Saraybosna,
Bosna-Hersek
JOSİP Broz ya da daha bilinen adıyla “Tito”, 7 Mayıs 1892
yılında, Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu içindeki Hırvatistan-Slovenya Krallığı’nın bir parçası olan
Hrvatsko Zagorje bölgesindeki Kumrovec’te, Katolik Hırvat bir baba ve Sloven
bir annenin 15’inci çocuğundan yedi ya da sekizincisi olarak dünyaya geldi.
İlkokul öncesi dönemde anneannesi ve büyükbabası ile yaşadı. Ailesinin yanına
döndüğünde Slovenceyi Hırvatçadan daha iyi konuşuyordu ve piyano çalmayı
öğrenmişti. Ebeveynleri Katolik ve Hırvat-Sloven olsa da, Josip, kendini bir “Hırvat
ve ateist” olarak tanımlamıştır.
Ne okul, ne de çiftçilik ona göreydi. O da iş aramaya
karar verdi. İlk gençlik yıllarında Sisak, Zagreb, Trieste, Kumrovec, Lübliyana,
Bohemya, Kamnik, Münih ve Viyana’da çilingirlik, gazete satıcılığı, bisiklet
tamirciliği ve metal işçiliği yaptı. Çalıştığı yerlerde sendika faaliyetlerinde
aktif olarak katılım sağladı. Hattâ bazı grev ve protestoları organize etti.
Hırvatistan ve Slovenya Sosyal Demokrat Partisi’ne
katıldı. Münih ve Viyana’da geçirdiği dönemlerde eskrim sporuna ve dansa ciddî
zaman ayırdı. Yine bu erken çalışma hayatında Almanca ve iyi derecede Çekçe
öğrendi.
Mayıs 1913’te, 2 yıl zorunlu askerlik hizmetini yapmak
için Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ordusuna katıldı. 1914 yılında
Budapeşte’de askerî bir okula yollanan Broz, burada düzenlenen eskrim
şampiyonasında ikinci oldu. 22 yaşında mezun olduğunda, ordudaki en genç çavuş
unvanını aldı. Birinci Dünya Savaşı başladığında Sırp Cephesi’ne gönderilen
Broz, burada yaptığı savaş karşıtı propaganda yüzünden tutuklandı. Ocak 1915’te tahliye edildikten sonra, önce
eski cephesinde, sonrasında ise Ruslara karşı savaşmak için Galiçya’daki Doğu
Cephesi’nde görev yaptı. Burada gösterdiği başarılardan ötürü cesaret madalyası
ile ödüllendirildi.
25 Mart 1915 yılında Çerkez bir asker tarafından
sırtından ağır yaralanan Broz, Ruslara esir düştü ve Kazan yakınlarındaki
hastaneye çevrilmiş eski bir manastıra götürüldü. Hastanede geçirdiği 13 ayda
zatürre ve karahumma nöbetleri geçirdi ve Tolstoy ile Turgenev’in eserlerini
okuyarak Rusça öğrendi.
1916 yılının ortalarında iyileştikten sonra, önce Samara
şehrindeki Ardatov Esir Kampı’na, ardından Perm şehri yakınlarındaki Kungur
Esir Kampı’na gönderildi. Ardatov’da tahıl değirmenini korumakla görevliyken,
Kungur’da Trans Sibirya Demiryolu’nu korumakla görevlendirildi ve kamptaki tüm
esirlerin sorumlusu oldu.
1917 yılındaki “Şubat Devrimi” sırasında kampa giren
kalabalık sayesinde kaçmayı başardı. Bir süre Rusya topraklarında kaçak gezen
Broz, “Temmuz Günleri” gösterileri başladığı sırada Bolşeviklere katılıp Rus İç
Savaşı’nda 3 yıl görev aldı.
Yurda dönüş ve siyaset
İç savaşın sürdüğü 1919 yılında tanıştığı Pelagija “Polka”
Belousova ile 1920 yılı Ocak ayında evlendi. Evlendikleri sırada Broz 27,
Belousova 15 yaşındaydı. Aynı yıl hamile olan karısıyla Sırp-Hırvat-Sloven
Krallığı’na döndü.
Ülkesine döndükten sonra Yugoslavya Komünist Partisi’nin
kurucuları arasında yer aldı. Parti 1920 yılında yapılan seçimlerde ciddî bir
oy alsa da ülke yönetimi ve halkın komünizm karşıtı olması nedeniyle Broz,
girdiği işlerden tek tek kovuldu. 1925 yılında son işinden de kovulan Broz,
artık 33 yaşında profesyonel bir devrimci olmaya karar verdi.
