İsrail saldırısından daha dehşetli bir sorun!

1948 ile 2021 arasında süregelen İsrail katliamlarının arkasında yatan asıl sorunun yönetim/siyâset-İslâm ilişkisinin yanlış görünümü olduğunu görmeden kalıcı çözüm üretmek zordur. 2018’deki İsrail saldırılarına dair bütün verilere bakınız, 2021 ile aynıdır. Dünya ve Müslüman ülkeler kalıcı çözüm adına 3 yıldır hiçbir şey yapamamış olmalı ki İsrail bugün yeniden katliam yapabiliyor…

BİRLEŞİK Krallık, Fransa, Hollanda ve İsveç’te İsrail karşıtı gösteriler düzenlendi. Bu devletlerin polisleri hemen, Filistin yanlısı gösterilere müdahale etti. Birleşik Krallık’ın BBC ve Reuters’i önünde İsrail karşıtı gösteriler düzenlenmesine rağmen, BBC ve Reuters, bu gösterileri yayınlamadı.

*

Rusya sınırları içerisinde doğup büyüyen David Ben-Gurion (David Grün), 1942 yılında New York'ta düzenlenen Biltmore Konferansı’nın programını bizzat hazırladı. İsrail’in ilk başbakanı olan Grün, 14 Mayıs 1948’de, Tel Aviv’de, İsrail Bağımsızlık Bildirgesi’ni okudu.

Bildirinin okunmasının ardından İsrail güçleri, Arapların/Filistin’in Lydda kasabasına girdi ve yüzlerce Filistinli öldürüldü. Grün, İsrail’in Filistin’e saldırısında ülkenin liderliğini yaptı, dünya seyretti. Lydda kasabasında İsrail’in yaptığı bu katliam İsrail’in Filistinlilere nasıl davranacağını göstermesine rağmen, 1948 ile 2021 arasında yaşananlar hep aynı olmuştur. Günümüzde de bu durum değişmeden, göz göre göre devam ediyor…

*

Pakistan, Suriye, Ürdün, Katar ve bazı Müslüman halklar Filistin’e destek gösterileri düzenlediler.

Genel tablo olarak halkların Filistin’e desteği yönünde, lâkin idareler İsrail tarafında. Bunun en bariz örneği Amerika’da. Washington, Minnesota, Los Angeles ve New York’ta binlerce kişi Filistin’e yapılan saldırıları kınarken, Joe Biden İsrail’e destek veriyor.

İdare açısından Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan gibi devletler Filistinlilerin yardımına koşamıyor. Suriye ve Irak da Filistin’e el uzatamıyor. Mısır, Suriye’nin de yardımına koşamıyor. Bu ülkelerden ayrışan birkaç devlet var: Türkiye, Katar ve Pakistan gibileri…

Türkiye Cumhurbaşkanı, tek başına 19 devlet başkanıyla görüştü.

*

Genel olarak idaredekiler ile halkların farklı tutumu çok ciddî bir sorunu ortaya koyuyor. Milletin oyuyla veya başka yolla idareye gelenlerin büyük kısmı İsrail katliamını görmezden gelirken, toplumlar akan kanın durmasını ve Filistin’e saldırıyı haykırıyor.

Ortada çok ciddî bir sorun var. Hem de 1948’de başlayan ve günümüze kadar gelen İsrail’in Arap/Filistin katliamlarından daha dehşetli bir sorun!

Bu coğrafyada hiçbir zaman kavga bitmemiştir. Şimdilerde bu kavgaya benzer bir sorun, İngiltere, ABD ve Fransa tarafından Orta Asya’ya, oradan da Türkiye’ye taşınacaktır. Bu süreçte Fransa ile İngiltere karşı karşıya gelirse, Fransa derhâl “halifelik” kartını ortaya sürecek ve yangın daha da alevlendirilecektir. Bu farklı bir konu olsa da, Yakın Doğu, Orta Doğu, Orta Asya ve Uzak Doğu, Batı tarafından birbirine bağlantılı görülmektedir. Bu nedenle Yakın Doğu, Orta Doğu, Orta Asya ve Uzak Doğu’nun birbiri ile olan bağlantısı akıllarda tutulmalıdır.

*

Filistin’de olanlara iki ana başlık altında bakmak gerekir. Bunlardan birincisi, fiilî olarak İsrail’in katliam yapması ve buna Batı’nın seyirci kalmasıdır. İkincisi ise, Müslüman ülkelerin ikircikli tavırlarıdır. Batı’nın dayanağı sadece güç/modern odaklı “mim”siz medeniyetidir. Kalıcı olmayan bu durum Batı’nın da başını yiyecektir.

İsrail’in her Ramazan ayında katliam yapması, terör estirmesi ve bunun 1948’de başlayıp 1967’de devam ederek 2018’deki olayların ardından 2021’de de yeniden yaşanılır olması, ortada dehşetli bir sorun olduğunu aşikâr ediyor.

Müslüman ülkelerin yönetim ve halkları açısından ikircikli tavırlar bu dehşetli sorunu ortaya koyuyor.

Bu sorun, İslâm ile yönetim/siyâset ilişkisidir. Çünkü Batılılar bu siyâsî alanda “milliyetler” konusunu kullanarak çok büyük tahribat ve yıkım yaptılar. Bu yıkım öyle dehşetli oldu ki çok kısa sürede binlerce yıllık emek yok sayıldı. Batı, Müslüman ülkelerde mahallî özellikleri öne sürerek yıkıma göz göre göre devam ediyor.

Türkiye, iki bin yıllık tarihinde ilk defa kendi başkanını millî iradeyle seçerek bu yıkıma “Dur!” dedi. İçeride “güçlendirilmiş parlamenter sistem” söyleminin, bu aziz milletin iki bin yıllık tarihindeki millî iradeyle kendi başkanını seçmesinin önüne geçmesi için kullanılan bir söylem olduğu unutulmamalıdır.

Bu coğrafyalarda dehşetli sorun ve yıkımın dinî prensiplere ne derece aykırı olduğunu anlatmak bile güç. Aile, eğitim ve manevî şahsiyetler açısından saldırıyı püskürtememiş olanların, bu coğrafyalardaki dehşetli sorunu bertaraf etmeleri de zor görünüyor. Eğer aksi olsaydı, 1948’den itibaren böyle bir zulmün olması imkânsızdı.

1948 ile 2021 arasında süregelen İsrail katliamlarının arkasında yatan asıl sorunun yönetim/siyâset-İslâm ilişkisinin yanlış görünümü olduğunu görmeden kalıcı çözüm üretmek zordur. 2018’deki İsrail saldırılarına dair bütün verilere bakınız, 2021 ile aynıdır. Dünya ve Müslüman ülkeler kalıcı çözüm adına 3 yıldır hiçbir şey yapamamış olmalı ki İsrail bugün yeniden katliam yapabiliyor…