Cemal
Paşa’nın 1913-1922 dönemini aktaran hatıratı
TALÂT Paşa,
Enver Paşa ve Cemal paşa üçlüsünden Enver Paşa’yı pek çok kimse “maceraperest”
olarak tanımlar. Talât Paşa’nın Mason çalışmalarına iştirakini de tarihî
vesikalardan biliyoruz. Bu üçlüden bana en samîmisi Cemal Paşa gelir. Cepheden
cepheye savaşmış bir komutandır. Cemal Paşa, yapmak istediklerini, yaşanan olayların
perde arkasını ya da hatâlarını hatıratında diğerlerine nazaran daha samîmi bir
şekilde aktarmıştır.
Cemal Paşa’nın hatıratını pek çok isim sadeleştirmiştir.
Elimizdeki kaynaktaki hatıratın dikkatimizi çeken kısımlarını burada sizinle
paylaşalım…
Hatırat hem İttihatçıları, hem de yaşananları anlamamız
açısından tarihe ışık tutuyor. Cemal Paşa’nın (meselâ) şu itirafı oldukça
mânidardır:
“O zamanlar İngiliz-Fransız dostluğunu her ne pahasına olursa olsun kazanmaya
çalışıyorduk. Bu gayretlerimiz o kadar genişti ki, eğer elimizde imkân olsaydı,
itimat olsun ki, ordumuzun ıslahı işini bile Fransız ıslahat heyetine vermekten
çekinmeyecektik.”[i]
“Gerek hükûmet umumen, gerekse hükûmeti
meydana getiren zatlar şahsen İngilizlerle resmî ve özel ilişkiler kurmaya
çalıştıkları sırada da Fransızlarla yakınlaşmaya çalışmaktan bir an geri
durmuyordu. Zaten jandarmanın ıslahını General Boumann ismindeki generale havâle
etmiştik. Bu generalin yetkisi genişletildiğinde Cebel-i Lübnan jandarmasının
ıslahı bile Fransızları memnun eder diye bu generale verilmişti. Osmanlı
ülkesindeki yolların yapılması Fransız şirketine verildiğinde, birçok farnası
mühendisi nafia Nezâretine alınmıştı.
Mâliye
işlerimizin düzeltilmesi için Mâliye Teftiş Komisyonu’na daha geniş yetki
verdik, mâliye memurlarımızı sürekli teftiş görevini, mâliye memurlarının görev
ve sorumluluklarını sürekli hatırlatması için Fransız Mösyö Jouly ismindeki
Fransız’a verdik.” (İzgöer, Ahmet Zeki, “Cemal
Paşa Hatıratı”, 149)
Yaşananları daha yalın anlatması, Cemal Paşa’nın hatâ yaptıklarını belirtmesi pek çok yerde itiraf niteliğinde. Meselâ Nazım Paşa’nın cenazesinde yan yana yürüdüğü Fransız Ateşesi Kumandan Maucorps’e söyledikleri çok mühim. İçinden, Nazım Paşa’nın katilleri ile yan yana yürüdüğünü ve onlara kendilerinin fırsat verdiğini düşünerek, “Fransızlar ülkemi karıştırdı, siz öldürdünüz” demiyor da İngilizlerle Rusların Türkiye’yi nasıl karıştırdığından, bütün bu cinayetlerden mesul olduklarından bahsediyor.
Bu hatırattan anladığım kadarıyla, kendileri ile
işbirliği yapmadığı için İngilizlerle iş tutan birini Fransızlar öldürdü ve
Fransızlarla iş tutan Mahmut Paşa’yı da İngilizler öldürdü. Şu paragrafı
okuyunca bu, su götürmez bir gerçek oluyor:
“İngilizlerin
siyâsî fırkamız hakkında memnuniyetsizliği, eski elçi Sir Charles Lawester Türkiye’de
bulunduğu zaman, baştercüman Fitizmaurice ile Ataşe Militer Tyrell’in
yaptıkları entrikalara yorduğumuzda, yeni elçi Sir Louis Mallet gelir gelmez,
özellikle Mahmut Şevket Paşa aleyhine yapılan suikasta bilfiil katıldıkları,
araştırmalar sonucu tespit edilmiş.
