İttifak çatırdıyor mu?

İttifak masasına tekmeyi kimin vuracağı merak konusu olabilir. Hükmü verilen mahkûmun kendisi mi, yoksa cellâdı mı? Biz, Cumhur’un bekâsı için ittifakın uzun ömürlü olmasından yanayız. Dikkat edilmesi gereken husus, iç dinamiklerin, muhalefetin değirmenine su taşımaması…

16 Nisan 2017 Referandumu ile kabul edilen ve koalisyonları toprağa gömen “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi”, 9 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla siyâsî hayatımıza girmesinin 3’üncü yılını dolduracak.

Bir asırlık deneyime sahip parlamenter sistemin son çeyreğinde iktidar olan AK Parti, başarı çıtasını sürekli “yüksek” tutarak bugünlere ulaştı. Bu başarıda, partinin kurucu başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan faktörünün de oldukça büyük bir tesiri var. Bu tesiri, bir anlamda tribünleri coşturan “Meksika dalgası” olarak betimleyebiliriz…

Girdiği her seçimden ve yapılan her referandumdan oyunu yükselterek çıkan ve büyük bir başarıya imza atan AK Parti, 15 Temmuz sonrasında MHP ile biraz da “doğal” bir tepkimeyle 20 Şubat 2018 tarihinde doğan “Cumhur İttifakı” etrafında birleşti.

Birleşmenin matematiksel karşılığı yüzde 51’lik bir barajdı ki kaleyi döven ancak kaleyi aşmada muvaffakiyet gösteremeyen rakip takımın forvet oyuncularını hem demoralize etmiş, hem de sinirlendirmişti.

Rakibin başarısını hazmedemeyenler, ne yenilgiden haz almanın yolunu seçtiler, ne de ders almanın!

Saldırmak üzerine kurgulanan oyun anlayışında sürekli yedek oyuncular sahaya sürüldü. Yetmedi, transfer mevsiminde kadro güçlendirmesi yapıldı…

Örneklerin “futbol” retoriğinden verilmesine taaccüp etmeyeceğinizi biliyorum. Zira bir aydır futbolseverleri ekranlara kilitleyen EURO 2020 Şampiyonası, “çeyrek final” heyecanına tanıklık edecek…

Biz yine kendi yarı sahamıza dönecek olursak; karşı blok, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çareyi “ortak” bir adayı çatıya çıkarmada hemfikir oldular, ancak yenildiler. Bu birliktelik, 3 Mayıs 2018 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti tabanını bir araya getiren “Millet İttifakı”nı doğuracaktı.

O günden beri, Millet İttifakı tüm seçimlerde Cumhur İttifakı’nın ezelî rakibi olarak sahada yer aldı...

Zaman zaman tüm siyâsî partilerde kopmalar yaşandı ve her isim kendini doğal lider anlayışı içinde buldu. Bu tepkime “yeni partiler” demekti; öyle de oldu... Gelecek, DEVA, Memleket gibi...

Her yeni partinin kurulması ile birlikte gerek kamuoyu, gerek medya mensupları, bunların hangi ittifaka yakın olacağını, hatta hangisinin içinde yer alacağını merak etmeye başladı…

Bu arada, Cumhur İttifakı’na Büyük Birlik Partisi (BBP) ile 2018 yılında kurulan Yeniden Refah Partisi’nin destek verdiğini de hatırlatmak isterim.

Darbelere direnen iktidarlar

Türk siyâsî hayatında üç dönemi oldukça anlamlı buluyorum: İlki, 1923-1945 yılları arasını kapsayan “tek partili” dönemin dişlilerine çubuk sokan Demokrat Parti’nin ikinci lideri genç Menderes’i 10 yıllık Başbakanlıktan eden ve idamıyla sonuçlanan 27 Mayıs 1960 Darbesi’ni tetikleyen 14 Mayıs 1950 seçimleri… İkincisi, Netekim Paşa’nın 12 Eylül 1980 tarihli darbesini müteakiben ülkeyi demokrasi diyetinden çıkaran ve “çok partili” hayatla, Özallı yıllarla buluşturan 1983 Seçimleri… Üçüncüsü ve sonuncusu ise, Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti’nin 20 yıllık erişilmesi oldukça güç “tek başına” iktidar fitilini ateşleyen ve koalisyonlara “Dur!” diyen 3 Kasım 2002 Seçimleri’dir.

Bir de 7 Haziran 2015 tarihli bir erken seçim var ki, yaşandı mı, hayâl miydi, bir rüyadan ibaret miydi, henüz bilmediğimiz, hükûmetlerin kurulmadığı, kurulamadığı, daha doğrusu kurdurulmadığı “tam muktedirsizlik” dönemi...

