Kapanmamış hesaplar

Joe Biden de, Emmanuel Macron da Türkiye’den maşa aradıklarını alenen ilân ettiler. Maşa olmayı aklından geçirenler zannetmesinler ki, Biden ve Macron, kendilerini okeye dördüncü arıyor. Kendilerinin de itiraf ettikleri gibi, aziz milletimizin ve ülkemizin göğsünde yaralar açmada kullanmak üzere arıyorlar. 6-8 Ekim hesabının kapatılma sürecinden de anlaşılacağı gibi, bu vakitten sonra ne milletimizin, ne de Türkiye’mizin göğsü müsait değil.

ŞAHSEN çalışma usulüm; işleri listelemek, listeye göre işlerin de hızlı bir şekilde gereğini yapmak şeklindedir.

Eğer listemde bir iş var da onu başarılı veya başarısız herhangi bir şekilde tamamlayamamışsam, âdeta elime ayağıma dolaşır, şevkimi kırar ve bir sorun alanı meydana getirir. Bundan kurtulmak için uzun vadeli işler klasörüme alır, menfi tesirlerinden kurtulmaya çalışırım.

Bu ne kadar genellenebilir, bilememekle beraber, ferdî plânda gözlemlediğim bu hâdisenin, toplumların da bir özelliği olduğunu düşünüyorum.

Hükûmetlerden ve devletlerden bağımsız olarak toplumların bir algısı, bir yumuşak karnı, bir nasırı, sevinci, heyecanı var… Elbette hükûmetler yeri gelir, bu algıyı, hassas noktaları, yumuşak karınları, nasırları kasıtlı olarak da oluşturabilirler. Hattâ başka ülkeler, bunu sizin toplumunuzu yönetmek için de meydana getirebilirler. Bunun yöntemi, moda tâbirle “algı yönetimi” şeklindedir.

Toplumumuzla oynandığı durumları elimiz kolumuz bağlı, çâresiz bir şekilde seyretmek zorunda kaldığımız çok zamanlar oldu.

Emperyalist devletler 18’inci yüzyıldan başlayarak devletler arasında sorun alanları oluşturma, zaman zaman kanatılabilecek yaralar açma yöntemini çok kullandılar. Özellikle “milliyetçilik” akımını tüm büyük devletlerin içine soktular ve hepsini âdeta bölük pörçük ettiler. Asırlarca beraber huzur içinde yaşayan büyük toplumlar, uydurma tarih ve efsanelerle birbirlerine düşman edildiler.

Büyük devletler, büyük toplumlar böylece parçalandı da o iş orada bitti mi? Tabiî ki hayır! Gayet kolay ve etkili netîce alabildikleri bir yöntemi niçin bıraksınlar? Küçülmüş toplumları daha da küçültmenin onlar açısından ne mahsuru var?

Formül basit: Bir farklılığa dayalı olay kur, her iki tarafa tezat şekilde anlat, sonra şarkı, türkü, kitap yaz… Al sana bir kanayan yara, bol bol kullan!

Parçalanmış toplumların parçalarının içinde de sık sık kanatılmaya müsait yaralar açmaya, sorun alanları meydana getirmeye, daha doğrusu “kapatılmamış hesaplar” açmaya devam ettiler. Böylece o ülkelerdeki yöneticiler isteklerine karşı çıkmaya kalkınca ülkeyi birbirine katıyor, âsi yöneticileri indirip kuklaları başa getiriveriyorlardı. Bu yöntem, tuttuğu için hâlen sık sık kullanılmaktadır. O yüzden hesapları bir an evvel kapatmak hem yeni yaralar açmaya kalkışacakların cesaretini kıracak, hem de ülke gerçekten bağımsız olabilecektir…

Bizim ülkemiz de maalesef bunları çok yaşadı. Kapatılmamış hesaplarımız yüzünden toplumumuz âdeta bir mayın tarlası gibi…

71 Mayıs Olayları, Maraş Olayları, Madımak Hâdisesi, Uğur Mumcu Cinayeti, Necip Hamlemitoğlu Suikastı gibi pek çok kapatılmamış hesabımız var. O günlerdeki iktidarlar da, sonrasında gelenler de, geldiklerinde “Namus meselemiz!” diyenler de şu veya bu sebeple hesapları kapatamadılar.