Bulunan
bu iki entrikacının İstanbul’dan uzaklaştırılmalarını Prens Said Halim Paşa
açıktan açığa elçiden rica etmiş, yakın zamanda bu arzunun yerine
getirileceğini elçi vaat etmişti. Gerçekten bir ay sonra bu iki adam ülkemizden
def olup gitti. Biz de pek nazik ciddî bulduğumuz Sir Louis Mallet ile sıkı,
samîmi şekilde münasebetler kurup görüşmeleri sürdürmeye başladık.”[ii]
Bu
hatıratta göze çarpan pek çok ilginç bilgiden sadece birini daha aktaralım:
“Basra
Körfezi’nde ve Arap yarımadasının güneyinde Türk-İngiliz nüfûz alanlarını tespit
ettiğimiz gibi, Aden civarındaki Yedi Nahiye (Nevah-i Seba) meselesini İngilizlerin
memnuniyetine sebep olacak tarzda çözmeyi kabul ettik. Bağdat Demiryolu’nun
Basra’ya uzatılması, Dicle ve Fırat nehirlerinde taşımacılık yapılması
meselelerinde dahi İngilizlerin taleplerini yerine getirmekten geri durmadık.
El-Cezire’de petrol kaynakları araştırmasını, Aydın Demiryolu hattının
uzatılması ile bazı şubeler eklenmesini ve Trabzon ile Samsun Limanlarının
yapılması imtiyazını İngilizlere verdik. Daha bunun gibi pek çok İngiliz emelini
tatmin ettik.
Gerek
Dâhiliye Nezâreti ve gerekse Dâhiliye memurlarımızın ıslahı için İngiliz Genel
Müfettişi ile birkaç İngiliz İçişleri Bakanlığı müfettişi tayin ettik.
Gümrüklerin ıslahı için Sir Craword’a havâle ederek birçok İngiliz gümrük
müfettişi getirdik. Bahriyemizin ıslahı için önceden getirttiğimiz İngiliz ıslah
heyetine gayet geniş bir çalışma alanı hazırlayarak bu heyetten en ileri
düzeyde yararlanmaya başladık. Hattâ kendisiyle pekiyi münasebetler kurduğum
İngiliz Elçisi Sir Louis Mallet, İngiliz amiralinin bana karşı pek ziyâde
müteşekkir olduğunu ve şimdi Türk donanmasının gelişmesinden ümitli olduğunu
söylemişti.
Tersanelerimizin
ıslahını İngiliz şirketine havâle ettik. Bu şirketlerin İstanbul’daki idare
meclisi başkanlığına Sir Adam Block gibi öteden beri Türk-İngiliz dostluğu
taraftarı olan birini getirdik. İngiliz şirketiyle Bahriye Nezâreti arasında
imzalanan sözleşmeye, Nezâretçe İngilizlere harfiyen uyulduğu için işlerin
güvenli yola girdiğinden bahseden Sir Adam Block, bana defalarca teşekkür etti.
Nihâyet Ermenilerin oturduğu vilâyetlerimizin idaresini İngiliz memurlara
vermek istediğimiz hâlde Ruslar tarafından buna engel olundu.”[iii]
Hatıratın diğer başlıkları şöyledir: İstanbul Muhafızlığı, Nâzım Paşa’nın Cenaze Töreni, Muhalifler İçin Genel Af, Rıza Nur Bey’in Mektupları, İstanbul Muhafızlığı Sırasındaki Bazı Uygulamalarım, Hükûmet Darbesi, Mahmud Şevket Paşa Olayı, Damat Salih Paşa, Gümülcineli İsmail Bey, Kâmil Paşa, Mahmud Şevket Paşa’nın Şehit Edilmesi, Bazı Güvenlik Tedbirleri, Said Halim Paşa Kabînesi, Edirne’nin Geri Alınışı, İngiliz Siyaseti, Batı Trakya Geçici Hükûmeti, İstanbul Konferansı, Saldırı ve Savunma Amaçlı Osmanlı-Bulgar İttifakı, Suriyeliler ve Bütün Araplarla Anlaşma, Alman Askerî Islah Heyeti, Nâfia Nezâreti (Kasım 1913-Şubat 1914), İzmir Vilâyeti Rumlarının Makedonya Türkleri ile Mübadelesi, İngiliz ve Fransızlarla Yapılan Ekonomik Görüşmeler, Antalya Demiryolu, Bahriye Nezâreti, Bahriye Nezâreti’ne Tayinim, Bahriye Nezâreti Dairelerinin Islahı, Sultan Osman ve Reşadiye’nin Yapımlarının Hızlandırılması, Tersane-Fabrika ve Havuzlarının Islahı, İzmit’te Yeni Bir Tersane Kurulması, Yeni Savaş Gemilerinin Siparişi, Fransa-Türkiye Yakınlaşması, Alman-Türk İttifakı, Avrupa’da Umumî Harp’in Ortaya Çıkışı ve Osmanlı Ordusunun Seferberliği, Goeben ve Breslau’nun Çanakkale’den Geçip İstanbul’a Gelişleri ve de İngiliz, Fransız ve Rus Elçileriyle Özel Görüşmeler…
Ayrıca
“Cemal Paşa’nın Hatıratı” kitabı şu konulara da yer veriyor: Umumî Harp’e Girişimiz,
Dördüncü Ordu Kumandanlığı, Birinci Kanal Seferi Hazırlıkları…
Bu bölümde, Cemal Paşa’nın Hatıratı’nın 203’üncü sayfasında,
Şam’da görev yaparken Kanal Cephesi’ne yönlendirildiğinde Arap ve Türklerden
oluşan ordunun çölden geçerken suyu az içmek için direndiklerini, şartların
zorluğunu, ama Arap ve Türk askerilerinin birbirleriyle yaptıkları paylaşımları
görüp etkilendiğini, birbirinin yükünü almak ve yardım etmek için ileri düzeyde
fedâkârlıklar gösterdiklerini, ama bütün bunların Şerif Hüseyin’e düşmanlığını
azaltmadığını anlatması oldukça mânidar.
