İNSANIN bir iş, ev, arsa ve otomobil gibi şeyleri istediği gibi sınırsız sayıda istekleri de vardır. Bunlardan bazılarını dillendirir, bazılarını dillendirmez. Temel ihtiyaçlar tedarik edildiğinde bir üst seviyedeki ihtiyaçları sonrasında da ihtiyaç olmayanları da ihtiyaç sırasına koyar. Bunlar ne kadar artarsa işler o derece zorlaşır ve o derece dünyaya başlanır.
İnsanın dünyaya başlanmasında kalp etken rol oynar. İsteklerin temelinde kalp vardır. Akıl ise isteklerin yerine getirilmesinde tablacılık yapar. Maddî kalp bir et parçası iken kalbin diğer anlamı gönül şeklinde de anlaşılabilir. Ancak kalp özellik ve donanım açısından sadece bunlar ile sınırlı değildir.
Bir de manevî kalp olarak nitelenen istek ve arzuların menşei olan kalp vardır. Burasının istek ve arzuları iyi olursa insanın dünyası da iyi ve güzel olur. Burasının talepleri kötü olursa kişinin dünyası da kötü olur. Bu nedenle isteklerin tercihi insanın elindedir.
İkinci kalp için metinlerde fuâd, sadr, lüb, nühâ ve rû gibi terimler genellikle kalb mânasında kullanılmıştır. Bu farklı kullanımların farklılıklarını sadece bakmak için anlamları üzerinden gitmek gerekir. Görmek ve idrak etmek için de anlama dalmak gerekir. Bu yazı çerçevesince sadece anlamlara bakıp faklı yapraklar olduğunu bilmek gerektiğine odaklanıyoruz.
Kelime olarak kalp, bir şeyin içini dışına çıkarmak, bir şeyi başka bir şeye dönüştürmek gibi anlamlara gelir. Değiştirici rolün pasifize edilmesi kalpten yani gönülden beklenmez. Bu nedenle gönül kırılması istenmez.
Fuâd ise farklı anlamlara gelse de temelde kulak ve göz gibi sorumlu olan yürek anlamına gelir. Bildiğimiz kalp bir et parçası olarak düzenli bir şekilde harmoniye uygun olarak çalışan dolma ve boşalmanın esas olduğu bir elektrik devresi gibi işini görür. Yürek anlamındaki bu fuâd sadece yürek olmaktan beridir. Nasıl ki göz ve kulak gibi işlem görürken dönüştürücü rolün de varlığı göz ardı edilmeden ve gönülden farklılıkta ortaya konularak gözün gördükleri kalp ile tasdik edilir. Zira kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.
Sadr ise mecaz yoluyla kalp anlamına gelir. Akletmek, düşünmek, sadr anlamında kalbin görevidir. Sadr içeride olanların dışarı aktarımı ve şüphelerin giderilmesine muhatap olan kalp anlamıdır. Doğrunun ve yanlışın ayırt edilmesiyle ilgili muhatap sadr’dır. İbret alınması gereken yerin muhatabı da sadr’dır.
Gece ve gündüzün, gökler ve yer, en nihayetinde her şeyin yaradılışında muhatap olan kalp lüb’tür. Bunlardan ibret alacak olan lüb’tür. İbretlik işler lüb ile muhatap bulur. Çıkarılması gereken dersler ve bütün ibretlik işler lüb olan kalbin işleri arasında yer alır. Sehven yapılan yanlışlar beri durmak şartıyla bilinçli yapılanlardan sorumluluk şahidi lüb’dür. Kalplerin süslü oluşu, çevre ve evrenin sevilmesi de lüb ile anlaşılır.
Benzer şekilde kötülüklerden alıkoymanın muhatabı olan kalp nühâ olurken çehre anlamına gelebilecek olan kalp ise rû’dur.
İnsana verilen kalp cihazı manevî açıdan he türlü maddî ve manevî muhataplığın merkezidir. Merkez olması nedeniyle bir ayağı gezen pergelin de yelpazeleridir. Kalp iyi olursa insan iyi olur. İyi olan kalp insanı değiştirip dönüştürür ve nihayette insanı kâmil yoluna sokar.
---------------------------------------------------------------
Kaynaklar
Kâf Suresi - 37
Hac Suresi - 32
Necm Suresi - 11
İsrâ Suresi - 36
Âl-i İmrân Suresi - 154
En'âm Suresi - 125
Zümer Suresi - 22
Hac Suresi - 46
Âl-i İmrân Suresi - 190
Tâhâ Suresi - 54
Tâhâ Suresi - 128
Ahzâb Suresi - 5
Hucurât Suresi - 7
https://islamansiklopedisi.org.tr/kalb--kalp