1925-1928 yılları arasında gittiği yerlerde sendikalaşma
faaliyetleri yürüten ve gazetelere işçi haklarını savunduğu makaleler yazan
Broz, bu dönemde birkaç kez hapse girip çıktı. Fakat 1928’in Kasım ayında yasadışı komünist faaliyetlerinden
dolayı mahkemede yargılandı ve 5 yıl hapse mahkûm edildi.
O hapse girdikten kısa bir
süre sonra karısı, 4 yaşındaki oğulları Žarko’yu da alarak hiçbir açıklama
yapmadan Rusya’ya döndü ve böylece Broz’un ilk evliliği sona ermiş oldu.
1934 yılında hapishaneden
çıktı ve Moskova, Paris, Prag ve Viyana’ya, Yugoslavya Komünist
Partisi adına görevli olarak
gitti. 1936 yılına kadar partisi adına yürüttüğü başarılı faaliyetler, onu
parti genel sekreterliğine taşıdı. Ülkede komünist faaliyetlerin gizlilik
içinde yürütülmesi gerekiyordu ve Broz, bundan sonra adı yerine geçecek ve
herkes tarafından bilinen kod adı “Tito”yu bu dönemde kullanmaya başladı.
(Bu ismi hapishanede
geçirdiği yıllarda edindiğine dair rivayetler de mevcuttur.)
1936 yılında Moskova’da
Avusturyalı komünist Lucia Bauer (gerçek adı Johanna König) ile
tanıştı ve aynı yılın Ekim ayında evlendiler. Kısa süren bu evlilik, daha sonra
kayıtlardan silinmiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nda, Yugoslavya içerisinde birbirine
muhalif 3 grup vardı. Bunlardan ilki Ustaşa örgütüydü. 1925-1945 yılları
arasında faaliyet gösteren örgüt, aşırı Hırvat faşist milliyetçisiydi. İkinci
Dünya Savaşı öncesi en ses getiren eylemi, Yugoslavya Kralı Birinci Alexander’e
yaptığı suikast ile öldürmesiydi.
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Alman çıkarlarına göre
hareket eden örgüt, başta Sırp, Yahudi ve Romen asıllılar olmak üzere yüz binlerce
kişiyi en vahşi yöntemlerle öldürdü.
Gruplardan ikincisi; monarşi yanlısı, Hırvat ve komünist
düşmanı, büyük Sırbistan hayâlini kuran milliyetçi Sırplardan oluşan, Mihayloviç
önderliğindeki Çetniklerdir.
Üçüncü grup ise, Yugoslavya halklarından müteşekkil
(Kosova Arnavutları hâriç) Tito yanlısı Partizanlardır.
İkinci Dünya Savaşı’nın sonucunun belli olmaya başladığı
dönemde İtalya ve Almanya’nın yenileceğini anlayan Ustaşa örgütü, Hırvat Tito
önderliğindeki Partizanlara katılmıştır. Bölge Alman işgalinden kurtulsa da
Partizanlar ve Çetniklerin iktidar mücadelesi bölge halkına Almanlardan daha
büyük zararı vermiştir.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitişi, bu mücadelenin kazananını
da belirlemiştir. Ustaşaların taraf değiştirip Partizanlara katılması ve Tito’nun
başarılı siyâsî hamleleri galibiyeti getirmiştir. Bu işgalden ülkeyi
kurtarırken, Tito, büyük umutlar bağladığı ve yıllarca saflarında savaştığı
Rusya’nın desteğini görmedi. Bu durum, Tito Yugoslavya’sının Rusya ile olan
ilişkilerindeki ilk kırılma noktasını oluşturdu.
Yugoslavya’da Tito dönemi
1942 yılında ülke içerisinde iç savaş sürerken, Tito, belli
bir ırka ait milliyetçiliğin ülkeye verdiği zararı görmüş ve Yugoslav üst
kimliğini oluşturmanın ilk yapıtaşı olan, içerisinde Yugoslavya’daki bütün
ulusların ve azınlıkların temsilcilerinin yer aldığı Ulusal Kurtuluş Antifaşist
Konseyi’ni (AVNOJ) kurmuştur.
Mart 1945 yılında Tito, ülkenin yeni başkanı seçildi ve
monarşiyi kaldırdı. 29 Kasım 1945 yılında Bosna-Hersek, Hırvatistan, Sırbistan,
Makedonya, Karadağ ve Slovenya’nın yer aldığı 6 devletten (ve sonrasında Kosova
ve Voyvodina özerk bölgesinden) oluşan Demokratik ve Federal Yugoslavya
Cumhuriyeti’ni kurmuştur.