Bu kanatılan yaraların pek çoğu, mütedeyyin, millî ve mânevî değerlere sahip insanları kontrol etmek için kullanıldı. Kemalist isimlere suikast ve bu suikastları mütedeyyin insanlar yapmış gibi intiba uyandırarak Kemalist azınlık genel topluma karşı provoke edildi ve böylece genel toplum sindirilmeye çalışıldı. Bugünse AK Parti iktidarını gerek kapatılmamış hesaplar, gerekse terör yöntemiyle günümüz emperyalistleri kontrol etmeyi başaramadı. Bu, tarihimizde karşılaştığımız ender ve müthiş fırsatlardan birini bize sunuyor: En yakın zamandan başlayarak, geriye doğru tüm hesapların hepsini kapatmak fırsatı…

6-8 Ekim Olayları, en yakın zamanda kanatılmış bir yaradır ve açılmış tâze bir hesaptır. Birilerini maşa olarak kullanan emperyalist güçler, masum insanların üzerine birtakım insanları saldırtmış, böylelikle saldıranların güya temsil ettiği insanlarla saldırıya maruz kalanların nezdinde o kitle arasında bir hesaplaşma ihtiyacı meydana getirmişlerdir.

Bu hesabın kapatılmasının tek yolu, saldırıda maşa olanlarla maşayı kullananları adâlet önüne çıkarmaktır. Anlaşılıyor ki, son günlerdeki tutuklamalar bunun önemli bir başlangıcıdır!


Talebimiz, sadece maşaların değil, maşayı tutanların da adâlet önüne gelmesi veya bu imkân şimdilik yoksa bile Türkiye ile onlar arasında bu bağlamda bir hesap açılmasıdır. Bu hesabın görülmesi, asırlara sari olsa da masumlar arası bir hesap açmaktan, gerçek suçluların hesabını görmeye bir evrilmeye vesile olacak ve hem Türkiye’miz, hem de dünyamızın selâmeti açısından bir kapı açacaktır.

Türkiye içinde hesap kapatma sürecini baltalayanlar bilsinler ki, bilerek veya bilmeyerek yeni yaralar açmaya kalkışacaklara cesaret vermekle kalmıyor, bağımsızlığımıza kastedenlere de altın tepside imkân sunuyorlar.

Hesap kapatmaya engel olanlar, buna hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı buna müsaade etmez ise şaşırmasın, üzülmesinler. Şunu bilsinler ki, bu yaralar kenar mahallede açılan fosseptik çukurları değil, anaların, babaların, kardeşlerin, bacıların, eşlerin, çocukların, dedelerin, ninelerin yüreklerinde açılan yaralardır. Emperyalistler daha çok sömürsün diye bizim yüreklerimizi kebap malzemesi, Türkiye’mizi de yürek kavurma mangalı olarak kullandırtmayız. Arzu edenler, kendilerini kullandırtsınlar!

Joe Biden de, Emmanuel Macron da Türkiye’den maşa aradıklarını alenen ilân ettiler. Maşa olmayı aklından geçirenler zannetmesinler ki, Biden ve Macron, kendilerini okeye dördüncü arıyor. Kendilerinin de itiraf ettikleri gibi, aziz milletimizin ve ülkemizin göğsünde yaralar açmada kullanmak üzere arıyorlar. 6-8 Ekim hesabının kapatılma sürecinden de anlaşılacağı gibi, bu vakitten sonra ne milletimizin, ne de Türkiye’mizin göğsü müsait değil. Artık başka kapıya!

Maşa olacaklarsa bir zahmet, millet kahramanlığına terfi etsinler artık…