
ÜLKEMİZ, Cumhuriyet’in yüzüncü yıldönümünde tarihî bir seçim yaşadı. 14 Mayıs 2023 Pazar günü, 55 milyonun üzerinde seçmen sandığa giderek oyunu kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi ikinci tura kalsa da ilk tur sonrasında ortaya çıkan sonuç, özellikle Millet İttifakı’nda adeta şok etkisi meydana getirdi. Üstelik bu şok sadece ittifak bileşenlerinde değil, ittifak seçmeninde de hayâl kırıklığı ve öfke hissi gibi derin psikolojik yırtılmalar oluşturdu.
Kılıçdaroğlu’nun seçimi alacağına dair güçlü beklentinin sonuçlara yansımaması bu yırtılmanın ana sebebini oluşturuyor. Bu psikolojik yırtılma bazı dışavurumları da beraberinde getirdi. Öyle ki, bazı kendini bilmezler Cumhur İttifakı’na oy veren seçmene, özellikle de deprem bölgelerindeki sonuçlar nedeniyle, Jakoben bir tavırla depremzedelere hakaret etmeye, onları aşağılamaya, onları linç etmeye kalktılar.
Halk her seferinde cezayı kesiyor
Aslında bu Jakoben tavrı muhafazakâr kesim yakından tanıyor. Nitekim tek parti dönemindeki “Ulan öküz Anadolulu” diye başlayan, “koyun, cahil” gibi nice horlamayla devam eden, “bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam” aşağılamalarıyla yakın siyasal tarihimize geçen bu Jakoben tavır her hortladığında, halk bu tavrı hemen cezalandırıyor. Siyasal tarihimiz bunun örnekleriyle dolu.
Halk bu tavrı cezalandırdıkça, bu tavrı gösterenler, bir zaman bu tavırlarından vazgeçer gibi davranıyor ama ilk fırsatta yine kendini belli etmekten geri durmuyorlar. Nitekim 14 Mayıs sonrası ortaya çıkan görüntüler ve kamuoyuna yansıyanlar da bu bakışın son bulmadığını gösteriyor.
Tepeden bakış kitleselleştiriliyor
Bir sokak röportajında, “Seçimlerde kimi destekliyorsunuz?” sorusuna cevap arayan muhabir, başörtülü genç bir kızla röportaj yaparken, kendisine soru sorulmadığı hâlde röportaja dâhil olan yaşını başını almış bir hanımefendi, röportajı sabote ederek araya giriyor. Bu sırada başörtülü olmayan bir başka kadın da söze girerek tercihinin “Recep Tayyip Erdoğan” olduğunu söylüyor. Bunun üzerine yaşını başını almış olan hanımefendi, “S… git, o…” diyerek ağza alınmayacak bir hakaret ediyor. Muhabir “Öyle denir mi?” deyince de “İyi dedim, sinirlerimi bozuyorlar” diye cevap veriyor.
Bu durum Twitter’de paylaşılınca on binlerce beğeni alıyor ve binlerce retweet yapılıyor. Olay burada bitmiyor. Seçim günü oy kullanmaya gidenlerin bazıları, “Seçim kombini” adıyla yapılan paylaşımlarda sinkaflı küfürler kullanan hanımefendinin giyimini birebir kopya ederek paylaşım yapıyor. Bu paylaşımlar hızla yayılıyor. Yayınladığı makyaj videolarıyla ünlenen ve milyonlarca takipçisi olan bir sosyal medya fenomeni de söz konusu hanımefendinin fotoğrafını profil avatarı yapıyor.
Tüm bunlar söz konusu videodaki küfür ve Jakoben tavrı zımnen desteklemek anlamına geliyor. Ayrıca bunların paylaşılması ve yayılması da paylaşımın içinde barındırdığı mesajın kitleselleşmesine katkı sunuyor.
Söylem seçkinleri ve sanat camiasından bazıları da aynı istikamette yürüyor
İşi adaleti savunmak olan ve sosyal medya paylaşımlarıyla ünlenen bir avukat, AK Partilileri destekleyen herkesten nefret ettiğini sosyal medyadan ilân ediyor. Aynı kişi, bununla da yetinmeyip, sanatçılara seçimlerde tercihlerini açıklamak için baskı yapıyor ve siyasal tercihini açıklamayan sanatçıları “Hesap soracağız” diyerek tehdit ediyor.
