
BİLİNDİĞİ üzere Türkiye, 14 Mayıs 2023 günü, milletvekillerini ve cumhurbaşkanını seçmek üzere bir seçim yaşadı. Demokrasinin gereği, halkın önüne sandık koymaktır, o sandık konuldu. Seçim sonucunda, ilk turda Cumhur İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 49,52 oranında oy alırken, Milet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu 44,88 oranında oy aldı. Bu durumda Cumhurbaşkanlığı Seçimi ikinci tura kaldı. 28 Mayıs günü yapılan ikinci tur oylama ile Cumhur İttifakı adayı Recep Tayyip Erdoğan, yüzde 52,88 ile yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.
Bu seçimde, seçilmeleri için Cumhurbaşkanı adaylarına ve milletvekillerine oy verilirken aslında ne oylandı? AK Parti’nin 22 yıllık faaliyetleri mi? CHP’nin (ve 6+1’li masa) vaat ettikleri mi? İkisi de değil. Bu seçimde temel olarak iki şey oylandı: Birincisi, son kırk yılda elli bine yakın evlâdımızı şehit verdiğimiz PKK terör örgütünün meşrulaştırılarak şehit kanına ihanet edilip edilmeyeceği ve ikincisi de yine onunla bağlantılı ve ulusal varlığımızı ifade eden savunma sanayimizin devam edip etmeyeceği hususu. Bu itibarla bu seçim Cumhur İttifakı ve diğerleri arasında yapılan bir seçim olarak görülse de, esasında vatanı ve milleti korumakla görevli Cumhur İttifakı ile kanaralaşmış olanlar arasında yapılan bir seçim olmuştur.
AK Parti, 22 yıllık bütün icraatını anlatmak ve gelecekle ilgili hedeflerini ortaya koymak konusunda çaba sarf ederken, bu iki konuyu da kamuoyuna ifade etmeye gayret etti. Ancak Millet İttifakı bu iki konuyla ilgili hassasiyetleri örtmeye çalıştı ve kısmen başarılı da oldu. Bu iki konudan birincisinin önem ve ehemmiyeti için terör örgütü PKK ve ona yakın mahfillerin ve kişilerin Millet İttifakı’ndan beklentilerine ve konuşmalarına bakmak yeterli olacaktır.
İkincisi ile ilgili olarak durumun vahametini anlamak için çok fazla kaynak ve işarete bakmaya gerek yok; Yunanistan’a bakmak bile yeterli olacaktır.
Yunanistan’ın seçimle ilgili beklentisi Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kaybetmesi yönündeydi. Çünkü “Erdoğan kaybederse Türk savunma sanayii çökecek” idi. Bu durum neden bu kadar önemli? Eğer Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kaybederse Türk savunma sanayii çökecek ya, Türk savunma sanayii çökerse Yunanistan’ın yeniden ABD’den F-16 ve Fransa’dan Rafale savaş uçaklarını almasına gerek kalmayacak. Bu bilgiyi Yunan yerel kanalı BluSky TV spikeri Ioannis Theodoratos veriyor.
Theodoratos şu yorumu yapıyor: “Seçimi Erdoğan kazanırsa, Türk savunma sanayii hamleleri artarak devam edecek. Seçimi muhalefet kazanırsa, (muhalefetin Türk savunma sanayiini yok edeceğini imaen) bizim F-16 (Viper) almamıza gerek kalmayacak. Rafale bile almamıza gerek kalmayacak.”
Kaldı ki, Yunanistan Fransa’ya 2020 yılında 24 adet Rafale siparişi vermiş ve bunların büyük bir kısmını 2022 ve 2023’te teslim almıştı.
İşte “kanaralaşmak” tam da burada ortaya çıkmaktadır! Peki, kanaralaşmak nedir?
Kanaralaşmak ve çözümü
Kanaralaşmak, daha çok köpekler için kullanılmakla birlikte, insanlar için de kullanılmakta olan bir Orta Anadolu’da deyimidir. “Fıtrat bozulması, asıl işlevin tam tersinin yapılması, emanete hıyanet edilmesi, geçmişte sağlanan nimetlere güfran edilmesi, verilen güvenlere ihanet edilmesi” olarak da ifade edilmektedir anlam itibariyle.