Erken seçim talepleri

Şimdi önümüzde 2023 yılında yapılması hedeflenen seçimler var ve yukarıda bahsi geçen seçimler kadar büyük bir öneme haiz.

Yazarımız Mehmet Şeker, geçen haftaki yazısında muhtemel Cumhurbaşkanı aday listesini açıklamıştı ve o listeye, “Yok canım, daha neler?” diyebileceğimiz isimleri de eklemişti. Ya bildiği vardı ya da her zamanki gibi okuyucunun çehresine tebessüm yerleştirmek istemişti. Sorabilirdim ama büyüsü bozulmasın diye sormadım.

Seçimle ilgili uzun bir süredir, vaktinden “erken” yapılması için kamuoyu çalışmaları yürütülüyor.

23 Haziran 2019 tarihinde yapılan seçimle İstanbul’un anahtarını alan Ekrem İmamoğlu, cilâlanmış aday listesinin başına yerleştirilmiş durumda.

İmamoğlu öne çıkarken, başkentin şehremini de yavaş yavaş kadraja sürülüyor. Belli ki Mansur Yavaş, “Ben bunlarla uğraşmıyorum, işime bakıyorum” diyerek ismini yıpratmak istemiyor. Kabul etmek gerekir ki, tüm bunlar birer nabız yoklaması ama MR’da görünmüyor.

Meral Akşener ile yeni partili İnce’nin mutlak adaylar arasında olacağı ve hatta ilk yarı çeyrek finalist olduklarını söyleyebiliriz…

Geriye, Recep Tayyip Erdoğan karşısında bilek güreşine hazırlanacak son çeyrek finalist kalıyor!

Külliye’ye dördüncü aranıyor

“Kim olur?” ya da “Kim olmalı?” sorularına verilecek cevap çok ama o aday henüz ortada yok! Üstelik Kılıçdaroğlu’nun iştahlı “Külliye rüyaları” görmüş olmasına rağmen yok! Bu durum, yarışı daha da heyecanlı kılıyor.

Cumhur İttifakı’nın ortağı Bahçeli’nin sıklıkla dile getirdiği “2023 seçimleri vaktinde yapılacak, adayı da bellidir” ifadesinin bir benzerini Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan kurdu: “Yatıyor kalkıyor, ‘Erken seçim’ diyorlar. Erken seçimin tarihi belli, Haziran 2023. Boşuna çabalamayın!”

Muhalefetin tek derdi var, o da barajın ortasında duran en uzun oyuncuyu oyun dışına atmak! Bunun için her yolu mubah (!) gören bir anlayışla ataklarını yineliyorlar.

Gündem konularını mikro dalga fırında ısıtıp sofraya getiriyorlar ancak hızlı ısınan söylemleri aynı hızda soğumaya yüz tutuyor.

Yayınladığı ifşa videolarıyla muhalefetin umudu olmayı başaran sosyal medya fenomeninden umduğunu bulamayan Millet İttifakı, Kanal İstanbul’dan müziğin sesi konusuna varıncaya kadar birçok enstrümanı kullanmaya devam edecektir. Özellikle sosyal medyada başa tutturulan etiketlerine ilgi duyduracaktır. Son bağlam da, çocuk istismarını kapsayan Elmalı Dâvâsı’nda verilen tahliye kararından doğan ve kamu vicdanını yaralayan durumlar…

Ebed müddet devlet

İnsanın “ölümlü” olduğu yerde iktidarların ve buna bağlı ittifakların da ilelebet devam etmeyeceği muhakkaktır. Her iki ittifak, kendi gaye ve hedefleri doğrultunda hareket ederken, rakibini oyun disiplinden düşüren taktiksel atakları da gerçekleştirecektir.

Cumhur İttifakı’nın çatırdayıp çatırdamayacağını, hatta yıkılıp yıkılmayacağını kâhin olmadığım için öngöremem, ancak muhalif ittifak kanadının AK Parti’yi, levhasındaki “Adalet” ve “Kalkınma” ibareleri ile tabiri diğerle hukuk ve ekonomi konu başlığındaki olası zaaflarından yararlanarak vurmayı kovaladığını rahatlıkla söyleyebilirim…

Böyle bir durumda ittifak masasına tekmeyi kimin vuracağı merak konusu olabilir. Hükmü verilen mahkûmun kendisi mi, yoksa cellâdı mı?

Biz, Cumhur’un bekâsı için ittifakın uzun ömürlü olmasından yanayız.

Dikkat edilmesi gereken husus, iç dinamiklerin, muhalefetin değirmenine su taşımaması…