ÜLKEMİZ tam mânâsıyla bir
ateş çemberinin içinde bulunuyor. Allah’a şükürler olsun ki, Cumhurbaşkanımızın
önderliğinde Hükûmetimiz, Silahlı Kuvvetlerimiz, Millî İstihbarat Teşkilâtımız
başta olmak üzere bütün millî kurumlarımız tam bir eşgüdüm, uyanıklık ve
serinkanlılıkla gelişen şartlara göre siyaset üretiyor, olayların arkasından
sürüklenmiyor, tam aksine ön alıyor ve isabetli, cesur adımlarla düşmanlarımızı
şaşkına çeviriyorlar.
Bilmiyorum,
vatandaşlarımız idrakinde midirler, ama bu başarıda Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’nin
sağladığı organizasyon ve hızlı hareket imkânlarının büyük payı bulunuyor.
Bir
dolu düşman, kimisi açık, kimisi sinsi ve kimisi de tam bir ikiyüzlülükle Devletimizin
etrafında saldırıp duruyorlar, çeşitli ittifaklar, çeşitli açık ve gizli plânlar
yapıyorlar. Bir tarafta sıcak çatışmalar sürerken, başka taraflarda daha büyük
sıcak çatışmalar da ha çıktı, ha çıkacak!
Silahlı
Kuvvetlerimiz, Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı, en çetin askeri harekâtlarını
gerçekleştiriyor. Ve çok yüksek bir performans ortaya koyuyor. Yıllarca FETÖ
darbesiyle sarsılmış olan Ordumuzun, almış olduğu hasarı henüz giderebilmiş
olmamasına rağmen bu kadar başarılı olabileceğini, ne dışarıda, ne de içeride
herhâlde hiç kimse beklemiyordu.
Şanlı
Ordumuz bir yandan, dile kolay, 911 kilometrelik Suriye, 378 kilometrelik Irak
sınırlarının her noktasını ve Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı Harekâtları
bölgelerini kontrol altında tutmakta, İdlip’deki Bahar Kalkanı Harekâtı ile dünyanın
ikinci süper gücü olan Rusya’yı, yanındaki hempaları olan İran milisleri, Esed
Rejimi ve Hizbullah grubuna iyi bir kötek atarak durdurmuş, kilitlemiştir.
Beri
tarafta da, “1” numaralı dünya gücü olan ABD ile olan mücadelemiz dişe diş
devam ediyor. Ülkemizin güneyinde bir terör devleti kurma emelinden vazgeçmemiş
olan bu sözde müttefikimizin, yanına Fransa’yı da alarak uzun zamandır üzerinde
çalıştığı, Kuzey Irak Kürtlerini, PKK/PYD’yi ve öteden beri Suriye muhalefeti
içinde yer alan Suriye Kürt Ulusal Konseyi’ni, bir Kürt devleti kurma konusunda
anlaştırmayı başardığı haberi geldi. IKYB adına Başkan Neçirvan Barzani’nin,
PKK/PYD adına terörist başı Mazlum Kobani’nin ve 11 adet gruptan oluşan Suriye
Kürt Ulusal Konseyi adına da bir temsilcinin bir masa etrafındaki
beraberlikleri televizyon ekranlarında görüldü.
Devletimizin
bu oluşuma cevabı, ânında “Pençe Kartal Operasyonu” ve “Pençe Kaplan Operasyonu”
ile çok sert oldu!
Pençe
Kartal Operasyonu kapsamında 15 Haziran gecesi Irak’ın kuzeyindeki Karacak,
Sincar, Zap, Baysan, Haftanin ve Kandil gibi PKK’nın yuvalandığı kamplarda önceden
koordinatları tespit edilmiş olan 81 nokta hedef etkin bir şekilde vurulduktan
sonra, ertesi gün Pençe Kaplan Operasyonu’yla o zorlu arazideki bu kamplar ilk
defa olarak karadan işgal altına alınmaya başlandı. Harekât, Fırtına
obüslerinin, SİHA’ların ve İHA’ların desteğinde komandolarımız tarafından
kararlılıkla sürdürülüyor.
Devletimiz
bu hamlesiyle karşı tarafa net bir şekilde, “Oraya
o devleti kurdurtmam!” mesajını vermiştir.
Dışarıda
PKK ve hâmilerine karşı bu canhıraş mücadele verilir ve destan yazılırken,
içeride neler oluyor?
Tabiatıyla
milletimizin aziz çoğunluğu Silahlı Kuvvetlerimizi duâlarla gönülden
desteklerken ve onunla gurur duyarken, CHP’nin ve yandaşlarının yüreğine
iniyor.
