
-KADİR amca, bizim evin
elektrikleri çalışmiyeri be!
-Yaparız be komşu!
Dert etmeyesin sen, elimdeki işim bitsin, gelirim…
Bir
değil, beş değil, on değil; bütün bir mahalleli için geçerli bu diyalog. Kimin
ne derdi, ne eksiği gediği varsa artık, Kadir amcanın elinden gelmeyen yok; inşaat,
tamir, elektrik, su tesisatı… Dört başı
mamur bir usta o. Yok yok onda.
Gencecik
bir delikanlı Keşanlı Kadir amca. Seksen altı yaşında ama görseniz altmış
altısında var yok daha. “Nasılsın Kadir amca?” sorumuza cevabı, “Kurt gibiyim
ben be!”.
Şakacı
adam, neşeli adam, neşe saçan adam o. Bir o kadar da yardımsever. Bir o kadar
da fakirin fukaranın dostu. Bir o kadar da düşeni kaldıran adam. Seksen altı
yaşında olduğuna bakmayın, hâlâ evden, oğlu Fahri’nin iş yerine her gün bir
kilometre yürüye yürüye (o “Şarkı söyleye
söyleye” diyor buna) gidip geliyor. Bahçe belliyor, çiçeklere bakıyor,
bahçe duvarını tamir ediyor. Biberler, domatesler, patlıcanlar… Hepsinin gözü
onda. Kadir amcanın da gözü onlarda. Dostlar yani karşılıklı. Hâlâ her iş
geliyor elinden. Durmadan çalışıyor. Hiç durmadan…
Malkara’nın
bir köyünden 1970’de eşi Fatme ve dört çocuğuyla gelmiş Keşan’ın Karaağaç
mahallesine Kadir amca. Şu an evinin bulunduğu arsayı Kopuk Ali’den satın almış. Kopuk Ali’ye de Köpek Gözlü Ahmet’ten geçmiş. Hemen evini yapmış; üç katlı. Usta ya,
kendisi yapmış evini. Beton, tuğla, sıva, çatı; her iş geliyormuş elinden Kadir
amcanın.
Keşan
Karaağaç mahallesi, Bulgaristan göçmenlerinin kurduğu bir mahalle. Koca Balkan
dağlarının eteklerinden, Eski Zağra’dan (şimdiki adı Stara Zagora) gelen Türkler
yerleşmiş zamanında buraya. O nedenle hepsi tek katlı yer eviymiş. Kadir
amcanın üç katlı evi, o yıllarda şato gibi duruyormuş mahallede. Şimdi bunu
gururla anlatıyor şakacı Kadir amca. Kadir amcaya kulak verelim yine: “Ben
geldim ya 1970’de. Karaağaç mahallesinde tuvalet yapacak yerleri yoktu. Bahçenin
bir köşesine üç taş koymuşlar. Gidip oraya tuvaletlerini yapıyorlardı. Kadınlar
görünüyordu böyle defi hacetini yaparken. Gittim, inceledim, hela yapmak için
yetmiş briket gerekiyor. Çağırdım komşuları, ‘Böyle olmaz’ dedim, ‘Gelin, size,
evinizin duvarına bitişik hela yapayım. Yetmiş briket alın gelin, işçilik
benden. Bedava be!’. ‘Tamam’ dediler. Bir günde üç tane yaptım. Mahallenin her
evine hela yaptım ben. Bir kuruş da para almadım. Elal oş olsun! O kadar işten
para almam ben. Azzetmem. Onların sevabı yeter bana. Güneşte yağmurda, gece
gündüz tuvaletlerini dışarıda, bağçe köşesinde yapmaktan kurtardım evvela
mahalleyi.”
Gün
görmüş adam Kadir amca. Tam mânâsıyla feleğin çemberinden geçmiş adam. Öyle
böyle değil! Acılar, çileler, mücadeleler yıldıramamış onu. Aksine neşveye
dönüştürmüş. Şakaya alıyor hayatı: “Yılbaşında bir nida geldi bana. (Kahkaha
ile gülüyor.) Anca bana gelir o nida. Başkasına gelmez. Ben kimim, bili misin?
