“ŞER” kökünden gelen “şeriat”, “Su içilen açık ve
kesintisiz kaynak ve bu suya giden yol” anlamına geliyor. İhsan Şenocak Hoca,
bu tanımdan hareketle, “İnsanlar suya giderse hayat bulur. Şehirler su kenarına
kurulur. Eğer bir yerde şeriat varsa, orada hayat vardır” diyerek anlatıyor
şeriatı. Toplumda kullanıldığı genel anlamda ise şeriat, İslâm’a göre insan ve
toplum hayatını düzenleyen kurallar bütünüdür.
Aslında her dinin kendi içinde birtakım kuralları
olduğu kabulüyle, şeriatın dinî hukuka ait kavram ve kurallar olduğu
genellemesi de yapılabilir elbette. Ancak değişmeyen kurallardan oluşan
şeriatın semavî dinler için kullanılması daha mantıklı olacaktır sanırım.
Öyleyse günümüzde sadece Yahudi, Hıristiyan ve İslâm şeriatından bahsetmek
mümkündür.
Ne var ki, yeni dünya düzeni, -bozulmuş semavî dinler
geçerli bir kurallar bütünü sunamadığı için- sadece İslâmî kuralları şeriat
olarak kabul ediyor. Böyle olunca, tabiî olarak bir “öcü” gibi gösteriliyor İslâm
şeriatı. Peki, dinî kurallar gerçekten de korkulması gereken bir hayat mı sunar
insanlara?
İnsanlar belli bir dinin mensubu olarak doğsalar da
zaman içinde ya o dini kabullenir ya da daha doğru olduğunu düşündükleri başka
bir dine geçerler. Her şekilde, eğer ateist olmadılarsa, seçtikleri dinin
kurallarını kabul etmiş sayılırlar. Sonuçta semavî dinler, Allâh’ın gönderdiği
dinlerdir ve orada hatâ ya da eksik aramak başlı başına bir sorundur zaten. Tâbi
olduğu dinin kurallarını uygulamaktan imtina etse bile o kuralları reddedemez
hiç kimse. Reddeder, kötüler ya da eksik ararsa, o dinin mensubu olduğunu da
iddia edemez zira.
O hâlde dini olan hiç kimse için şeriat kötü olamaz,
olmamalıdır. Ancak bir Yahudi için Hıristiyan ya da İslâm, bir Hıristiyan için
Yahudi ve İslâm, bir Müslüman içi de diğer iki şeriat kötü olabilir. Nitekim
bugün sorun edilen de, teknik olarak var olan tek şeriat yani İslâm şeriatıdır.
Bizim için ise sorun, nüfus cüzdanında “Dini: İslâm” yazanların İslâm hukukunu
reddediyor olmasıdır.
Nasıl ki bir devlet sadece adıyla cumhuriyet, bir
iktidar sadece “Demokratım” demekle demokrat olmuyorsa, “Şeriat getirdim”
demekle de bir ülke şeriatla yönetilmiyor maalesef. İçi doldurulmayınca, o
tanımlar ya da kavramlar bozulmuyor aslında. Bozuk olan, o kavramların içini
boşaltan, yanlış uygulayan zihniyet.
Ama Çin Halk Cumhuriyeti gerçek bir cumhuriyet olmamasına
rağmen cumhuriyetten korkmayanlar, İran’da ve Arabistan’da yanlış uygulanınca şeriatı
suçluyorlar. ABD uçağına binmeye çalışan zavallıların görüntüleri üzerine
“Şeriattan kaçış!” başlıkları atanlar, ellerinde pankartlarla militanların
karşısına geçip Taliban’ı protesto eden kadınlara müdahale edilmemesinden
bahsetmiyorlar. İşte Afganistan özelinde yaşanan son gelişmeler de bizi yeni
bir şeriat düşmanlığına itmek üzere!
İslâm’ı kendine düşman olarak gören herkes, “Taliban
kötü” demek yerine “Şeriat kötü” der gibi davranıyor. İlk birkaç günün sonunda,
burka takmadığı için Taliban militanları tarafından öldürüldüğü iddia edilen
bir kadının fotoğrafı da işte tam bu “Şeriat kötü” algısını oturtmak için
servis ediliyor.