Yine işi adaleti savunmak olan bir başka avukat, oy kullanmaya giderken tesettürlü kadınların arkasında yürür hâlde onlarla dalga geçtiğini gösteren videoyu paylaşıyor.
Bir başkası da Atatürk Havalimanı metrosunda takkeli ve şalvarlı birine “Türkiye’den defol!” diyerek tekme tokat saldırıyor.
Azımsanmayacak sayıda kişi de “İktidara geldiğimizde hepinizi yargılayacağız” diye naralar atıyor.
Sanat camiasından bazıları da sosyal medyaya yansıyan paylaşımlarında Cumhur İttifakı’nı destekleyenlere hakaret ederek onları aşağılayan cümlelerle içindekileri dışa vuruyor.
Bir kadın şarkıcı, seçim sonrası araç içerisinde çektiği videoda insanları “geri zekâlı” olmakla suçluyor. Yine bir başka kadın dizi oyuncusu, paylaştığı twitte Cumhur İttifakı’nı destekleyenleri kastederek insanları “geri zekâlı” olmakla itham ediyor.
Depremzedelere yapılanlar vicdanları sızlatıyor
Depremzedelere yapılanlar ise ayrı bir sosyolojik vaka olarak kamuoyunun önünde duruyor. “Deprem bölgelerinden Cumhur İttifakı ve Recep Tayyip Erdoğan’a daha fazla oy çıktı” diye depremzedelere yapılanlara herkes şahit. Kimi yaptığı yardımı başa kakıyor, kimi “Daha beter olun” diyor. Kimi “Hepiniz ölseydiniz” diyor, kimi sinkaflı küfürler ediyor. Sosyal medyada bu tür binlerce paylaşım var.
Depremzedelerin yüreklerini burkan bu paylaşımlar yetmezmiş gibi CHP’li bir büyükşehir belediyesi, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından kentteki otellerde misafir ettiği depremzedelere verdiği hizmeti 21 Mayıs günü sonlandıracağını duyurdu. Yetkililer, bunun seçim sonuçlarıyla ilgisi olmadığını, verilen hizmetin depremzedelere yapılan masrafların Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde öngörülen limitlerin üzerine çıktığı için sonlandırıldığını ve yapılan işin depremzedelerin AFAD barınma merkezlerine nakledilmekten ibaret olduğunu söylese de yapılan açıklamalar kamuoyunu tatmin etmedi. Nitekim tepkiler sonrasında belediye aldığı karardan geri adım attı.
Twitter ve Türkiye’nin en popüler sözlük sayfalarında, forum sitelerinde ve diğer sosyal medya platformlarında onlarca etiket ve onlarca başlık altında siyasal tercihleri yüzünden insanları aşağılayan, onları hor gören, onların aidiyetleri ile dalga geçen binlerce paylaşım yapılıyor.
Bahsi geçenler sadece görünür olan örnekler. Bir de kamuoyuna yansımayan ama günlük yaşamda sıklıkla karşılaşılan benzer örnekler var. Ülke halkını ve değerlerini aşağılayan yurt dışı kaynaklı örnekler de cabası.
Bu Jakoben tavır misâllerini çoğaltmak mümkün ama mevzu ettiklerimiz, toplumun bir kısmındaki Jakoben bakışı göstermek için yeterli sanırım. Bunlar, birtakım azınlık ve marjinalin yaptığı akıl dışı şeyler olarak görülemez. Çünkü bunların bazıları geçmişte kamu gücü kullanılarak yapıldı. Ayrıca bunların sosyolojik ve psikolojik yansımaları ile çarpan etkisi çok fazla.
Geçmişin acı hatıraları tazeleniyor
Zihin bir olayla karşılaştığından, o olaya ilişkin tüm geçmişi ve olaya dair tüm anlamları açığa çıkarır. Bu nedenle muhafazakârlar yukarıdaki örnekleri gördükçe ve bunlara maruz kaldıkça, geçmişte yaşadıkları bütün benzer örnekler zihinlerinde tazeleniyor. Yani “Ulan öküz Anadolulu” ile başlayan ve “koyun, cahil” gibi nice horlamayla devam eden, başörtülü kızların üniversitelerde yaşadıklarıyla zirveye çıkan, “bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam” tanımlamaları ile de yakın siyasal tarihimize geçen bu Jakoben tavır, bu tavra maruz kalanların hafızalarının sürekli diri kalmasını sağlıyor.