Tito, Partizan Hareketi’nde en büyük destekçisi olan
kişileri unutmayıp devlette bu kişilere kilit görevler vermiş ve bu tarihten
öldüğü Mayıs 1980’e kadar tam 35 yıl ülkeyi yönetmiştir. Bu süre zarfında,
savaş yıllarında Çetnik ve Ustaşa örgütlerinin kıyım ve vahşetinden ders
çıkarmış, ülkesini kimlik ayrımı yapmayan federal bir devlet olarak yönetmeye
çalışmıştır.
1946 yılı, Tito’nun hayatında pek çok değişikliği de
beraberinden getirdi. Bunlardan ilki, 1940 yılında Belgrad’da tanışıp
evlendiği, oğlu Aleksandar’ın (Mišo) annesi Herta Haas’ın tüberkülozdan
hayatını kaybetmesidir. İkincisi ise, 1945 yılında alınan kararların 1946
yılında yapılan ilk anayasa ile güvence altına alınmasıdır. Yine bu dönemde
Tito, üçüncü taraflara karşı takındığı Sovyet Sosyalizmi maskesi altında,
ülkesini Rusya etkisinde kalmayan, eşitlik esasına dayalı Sosyalist Devletler Topluluğu
yapma amacında hareket etmeye başladı.
1945-1947 yılları arasında Yugoslavya’ya özgü sosyalizm
uygulamalarını başta bankacılık ve hizmet sektörleri gibi alanda süratle
uygulamaya sokmuş ve 1947 yılında başlanan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı
ile Yugoslavya’yı tarım ülkesinden sanayi ülkesine dönüştürmeyi hedeflemiştir.
Hazırlanan bu plân doğrultusunda demir, çelik, metalürji gibi ağır sanayi
yatırımlarının gerçekleşmesi hedeflenmişti.
1947 yılında komünist partiler arasında işbirliğini sağlamak için kurulan Kominform yapısına katılmışsa da, Rus lideri Stalin, Tito’nun yürüttüğü faaliyetleri sosyalizm ideolojisinden sapma olarak görmüş ve 1948 yılında Tito’yu Kominform’dan ihraç etmiştir. Bu durum ülkede Stalin yanlılarından -özellikle üniversite öğrencilerinden- oluşan komünist tarafları huzursuz etti ve ülkede Tito aleyhtarı sesler yükselmeye başladı. Stalin bu durumu, Tito ve ona bağlı yöneticileri etkisiz kılıp kendi adamlarını başa geçirmek için kullanmak istediyse de, ülkedeki karışıklıklar en acımasız şekilde bastırılmış ve tutuklanan erkekler Goli ve kadınlar Aziz Grgur adasındaki işkence kamplarına gönderilmişlerdir.
Politikaları
Tito’nun 1949 yılına geldiğinde tarımı hızlıca kolektifleştirmesi
Yugoslav köylülerinin tepkisini çekti ve köylüler tarım arazilerini boş
bıraktılar. 1950 yılına gelindiğinde ülke savaş öncesine göre tarımda yüzde 73
oranında gerilemiş ve ülkede açlık baş göstermişti. Yine bu tarihte fikir
babalığını Tito’nun silah arkadaşı ve sağ kolu olan Milovan Cilas’ın yaptığı,
ilk kez Yugoslavya’da pratik uygulama şansı bulan, bütün mülkiyet sahiplerinin
işçi ve bütün işçilerin mülkiyet sahibi oldukları, “Fabrika işçilerin ve toprak köylülerin” sloganıyla hayata geçen
“Özyönetim” yürürlüğe girmiştir.
Stalin ve Rusya’dan kopuş, Tito ve ülkesi için yeni bir
pencere açmıştır. 1950 yılında ABD Başkanı Truman, Sovyetler ve Yugoslavya
arasındaki çatlağı derinleştirecek yeni hamlelerde bulundu. Bu dönemde Tito,
önce reddetse de, sonrasında kötü giden ekonomiyi düzeltmek için Amerikalı
Bakan Marshall’ın ismiyle anılan yardımlar kapsamında 500 milyon dolarlık
Amerikan yardımını kabul etmiş ve 1953 yılında Yunanistan ve Türkiye ile
yaptığı İkinci Balkan Atlantı ile ilk NATO ilişkilerini tesis etmiştir. Rusya
ile ilişkiler bu adımlar netîcesinde, 1955 yılında Stalin’in ölümüyle bile eski
hâline gelememiştir.
