İstirahat bir rehavet hâli midir?

Günümüzde daha ziyade tatil yapabilmek için çalışılıyor. Yani çalışma arası istirahat değil de tatil arası çalışma gibi bir hâle evirilmiş durumda süreç. İnsanların tatil anlayışlarını daha ziyade başıboş durma, amaçsız şekilde, sadece dinlenme veya muhtasaran aylaklık olarak tanımlamak mümkün.

“İSTİRAHAT” kelimesinin kökenine bakıyoruz. Arapça “raha” kelimesinden türetilmiş ve “soluk alma, dinlenme” anlamına geliyor. “Ruh” kelimesi Arapçada “nefes“, “soluk” ve mecâzen “güzel koku” anlamına geliyor.

Rehavet kelimesinin kökenine baktığımızda da yine Arapça “raha” ile karşılaşıyoruz. “Gevşeme, tembellik” anlamlarına geliyor.

Günümüzde “istirahat” ve “rehavet”, aynı kökten geldiği için midir bilinmez, anlamsal olarak birbiri ile karıştırılıyor. Unutulmamalı ki, istirahat edebilmek için evvelâ yorulmak gerekir. Unutmamak gerekir ki, “her şey zıddı ile kaimdir”. Günümüzde “istirahat” kelimesi, yerini “tatil” mevhumuna bırakmış. Bizler ise çalışmak gayretinden uzaklaşarak üzerimize rehavet yorganını örtünmüş vaziyetteyiz.

Geçmiş zamana, özellikle Peygamberlerimizin ve Peygamber geleneği ile yaşayan insanların hayatlarına bakıldığında görülüyor ki, “tatil” denilen bir mefhum yok. Peygamberimiz Hazreti Muhammed’in hayatına bakıldığında, O hem ticaretle uğraşmış, hem de diğer pek çok Peygamber gibi çobanlık yapmıştır. Hem dünyalık birtakım işler yaparken, hem de çobanlık ile gözlem ve düşünme deneyimini yaşamış, kâinatın içerisinde kâinat ötesini düşünme fırsatını elde etmiştir. Çünkü hakkıyla yapan için çobanlık, koyun gütme mesleğinin ötesinde, kâinatı anlamaya çalışmanın erbabı olmaktır. Çobanlık kırlarda, dağda, bayırda başıboş gezerek düşünmek değil; kırlarda, dağda, bayırda düşünerek gezerken bir yandan da sorumluluğu elden bırakmamaktır. Hem dünyevî, hem uhrevî yaşamın vücut bulmuş hâli…

Tatilin kelime kökenine bakıldığında ise “atıl, atalet” var. Arapça kökenli kelime, “hareketsiz, başıboş, ihmâl (etme, edilmiş)” anlamlarına geliyor. Bu kıyasla iki kelimeden birisi ruhu dinlendirme, soluk alma (istirahat); diğeri ise başıboş olma hâli (tatil) olarak özetlenebilir.

Eski zamanlarda insanlar bir iş üzerinde çalışırken yorulurlarsa başka bir işe geçer yani dinlenmeyi yine çalışarak yaparlarmış. Çalışmaya tamamen ara vermek yerine ara ara istirahat ederlermiş. İstirahat yani nefes alma, bir soluk alma, dinlenme, ama sonra yeniden işe koyulma... Sanırım insanlar “Çalışmak da bir ibadettir” kaidesini idrak etmekle kalmayıp günlük yaşamlarına uygulayarak Müslümanca yaşamak maharetini ortaya koyabilmektelermiş.

Günümüzde ise daha ziyade tatil yapabilmek için çalışılıyor. Yani çalışma arası istirahat değil de tatil arası çalışma gibi bir hâle evirilmiş durumda süreç. İnsanların tatil anlayışlarını daha ziyade başıboş durma, amaçsız şekilde, sadece dinlenme veya muhtasaran aylaklık olarak tanımlamak mümkün.

Günümüzde tatil anlayışını ikiye ayırmak da mümkün: Korona öncesi ve Korona sonrası dönem… Hepimizin malûmu, dünya çapında illet hâline gelen Koronavirüs Salgını sonrasında insanların hayatlarında birçok alışkanlık gibi tatil anlayışları da değişti. Eskiden şehir hayatının içinde gayet mutlu olan insanlar, salgın sonrası şehir hayatının aslında insanî yaşam için uygun olmadığını gördüler ve daha ziyade kırsal alan arayışına girdiler. Bu anlamda eskiden pek de rağbet görmeyen köy yaşantısı şu günlerde pek cazip hâlde. Eskiden herkesin hayâli (!) emeklilikte (tam zamanlı tatil) Ege’de bir kasabaya yerleşmek iken, şimdilerde birçok kişinin (gencin) arzusu da arazi alıp tam zamanlı çiftlik hayatına geçiş yapmak oldu. “İnsanlarda yavaş yavaş kendi özlerine dönme arzusu oluştu” diyebiliriz.

İnsanın özü toprak olduğu için, insan toprağa yakınlaştı; ayaklarını beton yerine toprağa basmanın ehemmiyetini yavaş yavaş idrak etti. Ve insan, vücudunun tamamı toprak olunca, aslolan dünyanın ehemmiyetini tam mahiyeti ile idrak etmiş olacaktır!