Bu gibi linçlere ve horlanmalara maruz kalanlar, bu tavrı uygulayanların kamu gücünü ele geçirdiklerinde bunları çok daha sistematik bir şekilde uygulayacaklarını düşünüyorlar. Üstelik bunlar olurken, bunları yapanlara karşı muhafazakâr kesim dışında kalan kesimlerden, örneğin seküler kesimden ve bunların yöneldiği siyasal erklerden, sanat camiasından ciddî bir tepki gelmiyor.
Örneğin yukarıda bahsettiğimiz büyükşehir belediyesinin depremzedelere karşı tavrına kendi kanadından ciddî bir tepki gelmedi. Kılıçdaroğlu, depremzedelere yapılanlara karşı twit atmakla yetindi. Ya da yukarıda sanat dünyasından verdiğim örnekler için sanat dünyasından güçlü tepkiler gelmedi, gelmiyor.
Hâlbuki bir arada yaşama arzusunu dillendirenlerin, toplumsal gerginlikleri giderme iddiasında olanların bunlara daha fazla tepki vermesi gerekiyor. Güçlü tepkiler gelmeyince, geçmişte yaşanan acı tecrübelerin oluşturduğu geleceğe dair kaygılar ve bunların oluşturduğu hafıza iyice pekişiyor.
Sonuç olarak insanlar, kendilerine bunu yapanların temsilcisi olarak gördüğü siyasal yapıları her ne olursa olsun desteklemiyorlar.
Millet İttifakı sonuçları eksik okuyor
Kılıçdaroğlu, bu sosyolojik gerçeği nispeten fark etmiş olmalı ki seçim öncesi süreçte helâlleşmeden bahsetti. CHP’nin kötü imajını kırmak için özeleştiri gibi birtakım hamleler yaptı. Ama bunlar inandırıcı bulunmadı.
Millet İttifakı, seçim sonuçlarını değerlendiren bir toplantı yaparak sonuçlara ilişkin bazı tespitlerde bulundu. Ama kamuoyuna yansıdığı kadarıyla meselenin en derin nirengi noktasını oluşturan bu sosyolojik ve psikolojik yön, yapılan tespitler arasında yer almıyor. Yine kamuoyuna yansıdığı kadarıyla Millet İttifakı, neredeyse tüm şartların kendisinden yana olduğunu düşünmesine rağmen seçmenin kendisine yönelmeme nedeni olarak milliyetçi kaygıların var olduğunu düşünüyor.
Elbette terör ve güvenlik kaygıları gibi milliyetçi kaygılar seçmenin Millet İttifakı’na yönelmemesinde önemli bir faktör. Fakat milliyetçi kaygılar sadece terör örgütü ve uzantılarına ilişkin kaygılardan oluşmuyor. Özellikle savunma sanayii projeleri ile TOGG gibi katma değer üreten projelerin durdurulacağına yönelik kaygıları da içeriyor. O milliyetçi kaygılar giderilse bile muhafazakâr kesim yine de ittifakın büyük ortağına yönelmeyecektir. Çünkü insanlar, yukarıda örneklendirdiğim tavırlara maruz kaldıkça, bu Jakoben tavrı kendi varlıklarına yönelik çok daha derin bir tehdit olarak görüyorlar.
Siyasal tarihimiz kanıt niteliğinde
Bülent Ecevit istisnası dışında 1950’den bu yana yaşanan siyasal tercihler bu durumu kanıtlar niteliktedir. Bu sosyolojik gerçek gerçekliğini koruduğu müddetçe insanların siyasal tercihlerinde keskin geçişler olmayacaktır.
Nitekim AK Parti’ye kızan, küsen ve darılan kesimlerin ittifak dışına değil de ittifak içindeki diğer partilere yönelmesi de bunun güncel örneğidir.