Sonraki bölümlerde şu başlıklar da önümüze çıkıyor: Çöl
Kumandanlığı, Birinci Gazze Savunması, Kafkas Cephesi, Irak Cephesi, İstanbul
ve İzmir Havâlisi, Arap İhtilâli, İaşe, Ülkenin İmarı, yollar, Demiryolları,
Şehrin İmarı, Kudüs, Şam, Beyrut, Halep ve Ermeni Meselesi...
Bu son konu olan Ermeni Meselesi başlıklı bölümün
anekdotlarından biri de şöyle:
“Genç
Türk ihtilâlcileri, 1894-1896 Ermeni olaylarını İkinci Abdülhamid’in siyâsî
hatâsı yüzünden başvurduğu bir tedbir olarak değerlendirdiler. Bu sebeple o
tarihlerde Avrupa’da bulunan Ahmet Rıza Bey ve arkadaşları işi bu yönüyle ele
alıp Ermeni ihtilâlcilere yardımlarda bulundular. Benim de içinde bulunduğum
ihtilâlciler, aynı teoriyi kabul ederek Abdülhamid’i suçlamaktan çekinmediler.
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Aralık 1907’de, Paris’te toplanan kongresinde
Taşnak-Sütyunlar, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile işbirliğinde bulunacaklarına
dair söz vermişlerdi. Daha sonra Ağustos 1908’de İstanbul’da görüştüğüm Taşnak-Sütyun
liderlerinden Malumyan Efendi (Agnoni), Ermenilerin uğradığı Rus tehlikesinden
bana bizzat bahsetmişti.” (Sayfa 336-337)
“Meşrutiyet’in
ilânından sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkezi, Osmanlı topraklarında
yaşayan farklı siyâsî ihtilal cemiyetlerini bir “Osmanlı Birliği siyâsî
Cemiyeti” hâlinde birleştirmek arzusunda olduğunu açıkladı. Bu amaçla evvelâ
çeşitli Bulgar ihtilâl cemiyetleriyle temasa geçtik. İlk önce Sandaniski,
Çernepoyef ve arkadaşlarıyla görüşmeye başladık. Biz Osmanlı esaslarından
bahsederken, bu Bulgar ihtilâlcileri, Makedonya’nın muhtariyet fikirlerinden
zerresini bile fedâ etmek istemiyorlardı.
Talât
Bey ile beraberce yapılmasına memur edildiğimiz bu görüşmeler esnasında
çektiklerimizi bir Allah bilir. Hele hele ilk seçimlerin yapılması sırasında
Menlik, Petriç, Osmaniye, Cuma-i Bala köylerinde Sandaniski ile beraber
geçirdiğim günlerin acıklı hatırasını unutamam. Bütün bunlara rağmen ihtilâl
komiteleri arasında en fazla anlaşabildiğimiz yine bunlardı.” (Sayfa 341)
Ahmet Zeki İzgöer’in derlediği bu hatıratta tarihten
birkaç sayfa, Cemal Paşa’nın pek çok resmi, tarihî vesika ve belgelerin
fotokopileri bulunmaktadır. İttihat-Terakki Cemiyeti’ni ilgilendiren ve o
dönemde yaşanan pek çok olaya dair bilgiyi bu hatıratta bulmak mümkün. Aynı
zamanda Cemal Paşa ile dirsek temâsında olan pek çok ismin hatıratı olmasının
rağmına, Cemal Paşa’nın hatıratı daha samîmi yazılmış.