Kanserli fikirler

Yönetim ele geçene kadar inanıyormuş numarası yapmak, yönetimi ele geçirince inananlara baskı uygulamak da kanserli fikirdir. Kanserli bu tür fikir sahiplerine aldanıp “Bir de bunları deneyelim” demek de kanserli bir fikirdir.

İNSAN, evrenin en değerli varlığı. Bu değer, insana lâyık formda olduğunda anlam kazanır. Gerek maddî beden olarak, gerekse manevî donanım açısından insan büyük donanımlara sahiptir. Bu donanımlar hem sosyal, hem de formel düzenin oluşmasında büyük rol oynar.

İnsanın toplum içinde huzurlu bir hayat sürmesinin en kolay yolu, kendisini rahat ve güvende hissetmesidir. İnsanlık, tarih boyunca her dönem farklı şekillerde yönetim anlayışına sahip olmuştur. Bu durum aslında çağın gereçleri olarak yorumlanabilir.

Günümüzde ilginç yönetim şekilleri açısından Birleşik Krallık ve Kuzey Kore öne çıkıyor. Bu durum yönetim açısından öyle olsa da birey açısından kişinin kendisini huzurlu ve güvende hissettiği her yönetim aslında anlamlıdır. Böyle durumlarda yönetim şekilleri anlamını kaybeder. Sorun yönetim şekillerinin toplum üzerinde baskı kurmasından kaynaklanmaktadır.

Dünyanın en gelişmiş demokrasisine sahip olup yönetim ele geçtiğinde bunu baskı aracı olarak kullanıyorsa bu demokrasi anlamsızlaşır. Ya da babadan oğula geçen bir sistemde ülke insanı kendisini huzur ve güvende hissediyorsa bu durum anlamlı hâle gelir. Ancak tarih boyunca yönetim şekillerinin insanlara huzur ve güven verdiği yol; çoğulcu katılım, ekonomik kalkınmışlık, sağlık, savunma, adalet ve fikir özgürlüğü gibi durumlar ile taçlandırılmıştır.

Bizim ülkemizde de bu böyledir. İnsanı esas almayan hiçbir yönetim şekli gerçekten uzaktır. İnsanlar mutlu olamazlar. Böyle durumlarda oturmuş bir sistemin yanında oturmuş bir fikir anlayışının da olması zorunludur. Demokratik seçim yoluyla iktidara gelmiş olanların zamanla güç zehirlenmesi yaşayabileceği gibi, sultanlıkla yönetilen yerde ise halk huzurlu olabilir. Buradaki referans, insanın insan gibi yaşamasının odak noktasını oluşturmasıdır. Katılımın çok olduğu yönetim şekillerinde sistemin doğru işlemesi için hukuk ve adalet temellerinin sağlamlığı esastır. Bu, insan odaklı çalışırsa en güzel sistemlerden birini oluşturur.

İnsan bedenen ve manen en güzel canlıdır. Bunu ortadan kaldıracak iki şey vardır: Bedenen kanserli bir hücre zamanla bütün vücudu sarmaya başlayınca ölüm kaçınılmaz olur. Manen kanserli bir fikir ve anlayış, insanda veya yönetimlerde hâkim olunca birey ve yönetimin fikir ölümleri gerçekleşmiş olur. Fikir ölümlerinin gerçekleşmesinin tek nedeni, kanserli fikirlere sahip olmaktır.    

İnsan vücudunda farklı şekillerde tümörler olabilir. Bunlardan birincisi normal bir tümörken diğeri kanserli tümördür. Normal tümörler her ne kadar kanserli olmasa bile anormal hücreler bir araya gelerek oluşan katı doku kütlesi olan tümör arzu edilmez. Kanserli olanlar da böyledir.

Bilindiği üzere maddenin bütün özelliklerini taşıyan en küçük yapı atom, canlının bütün özelliklerini taşıyan en küçük yapı ise hücredir. Hücre bir sistemler bütünüdür. İçerisine girip çıkan iyonlar vardır. Atom, bir hücreden bin kat daha küçük olduğundan hücrelerin içerisinde atomlar rahatlıkla dolaşabilir. Ancak canlı için hücreden daha küçük olan en önemli yapı DNA’dır.

Kanserli hücreler bir araya toplanarak tümör oluşturmasıyla insanı yok eder. Çünkü tümör insan vücudunda kemik, deri, doku, bez, kan ve benzer organlarda oluşabilir. Oluşan bu istenmedik yapı metastaz olarak başka bölgelere de yayılabilir.

İnsanın maddî ve manevî donanım açısından en kıymetli canlı olduğunu ifade etmiştik. Kanserli yapının oluşmasında en önemli etken, bozuk hücrelerin sağlam hücrelere kendilerini sağlıklı gibi göstererek aldatmasına dayanır. İnsan da kendisini böyle aldatabilir. Bu nedenle kişi bedenen kanserli dokunun yanında kanserli fikir dokularına sahip olabilir.

