İstanbul’un simgeleri

Dünyanın en fazla turist çeken şehri olan Paris anıldığında, akla ilk gelen Eyfel Kulesi, bir demir yığınından başka nedir? Bu sözler, kıskançlıktan ya da Paris'i küçümsemekten kaynaklanmıyor. “Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” diyen kişi, Napolyon Bonapart. Fransa’nın eski asırlardaki liderleri listesinin en başında yer alan kişi.

SÖZÜN başında “Londra denilince aklınıza neler gelir?” diye bir soru sorsam, hiç görmemiş olanlar bile şehrin sembollerini sıralayabilir.

İki katlı otobüs, kırmızı telefon kulübesi, siyah taksiler, Thames Nehri üzerindeki köprü, “Londra’nın Gözü” isimli dönme dolap, şehrin en çok fotoğraflanan yeri olarak bilinen “Big Ben” isimli saat kulesi... Ve bunlara ilave olarak, başta saraylar olmak üzere tarihi binalar ile şehrin ortasındaki geniş meydanlar ve parklar...

Bir telefon kulübesinin, tarihî geçmişi olan bir şehri temsil eden semboller arasında sayılması aslında biraz garip bir durum. Otobüs ve taksileri de aynı şekilde düşünmek mümkün. Fakat ne yapalım ki öyle...

***

İstanbul'u bu açıdan değerlendirecek olursak, pek çok eser ve unsuru tereddütsüz sayabiliriz.

Mesela: Simitçi arabası, kestaneci arabası, mısırcı arabası, şerbetçiler, dönerciler, Boğaz’daki yolcu vapurları, turistik “Saltanat Kayığı”, balıkçı tekneleri ve kayıklar...

***

Bir süre önce İstanbul'da cadde ve meydanlardaki simit tezgâhlarının kaldırıldığına dair haberler okuduk. Simit tezgâhları rant kapısı haline gelmiş, de... Kalabalık bir caddede veya meydanda satış yapan simitçiler çok acayip paralar kazanıyormuş da...

Allah Allah! Bu nasıl iştir? Adam belgesini almış, satış yapacağı yer tayin edilmiş, izin verilmiş, vergisini veriyor... Çok kazanıyormuş diyerek böyle bir karar alınır mı?

Lokantalar daha çok kazanıyor; onları da kapatalım. Bankalar hepsinden çok kazanıyor; bankaların da kapısına kilit vuralım. Varlıkta değil, yoklukta buluşalım. Simit almak isteyenler de başka çözüm yolları bulsunlar! Ayrıca gezici simitçiler var. Onların durumu ne olacak?

Mutlaka bir bit yeniği olmalı. Simit sadece karın doyurmaya yarayan basit bir yiyecek değildir. Onun kültürel yanı, besin değerinden daha fazladır.

Nitekim meselenin aslı astarı daha sonra açıklandı. Büyükşehir Belediyesi, temizlik ve eğitim maksatlı bir çalışma içine girildiğini bildirdi. İBB'den yapılan açıklamada, İstanbul genelinde “1.396” kayıtlı simitçi bulunduğu, bunların 172’sinin ana arter ve meydanlarda yer aldığı aktarılarak, “simitçilerin kaldırıldığına” ilişkin basında yer alan haberlerin tamamının asılsız olduğu kaydedildi.

Açıklamada, “Cadde ve meydanlardaki temizlik çalışmaları ve simitçilerin bilgilerinin güncellenmesi için geçici olarak kaldırılmış olan 85 adet tezgâh, Eylül sonu itibariyle eski yerlerine konulacaktır” ifadesine yer verildi.


Eğer şehrin tanıtımını önemser ve pazarlama üzerine biraz kafa yorarsak, simitçi tezgâhlarıyla beraber yukarıda zikrettiğimiz diğer unsurlar da şehrin sembolleri arasında yerini alır.

Onların haricinde elbette tarihî eserler var. Tarihî eser bakımından İstanbul kadar zengin bir şehir az bulunur. Yakın zaman önce Kız Kulesi dünyada en fazla fotoğrafı çekilen beşinci turist merkez oldu.

Bu listenin ilk on noktası şu şekilde: 1-New York, Guggenheim Müzesi. 2-Roma, Trinità dei Monti Kilisesi. 3-Barcelona, Güell Parkı. 4-Paris, Moulin Rouge. 5. İstanbul, Kız Kulesi. 6-Venedik, Ponte dell’Accademia. 7-Monaco, Hôtel de Paris Monte-Carlo. 8-Floransa, Piazzale Michelangelo. 9-Buenos Aires, Caminito Sokağı. 10-Budapeşte, St Stephen’s Basilica Kilisesi...