CHP’nin
Sözcüsü, çâresiz bir üslûpla âdeta zehir içti, “Mehmetçiğimizin ayağına taş değmesin” diye geçiştirdi. Geçiştirmeye
geçiştirdi ama bakalım HDP’ye bunun hesabını nasıl verecek? Zaten HDP, yapmakta
olduğu fiyasko “adalet” yürüyüşlerine, Kılıçdaroğlu’nun “adalet” yürüyüşüne
kendilerinin verdiği desteğin bedelini ödemesi için baskı yapıp duruyor.
Zavallı CHP, bir tarafta PKK’ya karşı Ordumuzun operasyonunu sûretâ desteklemiş
gibi yapıyor, öbür tarafta PKK’ya destek vermesi gerekiyor, ne yapsın?
***
Devletimizin
Akdeniz’deki meydan okuyuşu, Libya’da Rusya, İsrail, BAE, Suud, Sisi ve Fransa
gibi bir sürü güce karşı tek başına destan yazması, Deniz ve Hava
Kuvvetlerimizin Libya açıklarında çok sayıda fırkateyn, savaş uçağı ve tanker
uçağı ile 2 bin kilometre mesafede 18 saat süren bir tatbikat yapması, düşmanlarımızın
yüreğini hoplatırken milletimizin göğsünü kabarttı.
Yalnız
CHP buna çok içerledi. Grup Başkanvekili olan şahıs, “Erdoğan’ın gözü Libya’nın petrolünde. Buna izin veremeyiz!” dedi.
Dünyada
bu CHP’liler kadar tuhaf başka insancıklar da var mıdır acaba?
***
Kahraman
Mehmetçiğimizin zaferden zafere koşup dünyaya parmak ısırtması, benim çok eski
birkaç anımı hatırlamama sebep oldu.
1972
yahut 73 yılı idi. ABD’nin bir üniversitesinde master yapmaktaydım. Bir gün bir
Amerikalı arkadaş gelip, “Yahu sizin
yüzünüzden bir ders saatimiz boşa gitti” dedi. Ben “Hayrola, ne oldu?” deyince, izah etti:
“Dr. Şhriner,
Kore’de Komünistlere karşı Türk askerleriyle beraber savaşmış. Hoca bir saat
boyunca Türk askerinin kahramanlığını anlattı, ders saati bitti, hocanın
anlatması bitmedi. Ama neymiş sizin askerler öyle…”
Bir
başka seferde de, Florida’da 8-10 kişilik bir yabancı öğrenci grubu olarak bir
avokado bahçesine götürülmüştük. İri yarı, biraz da kabadayı tipindeki bahçe
sahibi, bizimle tek tek tanışırken nereli olduğumuzu da soruyordu. Sıra bana
geldiğinde Türk olduğumu söyleyince, adam birden geriye zıpladı ve korkmuş gibi
bir tavırla “Nerede?” dedi. Hepimiz
şaşırdık. “Ne nerede?” dedim. “Bıçak,
bıçak!” dedi ve bir taraftan da sağıma soluma dokunarak arama yapar gibi
yaptı. Neyse, şakayı bıraktı ve başladı anlatmaya: “Siz bu Türkleri bilmezsiniz! Kore’de ben Türk askeriyle beraber
savaştım. Bunlar, düşman karşısında korku nedir bilmezler, tüfeklerinde şöyle
uzun bir bıçakları vardır, düşmana giderler; tık tık tık onlarca düşmanı öldürüp
gelirler…”
Aynı
sınıfta Etiyopyalı Tadesse adında bir arkadaş vardı. Kahramanlıklarıyla övünür
ve “Etiyopya askeri, kahramanlıkta
dünyada iki numaradır” derdi. Tabiatıyla muhatapları da “Bir numara kimin
askeri?” diye sorunca, “Bir numara tabiî
Türk askeri!” diye cevap verirdi.
Başkan
Trump da nerden öğrendiyse, “Türk askeri,
öğle yemeğine gider gibi savaşa gidiyor” demişti. Belki Başkan onu, daha
önce Irak’ta görev yapmış olan eski Genelkurmay Başkanı David Petreus’tan
öğrenmiştir. Çünkü Petreus, Trump yönetimine hitaben, “Türkler, her dediğimizi yaptırdığımız Araplara benzemezler, bunlar
savaşta ihtimâl hesabı yapmazlar; Suriye’de onların yüzünden bir sürü general
harcandı. Suriye’den çekilin, Türklerle baş edemezsiniz! Bunları söylemem belki
uygun değil ama…” gibi ifadelerde bulunmuştu.
***
Mehmetçiğin
-tartışmasız- dünyanın en iyi askeri olması, her zaman zafer kazanması için
yeterli olmamıştır. Çünkü tek başına kahramanlık yetmiyor, onun yanında
teknolojik ve lojistik imkânlarda da çok ileri olmak gerekiyor. Özellikle
zamanımızda teknoloji giderek çok daha fazla önem kazanıyor. Nitekim İdlip’te
ve Libya’daki zaferlerde üstün SİHA teknolojisinin büyük payı olmuştur.