Dünya o dönemde iki kutuplu olarak yönetiliyordu. Ülkeler
hayatta kalabilmek için ya başını Rusya’nın çektiği Doğu Bloku ya da başını
Amerika’nın çektiği Batı Bloku’na yanaşmak zorunda kalıyorlardı. Yugoslavya Başkanı
Tito; Hindistan Başbakanı Cevahirlal Nehru, Mısır Başbakanı Cemal Abdülnasır,
Gana Devlet Başkanı Kwame Nkrumah ve Endonezya Devlet Başkanı
Suharto ile Endonezya’nın başkenti Bandung’da bir araya gelerek Bağlantısızlar
Hareketi’nin temellerini attı. Tito, Bağlantısızlar Hareketi kapsamında 1962-1970
yılları arasında sık sık Asya, Afrika ve Lâtin Amerika ülkelerine geziler
düzenledi. Bu hareketin liderlerinden olup, uluslararası camiada büyük ün ve
saygı kazanmıştır. 1964 yılında Nehru’nun, 1970 yılında Abdülnasır’ın ve 1980
yılında Tito’nun ölümü bu harekete büyük darbe vursa da, günümüzde Birleşmiş
Milletler üyesi ülkelerin üçte ikisi bu harekete dâhildir.
İlân edilen özyönetim, 1960’larla birlikte meyvelerini
vermeye başlamış, ülke gittikçe refah seviyesini yükseltmiştir. Fakat bu durum
ülkede başka bir sorunun patlak vermesine sebep olmuştur: Slovenya ve
Hırvatistan çok üretim yapmasına karşın, elindekileri az üretim yapan
Makedonya, Bosna-Hersek, Karadağ ve Sırbistan’la paylaşmak zorunda kalıyordu.
1964 ve 1965 yıllarında Tito’nun “Pazar Sosyalizmi” adı altında yaptığı yeni
reformlar, bu ülkelerin isteklerini tam olarak karşılamadı ve federasyonda bazı
problemlerin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Tito, ülkesini yönetirken Yugoslav milliyetçiliği hâricinde
her türlü milliyetçi hareketi ve düşünceyi tehdit olarak görürdü. Bu tip bir
hareket ortaya çıktığında ya baskıcı bir politika izleyip tarafları sindirir ya
da Yugoslavya milletlerinin zaaflarını kullanarak onları karşı karşıya
getirdiği tehlikeli bir satranç oynardı.
Bu zaafları kullanarak oynadığı oyunlardan birisi de, ülkenin
kuruluşunda en büyük destekçilerinden biri olan ve sonrasında İçişleri
Bakanlığına getirilen Sırp Aleksander Rankoviç’in görevden alınma sürecinde
yaşandı.
1964-1965 reformları Rankoviç’in mantığına ters düşüyordu.
Bu yüzden istihbarat örgütünü bu reformları engellemek için kullandı. Bunu
öğrenen Tito’nun karar verme vakti gelmişti. Ya ekonomiyi kendi kurduğu sisteme
göre yönetecekti ya da Stalin’in kurduğu sisteme göre hareket edecekti. Tito,
Rankoviç’e karşı harekete geçmeye karar verdiğinde devletin bütün istihbaratına
hâkim birini görevden almak için gerekli kanıtları bulmanın ne kadar zor
olduğunun farkındaydı. Bu noktada şiddet ve yolsuzluklar konusunda ondan hiç de
aşağı kalmayan Hırvat Askerî İstihbarat Servisi’ni harekete geçirdi.
Rejimin sonuna, dağılmanın başına doğru
1966 yılında Tito’nun baskıcı rejiminin simgesi ve
Sırpların yönetimdeki en önemli temsilcisi Randkoviç görevden alındı.
Korkulan olmuş ve 1965 yılında Avrupa’da başlayan öğrenci
eylemleri 1968 yılında Yugoslavya’ya da sıçramıştı. Bu tarihte Hırvatlar Tito
yönetimine karşı, adına “Hırvat Baharı” dedikleri ilk örgütlü direnişi
gerçekleştirdiler. Bu durum hem 1965 yılında büyük fedakârlıklarla uygulamaya
konulan liberalleşme politikalarının başarısız olmasına, hem de olayların
yatışması için Hırvatlara tanınan haklar diğer ulusların da benzer taleplerle
devlete karşı ayaklanmalarına sebep olmuştur.
Bu taleplerin makul olduğuna karar veren Tito, 1971
yılında yapılan anayasa değişikliğiyle federal devleti oluşturan
cumhuriyetlerin daha çok temsil edilmesi yönünde değişiklik yapmıştır. Aynı
zamanda bu anayasa ile kendisinden sonra yürürlüğe girecek Kolektif Başkanlık Sistemi’nin
temellerini atmıştır.
