutulursa, Ermenistan’ın Nahcivan,
Azerbaycan ve Türkiye arasında sıkışıp kaldığını görürsünüz.
Bu sıkışıklığın tarihine baktığınızda ise, sadece
Karabağ’ın değil, bugün Ermenistan toprakları içerisinde bulunan bazı
bölgelerin de geçmişte Azerbaycan’ın bir parçası olduğu görülür.
Günümüzde Nahcivan ve Azerbaycan arasında kalan
Zengezur ve Meğri koridoru, 20’nci yüzyılın ilk çeyreğine kadar Azerbaycan
toprağı idi. Yani Azerbaycan ve Nahcivan, şimdiki gibi ayrı değildi. Azerbaycan
ve Nahcivan’ı Meğri ve Zengezur koridoru birleştiriyordu. Bu koridor Türkiye
sınırına kadar uzanıyordu.
Nahcivan ve Azerbaycan anakarasını birleştiren ve
stratejik öneme sahip olan Zengezur koridorundaki Ermeni saldırıları, tarihî
kaynaklara göre 1905’te başladı. 20’nci yüzyılın başına kadar buradaki 400’ün
üzerindeki köyün 314’ü Azerbaycan Türklerine ait idi. Ama 20’nci yüzyılın hemen
başında, Osmanlı topraklarında olduğu gibi Azerbaycan topraklarında da
Ermeniler, Türklere yönelik katliamlara girişerek Azerbaycan topraklarını
işgale başladılar.
Meğri ve Zengezur koridoru neden önemli?
Birinci Dünya Savaşı sonuna doğru Mayıs 1918’de
Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan, bölgede bağımsızlıklarını ilân ettiler. 4 Haziran
1918’de ise Batum’da, Türkiye ile Ermenistan arasında bir anlaşma yapıldı.
Anlaşmaya göre Ermenistan’ın toprakları 10 bin kilometrekare iken,
Azerbaycan’ın toprakları yaklaşık 114 bin kilometrekare idi. Fakat Ermeniler,
azınlıkta oldukları bölgelerde bile toprak iddiasında bulunarak katliamlara
başlayıp Azerbaycan topraklarını işgal ettiler.
1920’nin Kasım ayına gelindiğinde, Ermeniler, Zengezur’u
tamamen işgal ederek Nahcivan ve Azerbaycan anakarası arasındaki bağlantıyı
kopardılar. Daha sonra Ruslar tüm bölgeyi işgal etti. Ruslar, Zengezur’u
Ermenistan’a bıraktılar ve bununla da yetinmeyerek, 1929’da Meğri koridorunu da
Ermenistan’a devredip Azerbaycan anakarası ile Türkiye arasındaki sınırları yok
ettiler. Böylece Ermeniler, Ruslar sayesinde hem Türkiye-Azerbaycan anakarası,
hem de Nahcivan-Azerbaycan anakarası arasına girerek Türkiye ile Azerbaycan
arasındaki sınır bağını kopardılar.
Bu süreçte bölgeye hızla Ermeniler yerleştirilmeye
başlandı. Sovyetler döneminde sorun çözülmedi ve sadece donduruldu. Ama
Sovyetlerin dağılmasından sonra Ermeniler işgallerine devam ettiler. Gelinen
noktada, 1918-1920 yıllarında 114 bin kilometrekare yüzölçümüne sahip
Azerbaycan’ın toprakları, 86 bin kilometrekareye kadar geriledi. İçerisinde
Dağlık Karabağ’ın da bulunduğu bu toprakların yaklaşık yüzde 20’si hâlen Ermeni
işgali altındadır.
Ermeniler neden araya sıkıştırıldı?
Tüm bunlara bakınca, Karabağ sorununun aslında 30
yıllık değil, 1 asırlık bir sorun olduğu görülecektir. Tüm bunları biraz daha
derin düşününce, sorunun sadece Karabağ sorunu olmadığı da anlaşılacaktır.
Çünkü yüzyıl önce Rusların marifetiyle Ermenilere bırakılan Meğri ve Zengezur
koridoru, sadece ülkemizle Azerbaycan anakarasını birbirine bağlayan bir
koridor değildir. Bu koridor, aynı zamanda ülkemiz ile Doğu Türkistan’a kadar
uzanan tüm Türk dünyasını birbirine bağlayan bir koridordur.
Komple teorilerine pek inanmam ama manzaraya bakınca,
sanki birileri yüz yıl önceden Ermenileri araya sıkıştırarak bizimle Türk
dünyası arasındaki sınır bağını koparmıştır. Bu şekilde koca bir tarih ve
kültürün bağı da koparılmıştır.
Tarihî gerçeklere ve uluslararası hukuka rağmen
Ermenilerin arkasında duranlar, ülkemiz ile Azerbaycan, dolayısıyla da ülkemiz
ve koca bir Türk dünyası arasında bir bağın oluşmasını istemediği için mi
Ermenilerin hukuksuzluğuna göz yumuyorlar? Bu nedenle mi Ermenileri
destekliyorlar?
“‘Barışçıl çözüm’ adı altında çözümsüzlüğü tercih
edenlerin böyle bir korkusu mu var acaba?” diye insanın sorası geliyor…