
KUZEY Irak’taki Pençe-Kilit Harekât bölgesinden üst üste şehit haberleri aldık. Terör örgütü PKK’nın iki farklı sızma girişiminde yaşanan sıcak çatışmalarda toplam on iki şehit verdik. Allah mekânlarını Cennet, makamlarını âli edecek ve Peygamber Efendimize (sav) komşu eyleyecek, bundan zerre şüphem yok.
Yine ocaklara ateş, yüreğimize korlar düştü. Her bir şehidimizin hikâyesini yakın zamanda dinleyeceğiz ajanslardan.
Kimisinin nişanlı, kimisinin evlilik hazırlığı yaptığı, kimisinin yeni evli, kimisinin de yolunu gözleyen küçük çocukları olduğunu öğreneceğiz muhakkak.
Şehit cenazelerinden bilindik görüntüler gelecek ekranlara. Analar, babalar zorlukla ayakta duracak bu esnada. Şehit eşleri ve çocukları son kez sarılacak al bayraklı tabutlara. Dayanabilene aşk olsun!
Bir hilâl uğruna Ya Rab, daha kaç güneş batmak zorunda?
Allah şehitlerimizi aziz, Devletimizi daim ve kaim eylesin. Şehitlerimizin bir damla kanları bile yerde kalmayacak ve bu saldırıyı yapanlar, plânlayanlar, silah ve lojistik destek verenler en şiddetli şekilde karşılıklarını alacaktır, bundan o kadar eminim!
***
Peş peşe gelen bu zaman ayarlı saldırıların üzerinde derinlemesine düşünmek gerektiği kanaatindeyim dostlar.
Bu saldırıların Gazze’de seksen gündür yaşananlardan bağımsız değerlendirileceğini düşünmek büyük saflıktır.
İsrail, seksen gündür Gazze’yi havadan yoğun şekilde bombalamış, taş üstünde taş bırakmamış olsa da istediği neticeyi alabilmiş değil.
Katil İsrail ordusu, kara harekâtına yeltendiği her hamlesinde ağır kayıplar vererek geri çekilmek zorunda kalıyor Gazze’den.
Şimdiden İsrail’in kayıpları 5 bini geçmiş durumda ve İsrail ordusunda büyük bir moral çöküntüsü mevcut.
Öyle ya, on günde HAMAS’ın belini kırmayı, bir ayda da Gazze’yi tamamen ele geçirmeyi plânlamışlardı. Evdeki hesap çarşıya uymadı.
Bilakis, tüm dünyada İsrail vahşetine ve zulmüne yönelik nefret dalga dalga büyüyor.
İsrail’in ağababası ABD’den bile yavaş yavaş çatlak sesler gelmeye başlıyor. İnsanları bu zulme karşı sokaklara dökülmüş ABD’de seçimler yaklaşıyor.
Önceki seçimlerin aksine bir sonraki ABD başkanını Yahudi lobileri değil, vicdan sahibi ABD vatandaşları belirleyecek.
Yeniden bölgeye dönecek olursak, Gazze’de batağa saplanan İsrail ve ABD, ellerine verdikleri silah ve mühimmatlarla köpeklerini üzerimize saldı kendilerince.
Lâkin onları burada da çok acı bir intikam ve akıbet bekliyor olacak. Yazın kenara.
Bu saldırıları üç kuruşluk çapulcuların kendi başlarına plânlamalarına imkân yok. Belli ki destekçileri ABD ve İsrail’den sadece lojistik değil, istihbarî destek de alıyorlar.
Demek ki bu çapulcuların iplerini ellerinde tutanların canlarını fena acıtmışız. Peki, sizce nerede ve nasıl yaptık bunu?
Ve sizce “Arz-ı Mevûd” saydıkları toprakların bir ucunda batağa saplananlar, diğer ucundaki kuklaları ile başarılı olabileceklerini mi sanıyorlar? Ne büyük yanılgı!
***
Türkiye bugün, “savunma hattını” sınırından otuz kırk kilometre derinlikte tahkim etmiş durumdadır. Önceleri sınırımızda yaşanan sızma girişimleri şimdi kurmuş olduğumuz savunma hattında yaşanıyor.
Bu “savunma hattımız” yakın zamanda Mîsak-ı Millî sınırlarımızla örtüşürse bu kardeşinizi hatırlarsınız.
Türkiye’nin güvenliği için bu “savunma hattımızı” Lazkiye ve Humus boyunca yayıp Lübnan sınırına kadar uzatmamız gerektiği kanaatindeyim.
Dostumuzu yakında, düşmanımızı daha yakında tutmamızda fayda var.
***
Bu alçak saldırılardan sonra CHP kanadından da başsağlığı ve cılız kınama sesleri geldi. Yeni genel müdür, eski genel müdür ve Ekremciğim de paylaştıkları sosyal medya mesajlarında şehitlerimize rahmet diliyorlar.
Hani her birisi Selahattin Demirtaş’a ayrı ayrı selâm göndermiş, terör örgütünün siyâsî uzantıları ile kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapmış, seçim ortaklıkları kurmuş zevattan bahsediyoruz…
Hatta yeni genel müdürün, şehit cenazesi esnasında pişmiş kelle gibi sırıttığı görüntüleri de hâlâ arşivlerde duruyor.
Şimdi bu zevat çıkmış, timsah gözyaşları döküyor.
Bunu da kıvamında tutmaları gerekiyor hâliyle. Sonuçta önümüzde yeni bir seçim var, yeniden DEM’lenmeleri gerekecek.
***
Bir de bu ülkenin kendilerine sağladığı imkânlarla semirip bu saldırıların yaşandığı günde Gazi Meclis’imizde hâlâ terörist başına “Sayın” diyen, terörist başı serbest bırakılmazsa Tekirdağ ve Trabzon’da da olayların olacağıyla bizi tehdit eden, Meclis çatısı altında “Biji Serok Apo” sloganları ile yırtınan bir güruh daha var.
Devlet’in bloke ettiği paraları Anayasa Mahkemesi kararıyla kendilerine ödenen, bu ülkeden çok ABD ve İsrail menfaatleri için yanıp tutuşan takım elbiseli, döpiyesli teröristler bunlar da. Hatta bunlardan birisi de Meclis’in Başkan Vekillerinden.
Meclis’imizden teröristleri, terörist sevicileri ve bunlarla iş tutanları kazıyıp atmadıktan sonra, istediğimiz kadar dağlarda terörle mücadele edelim, nafile!
“Demokratik” Batı’da terörü ve teröristi övmek şöyle dursun, kınamayanları bile yaşatmıyorlar. Siyasetten siliyorlar.
Bizde, hatta Devlet mekanizmasının kalbi Meclis’imizde ise terör propagandası yapan yapana... Hatta terör propagandası yapanlara, bu görevlerini daha iyi yapabilmeleri için “seçim yardımı” adı altında yüzlerce milyon lira ödüyoruz ve vergilerimizden bu terör sevicilere maaş bile veriyoruz. Bir de bu ülkeye “diktatörlük” demiyorlar mı?
Başınıza gökten Mussolini düşsün, Pinochetlere gelesiniz e mi? O zaman görürsünüz misler gibi demokrasiyi!
Kalınız sağlıcakla efendim.