Yahya Kemal, “Madrid’de Kahvehane” şiirinde şöyle söyler: “Madrid’de kahvehaneyi gördüm ki havradır,/  Bir yerdeyiz ki söz denilen şey palavradır.” (Üstadın “havra”yı burada dinî mekân değil, “çok gürültülü yer” anlamında kullandığını belirtmekte fayda var.)

Esas itibariyle bu tür listelere pek sıcak bakmam. Çoğunlukla taraflı hazırlandığını düşünürüm. Fakat dünyadaki herkes benimle aynı fikirde değil ki. Okuyanların büyük bir kısmı etkilenecektir.

İstanbul’daki eserlerin tamamını düşündüğümüzde, Kız Kulesi elbette önemlidir ama gayet uzun bir listenin sadece bir maddesidir.

***

İstanbul'un ilk sırada gelen sembolü elbette Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camii’nden oluşan İstanbul siluetidir. Uzaktan bakılınca bol minare ve kubbelerden oluşan siluetin unsurlarının, her biri yakın mesafeden de İstanbul’un bir sembolü olacak nitelikte.

Tek tek sayacak olursak, yine aynı kelimeleri kullanmak durumundayız: Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camii, 3. Ahmet Çeşmesi ile Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Alman Çeşmesi’nin yer aldığı Sultanahmet Meydanı...

***

Daha başka neler var diye sorulursa, aklımıza gelenleri vakit geçirmeden sıralayabiliriz...

Nuriosmaniye Camii, Yerebatan Sarnıcı, Soğuk Çeşme Sokağı, Süleymaniye Camii, Kız Kulesi, Mihrimah Sultan Camii, Boğaziçi ve yalılar, Rumeli Hisarı, Anadolu Hisarı, Galata Kulesi, Yeni Cami, Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, Beyazıt Camii ve Meydanı,  Beyazıt Kulesi, Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi, Ortaköy Mecidiye Camii, Boğaz Köprüsü, Haliç, İstanbul surları, Yedikule, Dolmabahçe Camii, Dolmabahçe Sarayı ve Saat Kulesi, Çemberlitaş, Kariye, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Askeri Deniz Müzesi, Rüstem Paşa Camii, Küçük Ayasofya Camii, Fatih Camii, Yavuz Selim Camii, Cerrahpaşa Camii, Davutpaşa Camii, Hekimoğlu Ali Paşa Camii, Sümbül Efendi Camii ve anıt ağaçları, Yuşa Tepesi ve Yoros Kalesi, Zeyrek Camii, Nusretiye Camii, Kılıç Ali Paşa Camii, Laleli Camii, Aynalıkavak Kasrı, Küçüksu Kasrı, Sepetçiler Kasrı, Hıdiv Kasrı, Tekfur Sarayı, Malta Köşkü, Beylerbeyi Sarayı, Galata Köprüsü ve Liman, Anadolu Kavağı, Rumeli Kavağı, Çamlıca Tepesi, Miniatürk...

Adalar; faytonlar, tarihi eserler, balıkçılar, sokaklar... Baharda Boğaz ve Adalar'ın her yanını kaplayan erguvanlar... Fethi Paşa, Yıldız ve Emirgân Korularındaki Lale Bahçeleri ve Lale Festivali... Kiliseler ve havralar...

Böylesine uzun ve esaslı bir listenin yarısı kadarına bile sahip olmayan şehirlerin turizmden çok daha büyük pay almasını neye bağlamak gerekir dersiniz?

Dünyanın en fazla turist çeken şehri olan Paris anıldığında, akla ilk gelen Eyfel Kulesi, bir demir yığınından başka nedir? Tamam, güzel ve şık bir eser. İşçiliği ve mühendisliği harika. Fakat önünde de sonunda da demirden ibaret.

Bu sözler, kıskançlıktan ya da Paris'i küçümsemekten kaynaklanmıyor. “Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu” diyen kişi, Napolyon Bonapart. Fransa'nın eski asırlardaki liderleri listesinin en başında yer alan kişi.

***

Bir beyit ile andığımız İstanbul şairi Yahya Kemal'in o şiiriyle sözü tamam edelim.

“Madrid’de kahvehaneyi gördüm ki havradır,/ Bir yerdeyiz ki söz denilen şey palavradır./ Dalmış gülüp konuşmaya yüzlerce farfara,/ Yorgun kulaklarımda sürerken bu yaygara/ Durdum, hazin hazin, acıdım kendi halime/ Aksetti bir dakîka uzaktan hayâlime,/ Sakin Emirgân'ın Çınaraltı'nda kahvesi,/ Poyraz serinliğindeki yaprakların sesi./ Bazen gönül dalar suların mûsikîsine/ Bazen Yesâri hatlarının en nefîsine.”