İstanbul trafiği

Galiba yetmiş küsur madde saydık. Bunların birkaçı olumlu sadece. Birkaç tanesi de zararsız. Geri kalanı külliyen arıza. Saydıklarımızdan başka durumlar da mümkün elbette. Son yıllarda pek çok şehirde şu sözü duyar olduk: “Bizim buranın trafiği de artık İstanbul’u aratmıyor.”

DIŞARIDAN bakınca belli olmayabilir ama İstanbul trafiğinde gördüğümüz araçların bir kısmı yanlış yolda ilerlemektedir. Sadece yanlış yol olsa iyi. Bundan ibaret değil. Daha neler var, bir bakalım…

“Oradan mı gidecektik, buradan mı dönecektik?” derken yanlışlıkla köprüyü geçmiş, karşı kıtaya ulaşmış, dönmeye çalışan bîçareler… Gideceği yeri bildiği hâlde bir türlü bulamayıp serseri mayın gibi dolaşanlar…

Yolu karıştırdığının farkına varmasına rağmen nereye gideceğine karar veremeyen şaşkınlar…

Sapacağı yeri az geçtikten sonra emniyet şeridinden geri geri gelip doğru yöne dönmeye çalışanlar…

Zevk olsun diye gezmeye çıkıp pişman olan ve nehirdeki yaprak misali trafik içinde sürüklenen zavallılar…

Navigasyonun kurbanı olmaktan kurtulamayıp olmadık yerlere girip çıkanlar…

Gitmek istediği yeri bildiği, yolları çok iyi tanıdığı ve hatta gideceği noktaya ulaştığı hâlde park edecek yer bulamadığı için tırım tırım dolananlar…

Direksiyondayken cep telefonuyla meşgul olanlar…

Araba içinde el kol hareketleri eşliğinde yanındakilerle tartışanlar…

Babasının arabasını kaçırıp kaza yapanlar…

Sokak arasında hız yapıp caddede polise toslayanlar…

Trafik yoğunluğundan sinirlerini zıplatıp oraya buraya saldıranlar…

Herkesin kendisine yol vermesi gerektiğini zanneden serseriler…

Makas atanlar, gürültü yapanlar, aşırı hız yapmaya çalışanlar…

Yol keserek çifte telli oynayan sarhoşlar…

Asker uğurlamak için tünel, köprü kapatanlar…

Düğün konvoyunda bulunmanın kendilerine imtiyaz sağlayacağını sanıp trafikte en olmayacak işlere kalkışan ve sonunda okkalı cezalara muhatap olanlar…

Kimi zevkten, kimi öfkeden sağa sola ateş açanlar…

Polisten kaçmaya çalışanlar…

Yaralı veya ağır hasta taşıyan araçlara yol vermeyi bilemeyenler, durdurup “Hasta nerede?” diye soran sefiller…

O cankurtaran araçlarının peşine takılmayı marifet sananlar…

Geçiş üstünlüğüne sahip araçları bilmeyen, bilse de dikkate almayanlar…

Yanlış cenaze arabasını takip ederek başka bir mezarlığa giden bedbahtlar…

Her yerde kameralar bulunduğunu unutup olmadık yerlerde drift yapanlar…

Gece yarısı müziğin sesini sonuna kadar açan terbiyesizler, kafadan sakatlar, had bilmezler…

Emanet arabayla caka satanlar…

Patlayan lastiğin farkına varmayanlar…

Direksiyondayken şişeden içenler…

Korsan gibi gişeden geçenler…

Yokuşu çıkamayan, inişte duramayanlar…

Fazla yolcu veya aşırı yük taşıyanlar…

Muayenesi ve bakım zamanı geçmiş araçla yola çıkanlar…

Çişi geldiği için benzin istasyonu ararken hiç hesapta olmayan yerlere gidenler…

Araç içindeki tartışmalar sebebiyle, aklına gelmeyen hayatında hiç geçmediği yollara sapanlar…

Yoldaki kaza veya yol çalışması yüzünden yoldan çıkıp istikâmeti bir daha doğrultamayanlar…

Karşı istikametteki kazayı seyretmeyi millî spor sanan ve yeni bir kaza riski oluşturanlar…

Ters yönde ilerleyenler…

Yaya veya araçlara yahut hepsine birden çarpıp kaçanlar…

Zarar verdiği aracın sahibini bulamayınca telefon numarasını bırakanlar…

Sigorta şirketini kandırmak maksadıyla sahtekârlığa başvuran uyanıklar…

Hafif bir sürtünmeden ötürü sürtüşmeye yeltenenler, silah çekip diğerlerinin üstüne yürüyen densizler…

