BİRLEŞMİŞ Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, 5
daimî ve 10 geçici üye ülkeden oluşur. 5 daimî ülke ABD, Rusya, Çin, Birleşik
Krallık ve Fransa’dır. Bu 5 daimî üye, veto yetkisine sahiptir. Toplam 15
ülkeden oluşan Güvenlik Konseyi’nden karar alınabilmesi için en az 9 ülkenin olumlu
oyu gerekir. Ancak 5 daimî üyeden herhangi birisi aksi yönde oy kullanırsa,
bütün karar geçersiz sayılır.
Bu taksimi kurt
bile yapmaz!
Dünyada en çok
silah satan ülkeler ABD, Çin, Rusya, Fransa ve Birleşik Krallık’tır. Bazen sıralamaya
Almanya da girmektedir. Bu silahların yüzde 35’i Orta Doğu’ya satılmaktadır. Dünyaya
en fazla silah satan ülkeler ile 5 daimî üyenin aynı olması tesadüf olmasa
gerektir. Rusya ve Çin farklıymış gibi görünse de, güç odaklı modern Batı
medeniyetinin değirmenine su taşımaktadır.
BM’nin geliri döneme
göre farklılık arz etse de kabaca yüzde 33’ünü ABD, yüzde 37’sini AB ülkeleri,
yüzde 27’sini Doğu ülkeleri karşılamaktadır. Geri kalan kısmını da en alttaki
ülkeler ödemektedir. BM’de düdüğü çalanlar, parayı verenler oluyor.
Nereden
bakılırsa bakılsın, akla, mantığa, matematiğe ve güvene aykırı bir yapıdan
oluşan BM’nin, dünyanın kurtuluş reçetesi olması mümkün görünmüyor.
İsrail’in Gazze’ye
saldırıları devam ederken, İsrail kayıp vermeye başlayıp Gazze’den İsrail’e
füze atışının en az 60 gün daha devam edeceği öngörüldüğünde, İsrail tarafında panikleme
süreci de yaşandı. Joe Biden, İsrail’e silah satışını konuşup ardından da
Netanyahu’ya bölgede ateşkes sağlanması gerektiğini söyledi. Fransa ise
Yunanistan’a Rafale savaş uçağı satışı için imzaları attı. Yunanistan’ın
Dedeağaç/Evros liman bölgesine ABD’nin konuşlandığını dünya biliyor. İngiliz
askerî birlikleri de bu bölgede konuşlanmaya başlamışlardı...
Tanzimat’tan
itibaren Rusya’nın etkisini kırmak için Batılı devletler ile oluşturulan kamuoyu,
günümüzde farklı bir yüzle devam ediyor. Üzerine çıkılması gereken hedef olarak
konulan muasır medeniyetlerin silah satışı ile dünya kan gölüne çevriliyor. Rusya
Libya, Cezayir, Lübnan, Irak ve Suriye ile ilişkilerini sürekli sıcak tutarken,
“sıcak denizlere inme” politikasını Suriye’de başardı.
Çin ise Müslüman
Uygur Türklerine yapmadık zulüm bırakmadı. Câmileri meyhane ve gece kulüplerine
çevirmekten tutun da modern cihazlarla işkenceye kadar her türlü zulme devam
ediyor. Uygur Türklerine zorla domuz eti yedirmek için özellikle İslâm’a göre
kutsal günleri seçiyor.
***
Batı’nın,
özellikle ABD’nin sinsi politikalarının fikir babası Birleşik Krallık’tır.
Burada da omurga kraliyet ailesidir. Kraliyet ailesinin fikirlerine fizik
bilimiyle kalkan olanlar ise Isaac Newton ve Stephen Hawking’dir. Dünya bu iki
kişinin bu yönlerini konuşmuyor bile.
ABD ile Birleşik
Krallık, menfaatleri noktasında çatışırlar. 1814’te Birleşik Krallık’ın
askerleri Beyaz Saray ve Kongre binası gibi yerleri cayır cayır yaktılar. ABD’nin
kurucularından olan ve Dördüncü Başkan James Madison, bu olayda Birleşik
Krallık’ın askerleri tarafından tutuklanmaktan son anda kurtuldu. ABD’nin eski
Başkanı Barack Obama ve Donald John Trump, işte bu nedenle Kraliçe’nin karşısında
ellerini bağlayıp eğildiler.
Batı, dünyaya
yeni bir medeniyet sunamıyor. Birleşik Krallık da bunun farkında olduğundan,
derinden ve sinsice Türkiye politikaları üzerinden plânlar yapıyor. ABD’nin
Afganistan’dan çekileceği aşamada Demir İpekyolu’nun kontrolü için harekete
geçtiler. Kısa süre önce Afganistan’da, hem de iftar vaktinde bombalar
patlatıldı. Ölenler yine Müslümanlardı.
Afganistan’dan
çıkıp Tacikistan, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan bölgelerine
yerleşecek olan ABD ile Birleşik Krallık, menfaat çatışmasına girdiler. Bu
bölgede bir de Rusya var zaten. Fransa da geldiğinde 5 ülke tamam oluyor. Dünyaya
silah satmaya ve kan akıtmaya devam edecekler.
Birleşik Krallık
iki önemli noktada strateji güder; biri ticaret yolları, diğeri ise stratejik
noktalardır. Hızlı trenin Demir İpekyolu’nu kullanarak 2 günde Londra’dan
Pekin’e ulaşacak olması, İngiliz stratejisi açısından son derece önem arz
etmektedir.
***
İsrail’in fikir
babası Theodor Herzl olsa da, bir devlet olarak 1917’de Birleşik Krallık,
Siyonistlere “devlet” sözü vermiştir. 1912-1914 yılları arasında İstanbul’da
hukuk eğitimi alan ve ileride İsrail’in ilk başbakanı olacak olan David
Ben-Gurion (David Grün), 1918 yılında Birleşik Krallık ordusuna bağlı Yahudi
Lejyonu 38’inci Taburunda göreve başlamıştır.
İngilizler Orta
Doğu’da her zaman baş aktör olmuştur. Osmanlı Birinci Dünya Savaşı’na girince,
İngilizler de Orta Doğu’ya girdiler. Kıbrıs, Süveyş Kanalı ve Filistin,
İngilizlerin hedefindeydi.
Filistin,
Birleşik Krallık tarafından manda olarak kullanıldı. Sykes-Picot (1916) ile
Fransa ve Birleşik Krallık bu coğrafyayı kendi aralarında pay ettiler, Rusya da
bu payı onayladı.
Sykes-Picot
gizli anlaşmasının, Kut’ül-Amâre
Kuşatması ile İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı karşısında bozguna
uğramasından hemen sonra imzalanması unutulmamalıdır. Bu nedenle Kut’ül-Amâre
sürekli gündemde tutulmalıdır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan
sonra Filistin, İngiltere tarafından ele geçirildi ve David Ben-Gurion (David
Grün) ise Rusya Yahudisi olan ailesiyle birlikte Filistin’e döndü. 1948’de, Tel
Aviv’de İsrail Bağımsızlık Bildirgesi’ni okudu.
İngilizlerin
Kıbrıs, Suriye, Filistin ve Demir İpekyolu projesine bu pencereden
bakılmalıdır.