Bu değişiklikler istenen sonucu vermemiş ve 1974 yılına
kadar bu konuda bir dizi değişiklik daha yapılmıştır.
1974 yılındaki anayasa değişikliğinin ardından Tito,
yavaş yavaş devletin günlük işlerinden elini eteğini çekti. Bu dönemde daha çok
dış politika ile ilgilendi. Başta Amerika ve Çin olmak üzere bir dizi yurtdışı
seyahatine çıktı ve yabancı ülke temsilcilerini ağırladı.
Tarihler 1977 yılını gösterdiğinde, ülkede iki sarsıcı
olay yaşandı. Bunlardan ilki, ülkenin başbakanının bir uçak kazasında yaşamını
yitirmesi, diğeri ise Tito’nun, Sırp eşi Jovanka Broz’dan boşanması hâdisesiydi.
Jovanka ve Tito’nun yolları 1940’lı yıllarda, Jovanka henüz
20’lerinin başındayken kesişti. Jovanka o dönemlerde Aleksandar Rankoviç’in en
güvendiği çalışanlardan biriydi. Zeki ve hırsları olan bu kadın, hiçbir
yılgınlık belirtisi göstermeden Tito için mücadele etti ve 1952 yılında nihâyet
Tito ile evlenmeyi başardı.
Bu tarihte Tito 60, Jovanka 27 yaşındaydı. Çiftin
boşanmaya kadar giden inişli çıkışlı ilişkilerindeki sorunlarının, Jovanka’nın
siyâsî hırsları ve ülke içinde iktidarı ele geçirmek için plânlar yapmasının
neden olduğuna dair dedikodular bulunmaktaydı. Boşanma hiçbir şekilde resmen
kabul edilmedi ve Jovanka, devlet başkanının karısı olmanın getirdiği bütün
avantajlardan Tito’nun ölümden sonra bile yararlanmayı talep etti.
4 Mayıs 1980 yılında Lübliya’nadaki bir hastanede
hayatını kaybeden Tito, geride kendisinden sonra asla bir arada bulunamayacak
bir ulus bıraktı. Bu tarihte Yugoslavya sadece güçlü ve karizmatik liderini
değil, aynı zamanda bir arada var olmalarını sağlayacak tek kişiyi de kaybetti.
4 Mayıs 1980 tarihinden sonra bölgenin kaderi kan ve gözyaşıyla yeniden
yazıldı.
Kaynaklar
Nepoznati Titovi Spisi 1930 – 1941
Casopis Istorija 20. Veka
Tito tajne vladara,
Zvonimir Despot, Zagreb.
Tito Bez Maske, Miro
Simicic, Ljubljana/Sarajevo.
Abazi, B. (2007). “Yugoslavya
Siyasal Sistemin Yıkılışı”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası
İlişkiler Bölümü, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Konya
Barnett, N. (2006). “Tito”.
Haus, England: London
Cin, S. (2019). “Yugoslavya’nın
Parçalanmasının Uluslararası Sistem ve Politikaya Etkileri: Uluslararası Sistem
Teorisi ve Konstrüktivist Teori”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, Edirne
Dedijer, V. (1952). “Tito”.
Simon And Schuster, USA: New York City
Erdoğan, K. (2004). “Yugoslavya’nın
Dağılma Sürecinde AB ve Bosna - Hersek Krizi”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmış Yüksek lisans Tezi, Kocaeli
Kobak, Ö. (2016). “Dağılma
Sürecindeki Yugoslavya’da Kimlik Çatışmalarının Sosyal İnşacılık Kuramı
Çerçevesinde İncelenmesi”, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi,
İzmir
Mckee I. R. (2010). “Mexican
Golden Age Cinema in Tito’s Yugoslavia”. The Global South
Swain, G. (2010). “Tito:
A Biography”, I.B. Tauris, England: London
Tekin, C. (2011). “Bosna-Hersek
Kaynaklarına Göre Yugoslavya’nın Dağılmasından Sonra Bosna-Hersek Federasyonu’nun
Kurulması”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Tarih Ana Bilim Dalı
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bilim Dalı, Yayınlanmış Doktora Tezi, Konya
West, R. (1995). “Tito
and the Rise and Fall of Yugoslavia”, Carroll & Graf, USA: New York City
Vinterhalter, V.
(1972). “In The Path Of Tito”, Abacus Press,
England: Tunbridge Wells
Yalım, B. (2012). “Yugoslavya’nın
Dağılmasının Uluslararası Politikaya Etkileri”, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, YayınlanmışYüksek
Lisans Tezi, Çanakkale.