Kadir Gecesinde dünyaya gelen adamım ben. ‘Kadir’ adım, sülale isminden değil
yani. Kısmetli adamım. Cenab-ı Alla’ya ben, ‘Buraya bir altın indirin’ deye dua
etsem, indirir emen. Ne kadar denedimse verdi ep. Bütün tecrübelerim çıktı.
Benim arkamda Izır Aleyhisselam var.”
Özgüveni yüksek Kadir amcamızın. Ama kibirle değil, tevazu ve şükürle. İşin formülünü de anlatıyor bize: “On iki yaşımdan beri bi’ vakit namazımı bırakmam ben; gece gündüz, terafi merafi, epsini kılarım. Allah’ın bana verdiği borcu ben yaparım. Bi’ gün orucumu bırakmadım. Ben ne istedimse verdi.”
Şakacı
adam Kadir amca. Dünyayı tespih yapmış, sallamış, sallamış, duvara asmış.
Kendiyle barışık. Hayatla barışık. Çevreyle barışık. Yaşıyla barışık. Hepimiz
elliyi altmışı geçince nüfus kâğıdımızla, yaşımızla problem yaşarız biraz, pek sorulsun
istemeyiz, nüfus kâğıdımıza, aynaya bakmak istemeyiz. Yaşımızla aramız açıktır
biraz. Kırgınızdır içten içe ona. Ama Kadir amca öyle mi? Asla! Yaşıyla da çok barışık.
Şakaya alıyor onu. Zıpzıp topu gibi onunla oynayıp fırlatıyor camdan dışarı.
Bakın nasıl olmuş gibi anlatıyor o sevimli Trakya şivesiyle Keşanlı Kadir amca
bir hayâlini (kurgusunu diyelim):
“Yılbaşında
ep yaşlar büyür. Yılbaşı gecesinin ertesi, Cenab-ı Allah tarafından nida geldi
bana. ‘Yaşlar büyüyor, nasıl yapalım seni?’ dedi. Ben de dedim ki, ‘Benim
yaşımı büyütmek problem değil. Daha benim yapacağım işler var. 2023’ü benim
geçirmek lazım; şu AK Parti’nin önü açılsın, bakalım bi’. Memleket feraya
çıksın. 65’ten yukarı çıkarsam ‘Yaşlı bu adam’ diye kabul etmezler. Normal
yaşım 65 olsun’ dedim.
Ben
1936 doğumluyum. Seksen altı yaşındayım. Böylece biz yaşı 65’e bağladık. Ordan
yukarı saymaya başlıycam gene. Neden? 2053’e kadar memleketin önü açılsın, AK
Parti iktidarı sürsün diye anlaştım ben o yaşa. Sonra gençlere bırakcaz.”
Kahkahası
da bir güzel ki Kadir amcanın, içten, samimi, dobra dobra. Yarı şaka, yarı
ciddi, kalbinden geçenleri söylüyor Kadir amcamız: “Ben Keşan’da AK Parti’nin
kurucularındanım. Ta İstanbul Belediye Reisiyken gözüm tuttu Tayyip Erdoğan’ı
benim. O zaman bütün belediyeler iflas etmişken, maaşları veremezken, o bütün
belediye çalışanlarına ikramiye verdi. Ta o zaman dedim ben, ‘Bu adam iş yapar’.
Çünkü bu adam simit satmaktan gelmiş. Alkı biliyor. Bizim belediye başkanı
Mustafa Helvacıoğlu da aynen Tayyip Erdoğan gibidir. Varlıktan değil, yokluktan
gelmiş. Su satmış, simit satmış, ayakkabı boyamış. Bilir yani. ‘Adam’ diyorum
ben ona ‘Adam’.”
Ve
ekliyor: “Nasıl yalvarıyorum, Allah bana veriyor. Allah ona da veriyor.”
Oradan
Trakyalıların AK Parti’ye neden oy vermediği meselesine geliyor: “Bu
Trakyalılar bir şeyden anlamaz. Bunlar koyun gibi adamlar. Ben altı çocuğumu
okuttum. Geldi adam bana, utanmadan, ‘Niye okutuyorsun bunları, memur mu
yapcan?’ dedi, ‘Yazıklar olsun sana be!’ dedim. ‘Biz’ dedi, ‘Bir kızanı
okutamayız’. CHP’nin kökü bu işte! CHP’liler Trakya’da çocuklarını okutmazlar.
