BİR dönemin
arabesk-fantezi türü şarkılarının özellikle sözleri, bir Müslümanın ağzına asla
almayacağı, daha doğrusu almaması gereken dizelerle bezeli…
Bu
yazıda o şarkılardan bahsetmeyeceğim ama birinin sözlerini, Timuçin Esen’e ait
“İtirazım Var” adlı şarkının birkaç dizesini, bu yazıya taşıyacağım konuya
tercüman olacağı düşüncesiyle zikretmem lâzım!
“Ben hep
yenilmeye mahkûm muyum?
Ben hep ezilmeye mecbur muyum?
İtirazım var bu yalan dolana!
Benim şu
dertlere ne borcum var ki?
Tuttu yakamı bırakmıyor…”
***
Şarkıyı
niçin hatırlattığıma geçeceğim ama bir hatırlatma daha yapacağım. Bu seferki
kendim için…
Rahmetli
Ömer Lütfü Mete’nin şaheseri “Deli Yürek” adlı dizinin “Bumerang Cehennemi”
adlı sinema filminde Kuzey Dakotalı David’in tutsağı olan Yusuf Miroğlu ile ismini
zikrettiğimiz ajan arasında şöyle bir diyalog geçiyor:
David:
“Siz Türkler ölmeyi ne kadar çok seviyorsunuz… Ben çok kahraman tanıdım. Ama
tanıdıklarımın hepsi de öldü!”
Yusuf:
“Burada kahraman bitmez it herif!”
David:
“Doğru, ölen son kahraman da sen olmayacaksın…”
***
Devlet
işleyişinde bir memur gider, bir memur gelir. Kimse bulunduğu konumda baki
değildir. Olmamalıdır da.
Meselâ
TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren, görev süresinin
dolması üzerine bulunduğu vazifeden alındı. Eleştirdiğim noktaları olsa da
bugüne kadar kazandırdıkları için teşekkür ederim.
Eren’in
gidişinden ziyade, görev süresi içinde bulunduğu kurumda istikrarla bulunması,
AK Parti iktidarının en önemli kararlı icraatlarından biri olmuştur.
Aslında
Eren üzerinden anlatmak istediğim şudur: Bir görevin tanımlı süresi boyunca,
olağanüstü gelişmeler olmaksızın, o göreve getirdiğiniz kişi üzerinde kararlı
olmanız, toplam anlamda icranın istikrarı açısından çok önemlidir.
Meselâ
halkımız, son 18 yıldır kendisine memur olarak Recep Tayyip Erdoğan’ı
seçmiştir. Ancak sadece seçmemiş, bu isim üzerinde ne kadar kararlı olduğunu 15
Temmuz’da can dahi vererek göstermiştir.
Ancak
“Recep Tayyip Erdoğan” ismi, tek başına istikrar demek değildir. Neden mi?
Recep
Tayyip Erdoğan’ın üzerinde kararlı olan millî irade, onun gerçekleştirdiği her
atamayı, her icraatı, yurt içi ve yurt dışı her türden muhalefete rağmen
savunmuştur. Bu savunma, icraatın istikrarı, bundan da ziyade devlet
işleyişinin sürdürülebilirliği için olmuştur her defasında.
Kimileri,
“Vardır bir bildiği” diyorlar…
Bu
fakir kardeşiniz, FETÖ’nün cemaat olarak bilindiği yıllarda içinde bulunduğu
süreçte, abileriyle bu “Abilerin vardır bir bildikleri” lâfı yüzünden çok
çatışmış, sonunda -hamdolsun- bir sürü vaadi elinin tersiyle iterek
ayrılmıştır.
“Vardır
bir bildikleri” yahut “Vardır bir bildiği” lâfı, FETÖ tipi yapılanmaların
sözüdür. Ben bu lâfı asla kabul etmiyorum!
Devlet
işleyişinde her gelişmenin gerekçesi vardır…
Tamam,
asıl derdime geliyorum!
Prof.
Dr. Melih Bulu… Bundan yıllar önce tanışmakla müşerref olduğum, çok mütevazı,
beyefendi, ne dediğini bilen, bin tartıp bir söyleyen bir akademisyen…
Bulu’yu,
Boğaziçi Üniversitesine rektör olarak atandığında tanıdı Türkiye. Muhalif terör
gruplarının Boğaziçi Üniversitesi Kampüsünde yaptıkları eylemler ve “kayyum
rektör” söylemleri, Melih Hoca’nın asla hak etmediği nitelemelerdi.
Bu
eylemlerin ardında özellikle terör grupları da yer alınca, Melih Hoca’nın
arkasında saf tuttu Erdoğan’da kararlı olan halk. Bir nevi, Boğaziçi’ndeki
Erdoğan, Melih Bulu olmuştu halk için.
Eylemler
bitmedi. Okuldaki sözde akademisyenler, haram lokmaya razı olup ders yapmama
eylemine girişerek maaşlarını almaya devam ettiler. Terör grupları kampüs önüne
kamplar kurdular.
Ancak
onlar bu eylemin kararlılığı içindelerken, Melih Bulu, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesiyle görevden alındı.
Gerekçe
nedir?
Bir
izah yok!
Melih
Bulu’ya gelene kadar bir sürü kurumda böyle durumlarla karşılaştık. Emniyet
Teşkilâtı’ndaki son gelişmeler, Berat Albayrak’ın görevinden istifasının
ardından Merkez Bankası, Borsa İstanbul ve birçok ekonomik alandaki kurumda
kısa süreli atamalar ve böylesi gerekçesiz görevden almalar yaşandı.
Halk
sizin kararınızı destekliyor, ancak siz bu kararlılığın arkasında kararlıca
durmuyorsanız, problem var demektir.
CHP’nin
kendi tecavüzcüsünün dahi arkasında durduğunu siz söylüyorsunuz da, bu görevden
alınanların bir tecavüzcü kadar da mı değerleri yok? Ne yaptılar da onca
kıyametin koparılmasına rağmen azledildiler?
Böyle
hamleler, Erdoğan’ı savunan halkta moral bozukluğuna yol açıyor. Nasıl pozisyon
alacağını şaşırıyor insanlar. Hatta o muhaliflerin eylemlerine karşı iktidarın
yenildiğini düşünüyorlar.
İşte
o zaman, “Ben hep ezilmeye mahkûm muyum?” şarkısı hatırlanıyor.
Tamam,
görevden aldığınız kişinin yerine koyduğunuz da bu vatanın evlâdıdır, bizde
kahraman tükenmez; ama “Hele bir kırkı çıksın” derler ya, hele bir kırkı
çıksın! Hele bir icraatını görelim! Hele bir sabır!
Türkiye’de
istikrar, “Recep Tayyip Erdoğan’ın Lider Başkan olarak kalması” şeklinde
anlaşılıyorsa, kusura bakmasınlar, bu anlayış çok yanlıştır. İlâhî takdir
inancına da terstir!
17/25
Aralık yargı darbesi teşebbüsünde Recep Tayyip Erdoğan hakkında müzekkere
hazırlamaya kalkışan savcıyı durduran vatanperver polisleri bu işin neresine
oturtacaksınız?
15
Temmuz gecesi Erdoğan’ın içinde bulunduğu Cumhurbaşkanlığı uçağının sefer
kodunu sivil uçuş koduyla değiştirerek havada gerçekleşecek suikastın önüne
geçen iki vatansever üsteğmeni bu işin neresine oturtacaksınız?
Bu
anlayışın acilen revize edilmesi şarttır!
Kusura
bakmasınlar, böylesi durumlara itirazım var!