Kanaralaşmayı ilk kez merhum Ercüment Özkan, 1950 öncesi, İnönü’nün Milli Şef olduğu dönemlerin bakanlarından olan Şevket Raşit Hatipoğlu’nun kendisinden dinlemiş ve kaleme almıştır. Hikâye şöyle:
“Şevket Bey, 1950 öncesi, İnönü’nün Millî Şef olduğu dönemlerin Tarım Bakanlığını, Ziraat Vekâletini de yapmış biri idi. Bize anlattığına göre memlekete, millete faydalı olmak için ziraat tahsili yaptığı Almanya’dan dönünce, yakınlarının da tavsiyesi ile CHP’ye kaydolmuş ve en yakın seçimde bir ilimizden aday olarak milletvekili seçilmiş. Fakat seçilmeden önce bütün harareti ile seçim bölgesinde halka karşı konuşmalar yapıyor ve ülkeyi nasıl kurtaracaklarına, nasıl hizmet edeceklerine dair nutuklar çekiyormuş.
Henüz genç ve enerjik Hatipoğlu’na yine bu konuşmalarını yaptığı köylerden birinde bir ihtiyar, ‘Evlâdım, biz seni dinledik, sen de bizi biraz olsun dinler misin?’ demiş ve bu genç, idealist adam, ‘Aman ne demek babacığım, buyur, seni dinliyorum. Nasıl dinlemem ki? Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin değil mi, siz de millet değil misiniz, buyur anlat, kulaklarımı dört açıp seni dinliyorum!’ demiş.
İhtiyar başlamış anlatmaya:
‘Şu karşıdaki dağı görüyor musun evlâdım, o dağın arkasında bir köy var. O köyde, Hasan Ağa derler, bir ağa varmış. Artık yaşlanmış ve istemiş ki, oğulları kendisi hayatta iken işlerini çekip çevirmeyi öğrensinler. Çağırmış üç oğlunu ve demiş ki, ‘Evlâtlarım! Bakın, artık işlerimizi elinize almanızın zamanı geldi. Henüz ben hayatta iken tarlamızı, takkemizi, davarlarımızı yönetmeyi öğrenin. Herhangi bir güçlükle karşılaştığınızda da kendiniz çözmeye çalışın. Lâkin herhangi bir çare bulamamanız hâlinde bana gelin ve müşkülünüzü anlatın, size yardımcı olayım’ demiş. Başlamışlar çocuklar işle güçle uğraşmaya. Derken günün birinde, sürüden koyunların eksildiğini görmüşler. Şuraya bakmışlar yok, buraya bakmışlar yok, kurt izi yok, çakal izi yok. Şu mağarada yok, bu yarda yok… Derken, çözemedikleri bu durumu babalarına anlatmaya ve çözüm istemeye karar vererek babalarına gelmişler ve durumu anlatmışlar. Babaları da çocukların bahsetmediği filan mağaradan, falan yardan da sormuş lâkin çocuklar, ‘Oraya da, şuraya da baktık fakat hiçbir emare yok babacığım’ demişler. Babaları düşünmüş taşınmış ve demiş ki, ‘Bu hâlde bir tek ihtimâl kalıyor, o da köpeklerin -sürüyü korumakla görevli köpeklerin- ‘kanaralaşmış’ olması. Şimdi gidin ve sürüye sahip olmakla görevli ne kadar köpek var ise hepsini bilâistisna öldürün ve başka bir köyden küçük enikler (köpek yavruları) alın, ileride işimizi görsünler’.
