İstihbarat suikastlarının hedefi: Türkiye

Bir Kuşak Bir Yol projesi (Londro-Pekin Demir İpekyolu) çerçevesince istihbarat savaşları ve devlet kavgaları, İngiltere, Çin, Rusya ve ABD arasında devam ediyor. Kanal İstanbul’un temelinin atılması aşamasında İngiltere’nin Rusya’ya saldırması ve Ala es-Sıddık’ın öldürülmesi, Türkiye’nin elini zayıflatmak içindir. Bu yazı size anlamsız gelebilir. Bekleyin ve Kanal İstanbul projesinin en büyük ortaklarından birinin İngiltere olup olmayacağına dikkat edin!

YILLARDIR Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed Al Nahyan ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Türkiye karşıtlığı ile gündeme geliyor. CIA, Kaşıkçı'nın öldürülmesi emrini Selman’ın verdiği sonucuna ulaşmasının ardından, Selman da Cemal Kaşıkçı cinayetini işleyen kişilerin kendi sorumluluğunda olduğunu kabul ederken cinayetten haberi olmadığını beyan etti.

CIA bu konuda Selman’ı işaret etse de bunu bir daha dillendirmedi ve gerçeklerin ortaya çıkmasını beklemek gerektiği gibi saçma bir fikir, bizzat CIA Direktörü Gina Haspel tarafından dile getirildi. ABD en fazla kime hizmet ediyorsa, Kaşıkçı’nın katilleri de aynı yere çalışır.  

Kaşıkçı, üç asır önce Türkiye’den Suudi Arabistan’a yerleşen bir aileden gelen muhalif bir gazeteci ve yazardır. Bir dönem Usame bin Ladin’le aynı fikirdeyken, sonradan demokrasiyi en çok savunan isimlerden biri oluyor ve bu aşamadayken cinayete kurban gidiyor.

Benzer bir durum olarak, BAE’de insan hakları değerlerini savunan muhalif Ala es-Sıddık, Londra’da bir trafik kazasında ölüyor. İlk incelemelerden es-Sıddık’ın otomobilinin frenlerinde kazadan kısa süre önce oynamalar olduğu tespit ediliyor. Dolayısıyla Sıddık, bilinçli bir şekilde suikasta kurban gidiyor. Daha önce de Sıddık’ın babası gözaltına alınmıştı. Abudabi’de Veliaht Prensi’ne yakın isimler de bu neticeden hoşnutlar.

Nobel ödüllü Yemenli aktivist Tevekkül Kerman’ın evine ve ofisine de el konulmuştu. Tevekkül Kerman ile Ala es-Sıddık’ın ortak özellikleri, Arap ülkeleri için özgürlük, adalet ve insan hakları değerlerini savunuyor olmalarıdır. BAE’li muhaliflerin ısrarla itiraz ettikleri en önemli nokta, İsrail ile normalleşmedir. Ala es-Sıddık’ın tam da bu sürece direnirken ölümü tesadüf olamaz.

Kısa süre önce Kırım olayını kaşıyan ABD, Donbass bölgesinin özerk hâline itiraz etmedi. İngiliz HMS Defender savaş gemisi Kırım’ın Felenk sınırını ihlâl ettiği sırada Rus Su-24M savaş uçağı, Defender’e uyarı ateşi açtı. İngiliz savaş gemisi bölgeyi terk etti, ancak İngilizler bu durumu yalanladılar.

Bilgisayarla ilk tanışanlar bilir; McAfee, bir dönem bilgisayarların korunmasında antivirüs programı olarak tercih edilmişti. Şimdilerde de önemli koruma sağlayan programlardan biridir. McAfee, antivirüs program kurucu ve yazılımcısı John McAfee’nin soy ismidir. John McAfee, İspanya’dayken ABD’ye iadesi onaylanınca hemen ardından hücresinde ölü bulundu.  Kripto paralarla da ilgilendiği bilinen John McAfee’nin asıl ölüm nedeni, Amerikan Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) siber-sistemlerini etkisiz hâle getirmek için yaptığı çalışmalar...

Galler Prensesi Diana da trafik kazasına kurban gitmişti. Adnan Kahveci ve ASELSAN mühendislerinin ölümleri gibi çok sayıdaki olay kafalarda sır olsa da, asıl neden, gücü elinde tutanların operasyonlarının olmasıdır. Kraliçe, Diana’ya dayanamadı ve temizledi. Türkiye’nin en tepesindeki Özal, sağlık sorunu yaşadı ve saatlerce bir ambulans Köşk’e gelmedi. Bu tür olayların hiçbiri tesadüf değildir.

Özellikle 2016 öncesindeki siyâsî suikastlar bir dönem Türkiye’yi sarsmıştı. Rusya Büyükelçisi Andrey Gennadiyeviç Karlov’un Çankaya’da katıldığı sergide öldürülmesi Türkiye’yi etkilemişti.

Mevcut düzen yürürken kendisi olmayı isteyen ülkelere ya dışarıdan müdahale edilir ya da içeriden darbe yapılır. Bunlara zemin hazırlarken de siyâsî cinayetler işlenir. Cemal Kaşıkçı ve Ala es-Sıddık cinayetleri son dönemdeki bu tür olaylardandır.

Suudi Arabistan, BAE ve İsrail, Mezopotamya’da (şimdilerde Orta Doğu) siyâsî aktör olmak istiyorlar. Karşılarında engel olarak gördükleri tek ülke Türkiye’dir. Bunun için Suudi Arabistan, Cemal Kaşıkçı’yı Türkiye’de öldürerek uluslararası ortamda köşeye sıkıştırmak istedi. Lâkin Türkiye’nin devlet aklı sayesinde bunu başaramadı. BAE ve Kraliçe, Ala es-Sıddık’ı ortadan kaldırdı. Çünkü Türkiye karşısında Zayed Al Nahyan’ın elinin zayıf düşmesi istenmedi.  

Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan ortak tatbikat aşamasındayken, İngiltere, Rusya’ya Karadeniz’de saldırdı. ABD, Kraliçe’ye pek itiraz etmez. Lâkin İngiltere, kritik köşe taşları ve kanallar söz konusu olduğunda ABD ile her zaman çıkar kavgasına girer.

Bir Kuşak Bir Yol projesi (Londro-Pekin Demir İpekyolu) çerçevesince istihbarat savaşları ve devlet kavgaları, İngiltere, Çin, Rusya ve ABD arasında devam ediyor. Kanal İstanbul’un temelinin atılması aşamasında İngiltere’nin Rusya’ya saldırması ve Ala es-Sıddık’ın öldürülmesi, Türkiye’nin elini zayıflatmak içindir. Bu yazı size anlamsız gelebilir. Bekleyin ve Kanal İstanbul projesinin en büyük ortaklarından birinin İngiltere olup olmayacağına dikkat edin!

Aynı şekilde ABD’nin de bu coğrafyada Türkiye’yi elimine etmek için kendisine direnen ne kadar siyâsî kişi ve teknoloji şirketi sahibi insanı ortadan kaldıracağını görün!