İyi gidiyoruz, aman dikkat edelim!

Nasıl olsa Temmuz’da sınava gireceği hesabıyla kendine program yapmış olan öğrenciler, bugünden kendilerini “sınavzede” olarak görmekte haklı olabilirler. Bu sınav sonucunda zaten başarısız olacak yüz binlerce öğrencinin bir bahanesi olacak artık. Ve bu bahane, 2023 seçimleri için bence bir sorun teşkil edecek.

SAĞLIK Bakanı Fahrettin Koca’nın resmî açıklamasına göre, Türkiye, Covid-19 salgını ile savaşında ilk aşamayı geçti. İlk günlerde, kendi ülkesini İtalya ile kıyaslama cehaletini göstererek felâket tellallığı yapanlar umduklarını yaşayamadılar; çok şükür!

İtalya, İspanya, Fransa gibi Avrupa devleri ummadıkları vefat sayıları ile karşılaştıklarında, herkes Almanya’nın vaka/ölüm oranındaki başarısını konuşuyordu. Hâlâ dünya ortalamasının altında olsalar da gün geçtikçe Almanya’nın bu imrenilen oranları da değişti ve Türkiye ile kıyas edilme şanslarını kaybettiler.

İngiltere’nin, ilk etapta “toplumsal bağışıklık kazanılması amacıyla virüsün kontrollü yayılması” stratejisi izleme kararı ise, bugün 30 bine yaklaşan vefat sayısıyla salgının en çok zarar verdiği ülkeler sıralamasında Avrupa’da birinci, dünyada ikinci sıraya yükselmesine sebep oldu.

Bazılarının her fırsatta ve her konuda örnek göstermeye çalıştığı Avrupa’nın küçük ama refah düzeyi yüksek ülkelerinin çoğu da bu salgın mücadelesinde sınıfta kaldılar. Dünyada da salgının yayıldığı ülkelerde durum çok farklı değil.

6 Mayıs itibariyle dünya genelinde yüzde 7,01 oranında ölümle sonuçlanan bu salgının, 50 binin üzerinde vaka görülen ülkelerdeki vaka/ölüm oranlarını yüksekten düşüğe göre sıralamak istiyorum şimdi:

Fransa yüzde 18,83 < Belçika yüzde 16,42 < İngiltere yüzde 14,96 < İtalya yüzde 13,87 < İspanya yüzde 11,75 < Kanada yüzde 6,66 < Brezilya yüzde 6,57 < İran yüzde 6,41 < ABD yüzde 5,87 < Çin yüzde 5,58 < Almanya yüzde 4,16 < Peru yüzde 2,82 < Türkiye yüzde 2,71 < Rusya yüzde 0,92.

Yukarıdaki oranların bize anlattığı çok şey var aslında. En çok vaka görülen 14 ülke arasında vaka sayısına göre sekizinci sırada olmamıza rağmen vaka/ölüm oranında Rusya’nın ardından en iyi durumda olmamız çok net bir başarı.

(Rusya ve Çin ile ilgili vaka ve ölüm sayılarındaki güven endeksinin de düşük olduğu malûmunuz.)

İlk günlerden itibaren düşük test sayılarıyla vurulmaya çalışılan Sağlık Bakanlığı 1,25 milyon test yaparak da önemli bir başarıya imza attı. Amerika, Rusya ve Almanya’daki test sayıları dudak uçuklatsa, İtalya ve İspanya’daki test sayılarına yaklaşmamıza çok az kalmış olsa da sonuç odaklı test yani filyasyon sistemi ile doğru yolda olduğumuz sonucuna varabiliyoruz.

Yoldan geçene test yapmak yerine riskli grubu hedef alarak yapılan bu çalışma, salgını, toplam gün sayısına baktığımızda diğer ülkelerden daha önce kontrol altına almamıza yardımcı oldu.

Birçok ülke, yoğun bakım yatağı konusunda acze düşmüşken, bizim kapasitemizin yarısını bile Covid-19 vakalarıyla doldurmamış olmamız da bir diğer başarı öyküsü.

Alınan tedbirler kapsamında ve her türlü kötü senaryoya karşı, faydalanılabilecek yoğun bakım ünitesi sayısını arttırmamıza rağmen bunların çoğuna ihtiyaç duyulmadığını biliyoruz.

Entübe hastalar için gerekli olan solunum cihazı konusundaki çabalarımızın da diğer ülkelere yarayacağı şimdiden belli oldu sayılır. Salgının en yüksek noktaya ulaştığı günlerde bile bin civarında solunum cihazı kullanan ülkemiz, yeni cihazların Avrupa ve Amerika’ya ihracını rahat rahat değerlendirebilir artık.

***

Her konuda, siyâsî sebepler barındıran anlamsız istatistik ve sıralamaları çarşaf çarşaf yaymayı görev edinen muhalefetin bu gerçek verileri görmezden gelmeye devam etmesine şaşırmadık elbette. İtalya’ya benzememize umut bağlayanların çâresizce Uganda’ya sarıldıklarında da gülmüştük biz. Aramızdaki gerginliklere rağmen İsrail’e tıbbî malzeme yardımında bulunmamızın ardında da insanî gerçekleri göremeyip ikiyüzlülük arayanlara kahkaha atıyoruz…

Erdoğan ve ilgili bakanların açıkladığı “yeni normal” şartlarına geçiş programını ilgiyle takip ediyoruz.

Herkes gibi biz de sahile çıkıp dolaşmayı, dostlarla birer çay içmeyi özledik. Birbirimize sarılabilmek için belki üç dört ay daha geçecek ama tedbirlere uymaktan vazgeçmezsek o günler de gelecek Allâh’ın izniyle...

***

Bu normalleşme programında beni rahatsız eden tek konuyu da yazmadan geçemeyeceğim: Üniversiteye giriş sınavları…

Hükûmet, her ne kadar süreyi uzattığını, barajı düşürdüğünü, sınavın ilk dönem konularıyla sınırlı olacağını müjdelemiş olsa da, sınava girecek öğrencilerin hazırlanma sürecini bir ay kısaltarak psikolojik bir baskı unsuruna da sebep olmuş durumda.

Evet, normal tarihin bir hafta sonrasına sarkmış olsa da, ilân edilen son tarihten bir ay erken çekilmiş bir sınav takvimi var önümüzde. Nasıl olsa Temmuz’da sınava gireceği hesabıyla kendine program yapmış olan öğrenciler, bugünden kendilerini “sınavzede” olarak görmekte haklı olabilirler. Bu sınav sonucunda zaten başarısız olacak yüz binlerce öğrencinin bir bahanesi olacak artık. Ve bu bahane, 2023 seçimleri için bence bir sorun teşkil edecek.

Her ne kadar ülke olarak normalin dışında bir dönem geçiriyor olsak da gençlerin damarlarında delice akan kan, bu dönemin mecburiyetlerini henüz hazmedememiş olabilir. Aman dikkat!