Hayatında bir defa bile beyzbol oynamadığı hâlde arabasında beyzbol sopası taşıyanlar…

Yol çatallaşınca sağdan mı gitmeli, soldan mı, karar veremeyip “İkisinin de hatırı kalmasın” der gibi ortadaki üçgen bariyere bindirenler…

Arabasını park etmeye çalışırken yanındaki araçları fark etmeyenler…

Polisten kaçarken jandarmaya yakalananlar…

Aşırı yağış sebebiyle sele kapılanlar, göle dönen yolda arabasını terk edenler yahut edemeyenler…

Çevirme sırasında aracının içinden kilolarca uyuşturucu çıkan ve “Haberim yok, buraya kim koymuş bunları?” diye savunma yapanlar…

Kendi hatasını kabullenmeyip diğer sürücüleri suçlayan magandalar…

Acemiler…

Gaz pedalına basınca fırlayan araçların motor gücünü kendi gücü zanneden ezikler…

Araçlarını kaldırımlara ve yasak olan yerlere park edenler…

Engelli araçları için ayrılmış park yerlerini gasp edenler…

Üç beş yaşındaki çocuklar gibi gerekli gereksiz her durumda korna çalanlar…

Alkol kontrolü için üflemeye yanaşmayıp polislere direnenler, polisle kavga edenler, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” diyenler…

Başkasının kimlik ve ehliyetiyle trafiğe çıkanlar…

Çaldığı araçla kontrol noktasına yakalanan ve polisin üstüne sürüp kaçmaya çalışanlar…

Araçlarının farları ayarsız olduğu için, farın biri Hanya’ya biri Konya’ya dönük hâlde trafiğe çıkanlar…

Ehliyetsizler ve trafik suçundan dolayı ehliyeti elinden alınmış olanlar…

Emniyet şeridinden gidenler…

Dönüş yolunda peş peşe dizilerek uzun bir kuyruk oluşturmuş araçları sollayıp tam dönülecek kısma kafadan girmeye çalışan pişkinler…

Aracının bakımını düzenli yaptırmadığı için arızalanan aracın kaputunu bagajını açıp bir şeridi tıkayan ihmalkârlar…

Sol şeridi babasından kalma tapulu malı gibi kullanıp hiç bırakmayanlar…

Öndekileri korna ve ışıkla taciz edenler, hıza rağmen önündekinin tamponuna yapışık gidenler…

Orta şeritten şaşmayıp aheste gidenler…

Orta şeritten şaşmayıp aheste gidenleri kızgınlıkla sağlayanlar, sollayanlar…

Sollama yasağına dikkat etmeyenler, aynı anda üç şeridi birden işgal eden tırlar, kamyonlar…

Yükünün üstünü kapatmayan kamyonlar…

Üstü iyi kapanmadığı için yola düşüp saçılan yükler sebebiyle kaza yapanlar…

Kucağında bebekle ön yolcu koltuğunda gidenler…

Küçük çocuğu kucağına alıp araba kullanan ve güya kullandıranlar…

Emniyet kemeri takmayanlar ve kemer takmayı acizlik görenler…

Fren yerine gaza basanlar, gaz yerine frene basanlar…

Kıyafetinin bir ucu kapının dışında kalmış olanlar…

Kapısı tam kapanmamış vaziyette ilerleyen dalgınlar…

Motosikletlere yol vermeyenler…

İki tekeri fazla bulup tek teker üstünde akrobasi yapanlar…

Kaskını başına değil, koluna takanlar, hiç takmayanlar…

Şu iki aracın arasından geçerim diye düşünüp geçemeyenler…

*

Galiba yetmiş küsur madde saydık. Bunların birkaçı olumlu sadece. Birkaç tanesi de zararsız. Geri kalanı külliyen arıza. Saydıklarımızdan başka durumlar da mümkün elbette. 

Son yıllarda pek çok şehirde şu sözü duyar olduk: “Bizim buranın trafiği de artık İstanbul’u aratmıyor.”

Dolayısıyla aynı tablo, o durumdaki şehirler için de geçerli.

Bütün bunların yaşandığı trafikte bir günde binlerce kaza olsa, yüzlerce kişi ölse çok sayılmaz.

Rabbü’l-Âlemîn hepimizi kazadan belâdan korusun.