Kanal İstanbul hangi frekansta?

İktidar, yerli otomobil, uzay teknolojisi ve de savunma sanayiindeki başarısı gibi, Kanal İstanbul’un da bir yerli-millî proje olduğunu halka anlatabilmeli. Kanal’ın emlâk hareketinden ibaret olmadığına halkı ikna etmeli. İkna etmeli ki, bu kanal, 2023 başarı yılına kanal açabilsin!

YERLİLİK ve millîlik, “kendin olmak” ve kendin kalarak dünya ile buluşmaktır. Bağımlı olursan, zamanla kendine yabancılaşırsın; kendine yabancılaşırsan, kendin kalamazsın. Kendin değilsen, zaten başkası seni kendinden saymaz; sadece seni kendisi için hizmetçi kılar. Dünya tarihi bu noktada binlerce örnekle doludur.

Yerliliğin özünde hizmetin yerindeliği vardır. Millîliğin özü ise herkese yayılan ve herkese eşit imkân veren bir kapsayıcılığı ifade eder. Kuşkusuz yerli ve millî sanayiden bahsedeceksek eğer, o zaman yerlilik derken yatırımlarda, istihdamda yerindelik ilkesiyle örgütlenmekten, millîlik derken herkes için herkese pay veren bir zenginlikten bahsediyoruz demektir.

Değilse, azınlığı zengin eden bir yapıya ve belirli lokasyonları şişiren dokuya yerli ve millî denmez. Ayrıca yerlilik ve millîlik, dünyaya kendini kapatmak ve sadece kendi ülke sınırları içinde kendisi için kendisi ile sınırlı bir sanayi üretmek değildir; zaten bu, küreselleşen ve interaktif dünyada artık mümkün değildir.

Örneğin “yüzde yüz yerli otomobil” derken kastedilen tüm ürünler, dizaynlar, çalışanlar ve hatta pazarlar, sadece Türklerden veya Türkiye vatandaşlarından oluşsun demek değildir. Öyle olsaydı, bu, dünyaya “Benim ürettiğimi siz almayın!” demek olurdu. Oysa burada kastedilen, kendine yeterli olabilmen ve başkası bir parçayı, dizaynı, şifreyi vermediğinde senin durmak zorunda kalmaman, yürümeye devam etmendir.

Ancak bir ülkenin kendine yeterli olması ve yoluna devam etmesi tek başına yerli ve millî oluş ölçüsü değildir; mutlaka yerlilik için yerindelik ilkesine, millîlik için de herkese yayılan, herkese imkân veren bir yapı olmak zorunda.

Oysa Türkiye’nin üçte ikilik ölçeği yerindelikten ve millîlikten yararlanamıyor. Çünkü Bakanlıkların stratejilerinde hedefe ve projeye göre yerindelik plânlaması yapılmaz ve sonuç politikası tüm toplumsal kesime ve ülkeye yayılan bir şemsiye hareket olmazsa, o zaman ülke ve toplum, bir azınlığın eline bakmak durumunda kalır ve bu azınlık, çoğu zaman kendi ülkesini ve toplumunu küresel güçlere teslim edebilir.

Örneğin bütün sektörleri ve yatırımları İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bursa ve İzmir lokasyonunda şişirmenin “kentleşmede kontrolsüzlük ve göç” hareketlerinde dengesizlik getirdiği çok açık. Oysa yedi bölge için her bölgenin taşıyıcı lokasyonları ve bölgesel sektör rengi stratejik olarak plânlanmalıdır.

Devletin merkeziyetçi ve seçkin azınlık var edici yönelişleri, sadece hantal bürokrasi ve askerî vesayet var etmez, aynı zamanda yerliliği ve millîliği kendi elleriyle bozar!

Fert başına düşen millî geliri matematiksel ortalama değil, yaşam standardının ortalamasını her tabakaya yayacak şekilde örgütleyebilmesi için gerekli lokasyon modelleri geliştirmesi önemlidir.

Tüm bunların anlamı şudur: İstanbul’un yükünü Anadolu şehirlerine yaymak…

Peki, durum böyle iken, Kanal İstanbul durduk yere yükü mü arttıracak?

Bunun cevabı, şu soruda gizlidir: Kanal İstanbul bir “şehir kurmak” projeksiyonu mudur, yoksa Dubai gibi bir finans merkezi, Silikon Vadisi gibi bir teknoloji-inovasyon merkezi amacına haiz milyar dolarlık hareketlenmelerin olduğu ve merkezi İstanbul’da olan bir dünya markası projeksiyonu mu sunar?

Millet İttifakı, Kanal İstanbul’un yük getiren bir yapay şehir olacağı iddiasında. Cumhur İttifakı ise “Çılgın Proje” diyor. Oysa marka hedefli ve milyar dolarlar getirecek katma değerli bir projeksiyon ise, bunun ne olduğu daha sarih anlatılmalı.

Dolayısıyla Kanal İstanbul, bir dünya örneği de kalabilir, “İkinci İstanbul” veya “Butik İstanbul” olarak da kalabilir. Demek ki projeksiyon kadar, bunu anlatmak da önemli!

Kanal İstanbul konusunda bir “anlatma” sorunu yaşanıyor. Çünkü bu projenin dünya klasmanında bir marka yaratacağı (belki en az beş yüz milyar dolar değerinde bir finans girdisi sağlayacak) ortaya konulmadı. Ayrıca hangi alanda dünyada ünleneceği de net değil.

Dolayısıyla iktidar, yerli otomobil, uzay teknolojisi ve de savunma sanayiindeki başarısı gibi, Kanal İstanbul’un da bir yerli-millî proje olduğunu halka anlatabilmeli. Kanal’ın emlâk hareketinden ibaret olmadığına halkı ikna etmeli. İkna etmeli ki, bu kanal, 2023 başarı yılına kanal açabilsin!