Çocuklar babalarının dediklerini yapmışlar. Derken, aradan geçen zaman içinde başka köyden alınan enikler de büyümüş ve kocaman kocaman koyun köpeği -şimdilerde ‘kangal’ diyorlar- olmuşlar. Fakat yıllar önce karşılaştıkları cinsten bir olayla yeniden karşılaşmışlar. Yine sürüden koyun eksilmeye başlamış. Ara, tara, bir türlü bir ize rastlayamamışlar ve son çare olarak dönüp babalarına gelerek durumu anlatmışlar. Babaları yine şu ihtimâli, bu ihtimâli de hatırlatarak sormuş fakat aldığı cevap ‘Yok’ olmuş. Bu defa adam oğullarına demiş ki, ‘Bakın oğullarım! Birkaç yıl önce yine böyle bir olay olmuş ve bana gelmiştiniz. Ben de size, ‘Köpeklerin kanaralaşması ihtimâline karşı bunların hepsini öldürün ve yeni enikler alın, büyütün’ demiştim. O zaman dediğimi yapmış mıydınız?’.
Ortanca ve büyük oğlu ‘Evet’ derken, küçük oğul başını önüne eğerek, ‘Babacığım, bir küçük enikleri gözüme baktı ve gelip ayaklarımı yaladı, kuyruğunu salladı, ben de ‘Bu küçük enikten ne olacak?’ dedim ve bir bu eniği öldürmedim’ demiş. Babaları bunun üzerine, ‘Oğullarım, bu kanaralaşan köpeklerden, ana-babalarından kanaralaşmayı az da olsa öğrenmiş ve yeni getirdiğiniz eniklere de öğretmiş, onları da kanaralaştırmış. Şimdi gidin ve istisnasız bütün köpekleri öldürün ki böylesi bir olayla bir daha karşılaşmayasınız’ demiş.’
Ve ihtiyar, hikâyeyi böylece bitirmiş.”
Tarihte bilinen en eski kanaralardan biri, Yahuda İskaryot’tur. Hazreti İsa’nın 12 koruyucu havarisinden biridir Yahuda İskaryot. Hazreti İsa’yı korumakla görevli olduğu hâlde onu yakalamak ve öldürmek için gelen görevli Roma lejyonerlerinin 30 gümüş dinar teklifi karşılığında Hazreti İsa’ya ihanet etmiştir. Hazreti İsa’nın kimliği belli olsun diye yanağından öpmüş (bu öpüş, tarihe “İhanet Öpücüğü” olarak yazılmıştır) ve onu ele vererek yakalanmasına vesile olmuştur. Bu şekilde yakalanan Hazreti İsa hakkında çarmıha gerilerek öldürülme cezası çıkarılmıştır.
Peki, Yahuda İskaryot’un sonu ne olmuştu sahi? Haydi onu da yazalım…
Hristiyan kaynaklara göre Yahuda İskaryot, yaptığı ihanet ortaya çıkınca kendini bir erguvan ağacına asmıştır. O zamana kadar beyaz renkte açan erguvan ağacının çiçekleri, o günden sonra böyle bir hainin kendini asmasına uygun bir dal verdiği ve böyle bir hainin kendini asmak için kendisini seçmiş olduğu için utançla beyazdan mora dönüşmüştür.
Hülâsa
Gelinen noktada, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhur İttifakı, 14 Mayıs 2023 Seçimlerini kazandı. Öyleyse savunma sanayimiz bugüne kadar ortaya koyduğu başarılı yükselişini sürdürecek demektir. Bu durumda, ülkemizde savunma sanayiimizin yok olması hususunda Yunanistan’la, ABD’yle, Fransa ile iş tutarak, PKK terör örgütüyle irtibatlaşarak, şehitlerimizin kanını yok sayarak, PYD’yi sivil milis sayarak kanaralaşanlar ile geçmişte, hiçbir şey olmadıkları, iki seçmenin dahi elini sıkmadıkları ve AK Parti’de hiçbir emekleri olmadığı hâlde Recep Tayyip Erdoğan tarafından kendilerine makam-mansıp verilmiş olup sonradan kanaralaşanlar, İskaryotlaşanlar erguvan ağaçlarında yavaş yavaş temizlenirken, Atina’dan şöyle bir ses yükselecek: “Hey Emmanuel, haydi gönder bir Rafale daha kuzim! Hey Joe, sen de çek bir F-16 vre!”