RAMAZAN’ın son on gününde
Kader Gecesi’ni aramamızı istiyor Allah’ın Resulü. Kader Gecesi; eşyanın,
canlıların, insanın kaderinin tayin edildiği ve bunun korunan levhalarda
(Levh-i Mahfuz) tutulduğu ve oradan bize indirildiği kutlu gecedir. Bizler de Ramazan’ın
son on gününe girmiş olduk.
Peki,
Kader Gecesi’nde ne var? Cebrail var, Kur’ân var, Nebî var... Fakat bir şey
daha var: Mekke yani şehirlerin anası var. Kader şehirde aranır yani!
Gözümüzü
açtığımız, gönlümüzü kaptırdığımız, sevdiklerimizi gömdüğümüz; korumak için
canımızı verdiğimiz şehrin havası nefesimiz, suyu içeceğimiz, toprağı bedenimiz,
meyveleri nimetlenmiş çocuklarımız olur.
Baba
ocağı, Anadolu, memleketimiz derken ailemizden bahseder gibi gözlerimiz
neşelenir, sesimiz hasretlenir. Onun için şehre uzak düşünce içlenir, “Gurbetteyiz”
deriz. Şiirlerimiz, türkülerimiz vardır sıla hakkında. Şehir, hayatımızın ömür
evidir.
Şehrini
resmeden, şiirleştiren, öykülendiren, masallaştıran, türkü yakan insanlar
şehrin sevgilisidir. El ele kıyısında gezerler suların pınar başlarında
yudumlanan. Göz göze gün doğumu ve batımında dururlar birbirlerinin gece
yıldızlara bakarak avunan. Şehir o kadar insan, insan o kadar şehir kokar.
Her
insanın şehrine bağlı kalması, şehrini gözlerinde sevda, ellerinde bereket
kılması ne güzeldir!
Hazreti
Muhammed Mustafa işte öyle sever, bekler, özler ve öyle anlatırdı Mekke’yi.
Çünkü Mekke her şeyden önce O’nun şehri idi. Vahiy kendisine gelmeden önce de
Mekke, “anaların şehri” idi.
Vahiy,
“İnsanın insana ırk, renk, dil olarak; mâkâm, güç, şöhret olarak üstünlük
taslaması haramdır, üstünlük ancak takvadadır!” buyurmuştur. Dolayısıyla
şehirlerin de birbirlerine karşı büyüklüğü, zenginliği, gücü ile üstünlük
taslaması haramdır Vahye göre. Üstünlüğün takvada olması şehir için de söz
konusudur.
Nitekim
Kudüs’ün, Mekke’nin üstün şehir olması da takvasıyla ilgilidir. Kuşkusuz vahyin
indiği şehirler, takvanın kurucu adresi de olmuşlardır. Kur’ân’ın Mekke için
“Şehirlerin annesi” demesi de bu takva sebebiyledir.
Dolayısıyla
Hazreti Muhammed için Mekke, takvalı şehirdir aynı zamanda. Şehrin insanı
olmanın yanı sıra takva şehri olması da güzellik üstüne gül kokusu taşınması
gibidir.
Hazreti
Muhammed’in Mekke aşkı, bir takva aşkıdır. Mekke’de takvaya aykırı olarak
yayılan şirki görmekten çok üzüntü duymasının sebebi odur. Mekke’de duyduğu
hırsızlık, fuhuş, yetimi itip kakma, büyüklere saygısızlık, kadını aşağılayan âdetlerden
ötürü çok üzülmesi ve elinden geldiğince mücadele etmesi, kendi takvası ile
şehrin takvasını bir bütün görmesinden kaynaklanmaktadır.
Mekke
bizler için sadece umre ve hac ibadetlerinin adresi değil, insan ve şehir
ilişkisinde rol model özelliği taşımaktadır. Hazreti Muhammed’in şehirle
kurduğu bağ ve günlük şehir hayatı, insanın şehir algısı, kültürü ve onunla
kuracağı ilişkiye örnektir.
Hazreti
Muhammed sadece mümin, nebî ve aile reisi olarak değil, kurduğu şehirle ilişki
açısından da bize rehberdir. Öyleyse kaderimizi şehrimizde arayalım. Pandemi
sebebiyle gezip tozamadığımız, gezsek bile keyfimizin kaçtığı bu iklimde bir
başka bakalım şehrimize.
Bir
de Kur’ân indi Kader Gecesi’nde. 23 yılda tamamlandı sûreler… Öyleyse bu on
günde Kur’ân’ı baştan sona okuyup anlama gayretinde olalım. “Evde kal, sağlıkla
kal!” tedbirini bir de “Kur’ân’da kal, Cennet’te kal!” ile taçlandıralım.
Pandemi
sebebiyle zor günler yaşıyoruz. Yardıma muhtaçlar çok daha fazla muhtaç
oldular. Zaten yardımseveriz, daha da, daha da fazla koşalım hayrata inşallah.
Çünkü insan böyle hâller üzere olunca, tüm şehirler Mekke kokusu taşır.