Hayır! İslâm şeriatı asla kötü değildir! Kötü olan, o
şeriatı kendi nefsine uydurmaya, oturduğu koltuğu sağlamlaştırmak için
kullanmaya çalışanlardır. Belki Taliban da onlardan biri. Ama belki de en
doğruyu uygulamak için çırpınacaklar. Bunu henüz bilmiyoruz. Bildiğimiz tek
şey, ABD’nin Rusya’ya karşı kurduğu Mücahitler ordusunun daha sonra Taliban
(Talebeler) adını alması ve işgal öncesi 5 yılı geçkin bir süre Afganistan’ı
yönetmesi. O dönemi de dünya ile yeteri kadar entegre olmadıkları için ancak
muhalif kanadın bize dayattıklarından biliyoruz.
Ama o muhalif Afgan halkı, ülkelerini Sovyet
işgalinden kurtaran Taliban’dan bahsetmiyor hiç!
Velhâsıl, Taliban hakkında konuşulanlar hep tek
taraflı. Buna cevap verecek olan da yeni yönetimin ta kendisi olacak. O zaman
biz de “Taliban iyi” ya da “Taliban kötü” deme şansımızı kullanacağız.
Şu anda “kötü” diyebileceğimiz tek taraf ABD. Hâlâ bir
ABD senaryosu olduğu konusunda ciddî iddiaların çürütülemediği 11 Eylül
saldırılarının ardından, El-Kaide militanlarını kollamakla suçlanan Taliban’ı
iktidardan indirip 20 yıl boyunca Afganistan’ı işgal eden ABD, sonuçlarını hiç
önemsemeden, insan onurunu zedeleyici görüntülerden hiç rahatsız olmadan,
-sözde- ulus devlet kurma hedefinde çuvalladığını itiraf ederek ve kaçarcasına
bir anda çıktı bölgeden.
“Zannediyorduk”, “Hesap edemedik” diye biten komik
cümlelerle başarısızlıklarını perdelemeye çalışsalar da Afganistan’da
geçirdikleri 20 yıl boyunca sebep oldukları ölümleri tarih elbette yazacak.
Tarih, spesifik birkaç haberle bugün bütün suçu yıkmaya çalıştıkları Taliban
ile ABD arasındaki kıyaslamayı daha doğru yapacak. Ama bugün herkesin üzerine
düşen görevler var.
Komşu olmadığımız hâlde önemli bir göç sorunu ile
karşı karşıya olduğumuz, muharip olmasa bile senelerdir Afganistan’da askerî
bir kuvvetle bulunduğumuz, yakın coğrafyada olmamızdan dolayı muhtemel bölgesel
sorunlardan etkileneceğimiz ve hâlâ Kâbil Havaalanı’nın güvenliğini İngiltere
ve ABD ile birlikte üstlendiğimiz için Türkiye’nin de alacağı kararlar, atacağı
adımlar olacak elbette.
Milyonlarca insanın hayatını zulümle değiştiren ve yüz
binlercesinin ölümüne sebep olan Esed ile görüşülmesi gerektiğini iddia eden
muhalefet, “Taliban’la görüşülemez” diye kampanya başlatmış olsa da derhâl
görüşme kanalları aranmalıdır. Resmî hükûmet olarak kabul etmek konusunda bir
acelemiz olmamalı elbette, ama terör örgütü listelerinde olan PKK’yı bile her
masaya oturtmaktan çekinmeyen Batı’ya inat, belki de biraz yol göstericilik ve
biraz hâmilik yaparak, gerekirse Afganistan’ın imarında, ticâretinde ve teknik
gelişiminde söz sahibi olacak hamlelerle Taliban’ın entegrasyonuna bile
yardımcı olabiliriz.
Bence asla Taliban yokmuş gibi ya da Taliban’ı peşin
peşin bir terör örgütü sınıfına koyarak yapılacak her hareket, hem Afganistan,
hem de bölge için daha keskin ve kötü sonuçlara sebep olacaktır.
ABD nereye gitse ölümü götürmüş, nereden gitse kaosu
bırakmıştır. Irak ve Suriye’den sonra Afganistan’da da ABD’nin pisliğini
temizlemek -millî menfaatimiz ölçüsünde- bize düşecek gibi görünüyor. Allâh doğru
kararlar almayı nasip etsin!