İnsanın kanserli fikir yapılarına sahip olması kişiye zarar verdiği gibi kanserli fikirlere sahip yönetim anlayışındakiler de toplumun intiharına aracı olabilir. Bu nedenle kanserli fikir yapılarının odağında yatan nedenleri iyi okumak ve buna çare bulmak gerekir.

Bireyin kendisinde oluşturacağı kanserli fikirlerin temelinde kendisindeki egoyu malik sanması yatar. Yani bir iş veya bir başarı olduğunda bütün etkenleri ortadan kaldırıp tek etkenin kendisi olduğunu anlamaya başladığında fikir kanserine yakalanmış olur. Bunun tedavisi gerçekten çok zordur. Böyle bir durum büyüyüp Allah’ı (cc) inkâra kadar gidebilir. Böyle bir durum kişinin fikren ölmesi anlamına gelir.

Yöneticilerin veya destekçilerinin fikir kanserine yakalanmalarının birkaç yolu vardır: Meşru olmayan yoldan iktidar olmak, kendisi gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı tanımamak, varlığına sebep olduğu demokrasi ve cumhuriyete başkaldırmak, özgürlükleri kendi fikirlerini hâkim kılmak için çalışmak ve kendisi gibi düşünmeyenlere baskı uygulamak gibi...

Bu tür kanserli fikirlere son zamanlarda sıklıkla rastlıyoruz. Bu tür fikirlerin topluma fayda sağlaması mümkün değildir. Bu nedenle kanserli fikirlerin ortadan kalkması gerekir. Kanserli fikirler sadece bir grup veya bir toplumda olmaz. Bireyin yaşadığı toplumun genelinde oluşabilir. “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölsün” ifadesi kanserli bir fikirdir. Ya da kendi inançsızlığını dikte etmek kanserli bir fikirdir. Yönetim ele geçene kadar inanıyormuş numarası yapmak, yönetimi ele geçirince inananlara baskı uygulamak da kanserli fikirdir. Kanserli bu tür fikir sahiplerine aldanıp “Bir de bunları deneyelim” demek de kanserli bir fikirdir. 

Ancak, kasıtlı yapılan bu tür fikirlerin kanser kökleri bireyin kendisinden kaynaklanıp bunu genele yaymaya kadar gider. Bunların olmaması için tek çözüm vardır: Ölümlü dünyanın geçici bir yer olduğunu maddî ve manevî bilimler açısından idrak etmek… Bunun tek yolu eğitim ve öğretimdir. 

Eğitim ve öğretimin bunu gerçekleştirmesi, ortaya anlaşılabilir bir kavram konulmasıyla mümkündür. Dünyadaki bütün eğitim sistemleri özellikle tarihî geçmişini kök alıp onun devamı üzerine kuruludur. Oysa eğitim sisteminin temelinde bireyin “olması” yer almalıdır. Olan insan, zaten geçmişine, tarihine ve geleceğine anlamlı bakar.

İş bu kadar kolay ise neden işler düzelmiyor? Bunun asıl nedeni, insanı kanserli fikirlerden kurtaracak kalıntılardan arınmış eğitim sisteminin kurulmamış olmasıdır. ABD, Fransa, İngiltere, Almanya, İran ve çok sayıda ülke hep tarih endişesi içerisinde bir sistem kurmuşlardır. Ülkeler insan merkezli eğitim sistemine geçmelidir. Özellikle Batı’yı taklit eden ülkelerin kanserli fikirlerden kurtulmaları mümkün değildir.

Toplumların kanserli fikirlerin oluşmaması için kuracakları sisteme yaklaşmamaları, gelecek endişesinden kaynaklanmaktadır. Zira böyle bir sisteme geçtiklerinde karşılarında ekmekten daha çok hürriyeti esas alan ve bireyin Allah’a (cc) kul olmasını öngören bir yapı aralanacaktır. Ülkeler buna hazır değiller. Durum bundan ibaretken Oryantalistlerin büyük kısmı tahrifata yönelik fikir üretme peşinde olup şeytana tellallık yapıyorlar; samimî değiller yani. Ta en baştan kasıtlı olarak Yüce Bir Yaratıcıya başkaldırış var.

En baştan yaratıcı olup olmadığına odaklanmadan hareket edilse, zaten Yüce Bir Yaratıcı ile karşılaşacaklar. Bunu herkes bildiği için kaçmaktadırlar. İnsan kendisinden kaçar, toplum kendisinden kaçar ve yöneticiler de kaçarsa ortada paylaşılmaya değer bir pasta kalır. Makam, mevki, para, hız ve haz, toplumu bir kanser gibi sarar. Şimdi sakin kafayla bir düşünelim: Toplum içerisinde makam, mevki, para, hız ve haz için çalışmayan, sadece “insan olmak” için çalışan kaç kişi var?

Bu tür kanserli fikirleri ortadan kaldıracak anlayışa bütün dünya mecburdur.