Kahveye gidiyerim, konuşuyerim: ‘Atatürk bu memleketi gençlere bıraktı. Biz de,
Tayyip de gençlere bırakacak.”
Neşeli
adam dedim ya, “Ben Kadir Gecesinde doğmuş adamım, kısmetli adamım. Tahminim,
Tayyip Erdoğan da Kadir Gecesinde doğmuştur benim gibi. Bana öyle geliyeri’
diyor yüz metreden duyulan o şirin kahkahaları arasında. Ve ekliyor: “Tayyip
Erdoğan’ın en çok işini seviyorum. Çalışkan adam, tıpkı benim gibi. Çalışkan
adamı severim ben. Sırtımda gezdiririm, yorulmam. Becerikli de. Allah’ını,
kitabını bilen adam o. Bay Kemal öyle mi? Anlameyi bi’ şeyden. Daha seçim
kartını bulamadı, oyunu kullanamadı. Türkiye’ye ne ayır gelir ondan be?
Türkiye’yi temsil edecekmiş, edemez. Bu Türkiye’ye bu adamdan (Tayyip
Erdoğan’dan) başkası yakışmaz.”
Derin
bir nefes alıyor Kadir amca bu sırada. Çayından bir yudum çekiyor. Uzaklara doğru
kayıyor bakışları: “Üç tane geldi bunlardan Türkiye’ye. Rahmetli Atatürk
koyunlan kuzuyu ayırdı. Arkadaşlarınan… Savaş yaptı, udütlerimizi oturttu.
Ölürken ne dedi? ‘Ey arkadaşlar, ben ölcem gidcem de başınıza bi muzur kalcak’
dedi. Kimmiş o? İsmet İnönü. Akikaten başımıza muzur kaldı. Ekinleri denize
döktü. Biz gene ot topladık dağlardan da yidik, açlıktan. Bir çalıya sarıldık:
İnönü… Allah rahmet eylesin, Menderes çıkıverdi mi araya, Türkiye’yi uyandırdı.
O yaşasaydı gün gibi olacaktı Türkiye. Amerika’yı sollayacaktık. Ama keraneci
subaylar astı onu. Amerika astırdı tabiî. Ama asanlar çeke çeke öldüler. İki
tanesi de camdan aşağıya attı kendini.”
Çayından
bir yudum daha alıyor: “İkinci olarak Turgut Özal geldi. Dört sene güzel izmet
etti. Çalışkandı be. İkinci dört sene Mesut Yılmazlar girdi yanına. Yidiler be
Özal’ı! Em zehirlediler, em öldürdüler. Üçüncü olarak Tayyip Erdoğan geldi.
Önce 2023’ü alaciyiz. Sonra edef 2053. Sonra da bırakaciyiz gençlere be!”
Kadir
amca her ne kadar seksen altı yaşındaysa da altmış beş yaşında olduğuna
inanıyor. 2053’ü göreceğine de…
Kadir
amcayı çevresine sordum. Kızı Nuray, “Gerçek
bir hazinedir o” dedi, oğlu Fahri’ye göre on numara adamdır; her şey gelir elinden. Durmadan çalışır. Daha
yaşı yirmi beş olan ve torunu Necati’nin arkadaşı Canberk’e göre ise örnek adamdır. Keşan’ın çalışkan ve
başarılı belediye başkanı Mustafa Helvacıoğlu içinse, elinde büyüdüğü Kadir
Tunç amcası cesur, dürüst, çalışkan,
mahallemizin ustası, bakkalı, fırını, elektrikçisi… Hayat onu yorsa da o yorulmamış.
Mahallemizin Hızır’ıdır o; Hızır gibi her düşeni kaldıranı, başı sıkışana
yetişenidir.
Kadir
amcaya sordum “Tayyip Erdoğan’a bir mesajın var mı?” diye. “Var be! Selamımı
söylisin. Çalışmaya devam etsin o. 2023 bizimdir. Bir de bizim Keşan Belediye
Başkanı Mustafa Helvacıoğlu da onun gibi çok çalışkandır. Ona destek olsun.
Korkmasın iç. Arkasındayım ben onun. Onun da, Mustafa’nın da…”
Kadir Tunç; Keşan’ın, Hızır gibi herkesin derdine yetişen amcası… Keşan’ın “Hızır amcası” o. Tam da böyle! Eksiksiz hem de.