İsrail 1917, Sykes-Picot ve Kut’ül-Amâre

Sykes-Picot gizli anlaşmasının, Kut’ül-Amâre Kuşatması ile İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı karşısında bozguna uğramasından hemen sonra imzalanması unutulmamalıdır. Bu nedenle Kut’ül-Amâre sürekli gündemde tutulmalıdır.

BİRLEŞMİŞ Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, 5 daimî ve 10 geçici üye ülkeden oluşur. 5 daimî ülke ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık ve Fransa’dır. Bu 5 daimî üye, veto yetkisine sahiptir. Toplam 15 ülkeden oluşan Güvenlik Konseyi’nden karar alınabilmesi için en az 9 ülkenin olumlu oyu gerekir. Ancak 5 daimî üyeden herhangi birisi aksi yönde oy kullanırsa, bütün karar geçersiz sayılır.

Bu taksimi kurt bile yapmaz!

Dünyada en çok silah satan ülkeler ABD, Çin, Rusya, Fransa ve Birleşik Krallık’tır. Bazen sıralamaya Almanya da girmektedir. Bu silahların yüzde 35’i Orta Doğu’ya satılmaktadır. Dünyaya en fazla silah satan ülkeler ile 5 daimî üyenin aynı olması tesadüf olmasa gerektir. Rusya ve Çin farklıymış gibi görünse de, güç odaklı modern Batı medeniyetinin değirmenine su taşımaktadır.

BM’nin geliri döneme göre farklılık arz etse de kabaca yüzde 33’ünü ABD, yüzde 37’sini AB ülkeleri, yüzde 27’sini Doğu ülkeleri karşılamaktadır. Geri kalan kısmını da en alttaki ülkeler ödemektedir. BM’de düdüğü çalanlar, parayı verenler oluyor.

Nereden bakılırsa bakılsın, akla, mantığa, matematiğe ve güvene aykırı bir yapıdan oluşan BM’nin, dünyanın kurtuluş reçetesi olması mümkün görünmüyor.

İsrail’in Gazze’ye saldırıları devam ederken, İsrail kayıp vermeye başlayıp Gazze’den İsrail’e füze atışının en az 60 gün daha devam edeceği öngörüldüğünde, İsrail tarafında panikleme süreci de yaşandı. Joe Biden, İsrail’e silah satışını konuşup ardından da Netanyahu’ya bölgede ateşkes sağlanması gerektiğini söyledi. Fransa ise Yunanistan’a Rafale savaş uçağı satışı için imzaları attı. Yunanistan’ın Dedeağaç/Evros liman bölgesine ABD’nin konuşlandığını dünya biliyor. İngiliz askerî birlikleri de bu bölgede konuşlanmaya başlamışlardı...

Tanzimat’tan itibaren Rusya’nın etkisini kırmak için Batılı devletler ile oluşturulan kamuoyu, günümüzde farklı bir yüzle devam ediyor. Üzerine çıkılması gereken hedef olarak konulan muasır medeniyetlerin silah satışı ile dünya kan gölüne çevriliyor. Rusya Libya, Cezayir, Lübnan, Irak ve Suriye ile ilişkilerini sürekli sıcak tutarken, “sıcak denizlere inme” politikasını Suriye’de başardı.

Çin ise Müslüman Uygur Türklerine yapmadık zulüm bırakmadı. Câmileri meyhane ve gece kulüplerine çevirmekten tutun da modern cihazlarla işkenceye kadar her türlü zulme devam ediyor. Uygur Türklerine zorla domuz eti yedirmek için özellikle İslâm’a göre kutsal günleri seçiyor.

***

Batı’nın, özellikle ABD’nin sinsi politikalarının fikir babası Birleşik Krallık’tır. Burada da omurga kraliyet ailesidir. Kraliyet ailesinin fikirlerine fizik bilimiyle kalkan olanlar ise Isaac Newton ve Stephen Hawking’dir. Dünya bu iki kişinin bu yönlerini konuşmuyor bile.

ABD ile Birleşik Krallık, menfaatleri noktasında çatışırlar. 1814’te Birleşik Krallık’ın askerleri Beyaz Saray ve Kongre binası gibi yerleri cayır cayır yaktılar. ABD’nin kurucularından olan ve Dördüncü Başkan James Madison, bu olayda Birleşik Krallık’ın askerleri tarafından tutuklanmaktan son anda kurtuldu. ABD’nin eski Başkanı Barack Obama ve Donald John Trump, işte bu nedenle Kraliçe’nin karşısında ellerini bağlayıp eğildiler.

Batı, dünyaya yeni bir medeniyet sunamıyor. Birleşik Krallık da bunun farkında olduğundan, derinden ve sinsice Türkiye politikaları üzerinden plânlar yapıyor. ABD’nin Afganistan’dan çekileceği aşamada Demir İpekyolu’nun kontrolü için harekete geçtiler. Kısa süre önce Afganistan’da, hem de iftar vaktinde bombalar patlatıldı. Ölenler yine Müslümanlardı.

Afganistan’dan çıkıp Tacikistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan bölgelerine yerleşecek olan ABD ile Birleşik Krallık, menfaat çatışmasına girdiler. Bu bölgede bir de Rusya var zaten. Fransa da geldiğinde 5 ülke tamam oluyor. Dünyaya silah satmaya ve kan akıtmaya devam edecekler.

Birleşik Krallık iki önemli noktada strateji güder; biri ticaret yolları, diğeri ise stratejik noktalardır. Hızlı trenin Demir İpekyolu’nu kullanarak 2 günde Londra’dan Pekin’e ulaşacak olması, İngiliz stratejisi açısından son derece önem arz etmektedir.

***

İsrail’in fikir babası Theodor Herzl olsa da, bir devlet olarak 1917’de Birleşik Krallık, Siyonistlere “devlet” sözü vermiştir. 1912-1914 yılları arasında İstanbul’da hukuk eğitimi alan ve ileride İsrail’in ilk başbakanı olacak olan David Ben-Gurion (David Grün), 1918 yılında Birleşik Krallık ordusuna bağlı Yahudi Lejyonu 38’inci Taburunda göreve başlamıştır.

İngilizler Orta Doğu’da her zaman baş aktör olmuştur. Osmanlı Birinci Dünya Savaşı’na girince, İngilizler de Orta Doğu’ya girdiler. Kıbrıs, Süveyş Kanalı ve Filistin, İngilizlerin hedefindeydi.

Filistin, Birleşik Krallık tarafından manda olarak kullanıldı. Sykes-Picot (1916) ile Fransa ve Birleşik Krallık bu coğrafyayı kendi aralarında pay ettiler, Rusya da bu payı onayladı.

Sykes-Picot gizli anlaşmasının, Kut’ül-Amâre Kuşatması ile İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı karşısında bozguna uğramasından hemen sonra imzalanması unutulmamalıdır. Bu nedenle Kut’ül-Amâre sürekli gündemde tutulmalıdır.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Filistin, İngiltere tarafından ele geçirildi ve David Ben-Gurion (David Grün) ise Rusya Yahudisi olan ailesiyle birlikte Filistin’e döndü. 1948’de, Tel Aviv’de İsrail Bağımsızlık Bildirgesi’ni okudu.   

İngilizlerin Kıbrıs, Suriye, Filistin ve Demir İpekyolu projesine bu pencereden bakılmalıdır.