İsmet İnönü, halkı ne diye ekmeksiz bıraktı?

Bunların arasında en çok da “Devlet herkese biner lira versin” teklifine güldüm. Herkes kim? 83 milyon herkese mi, her aileye mi? Böyle düz mantık olur mu? Yardım, ihtiyaç sahiplerine yapılır. “Herkese” diyenler, “İhtiyaç sahiplerine” diyemiyor, çünkü zaten ihtiyaç sahiplerine yardım yapılıyor. Bu süreç açıkça şunu ortaya koyuyor: Bunlar iflâh olmazlar!

BECERİKSİZ muhalefet yüzünden bazen istemediğimiz konulara ve gündemlere sürükleniyoruz.

Koronavirüs salgını dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” adı altında bir kampanya başlattı. Kampanya kapsamında toplanan paralar öncelikle günlük yevmiye ile çalışan insanlara yardım amacıyla kullanılacak.

Yardımsever halkımız kampanyaya büyük ilgi gösterdi.

Bu zamana kadar 2 milyar liraya yakın para toplandı. Kampanya devam ediyor...

Türkiye’de aka kara, karaya ak deme alışkanlığını hiç terk etmeyen kronik muhalefet, hemen bu kampanyaya çamur atmaya başladı.

“Efendim devlet vatandaşından para ister mi? Devlet dilencilik yapıyor! Hazine tam takır, onun için para toplanıyor” gibi ipe sapa gelmez cümlelerle bu dayanışma duygusu zedelenmeye çalışılıyor.

Hakan Aygün ahlâksızı gibi, âyetlerle dalga geçerek “İBAN” kelimesi üzerinden yapılan aşağılıklara hiç değinmek bile istemiyorum...

“Hazine tam takır” diyorsunuz da… Toplanan para miktarı belli, toplanacak para miktarı da belli... Kampanya açıklanmadan, sadece ihtiyaç sahibi 2 milyon aileye biner lira yardım yapıldı. 2 milyon aileye biner lira demek, 2 milyar lira demek.

Hükûmet ilk plânda 100 milyar liralık yardım paketi açıkladı. Uzmanlar yapılan açıklamalarla gündeme getirilen teşvik ve desteklerle bu rakamın 300 milyar lirayı aşacağını tahmin ediyor. Bu durum açıkça bilenmesine rağmen, ne diye böyle yalan söyleniyor?

Kampanyanın başlığı ile sorunları var!

***

Birinci Dünya Savaşı yıllarından Kurtuluş Savaşı dönemi dâhil “Biz bize yetmeyiz, ya ABD mandası olalım ya da İngilizlerin himâyesine girelim” diyenler, “Biz bize yeteriz Türkiye’m” ifadesini duyunca nevirleri döndü, gözleri karardı, ne söylediklerini bilmez hâle geldiler.

“Biz bize yeteriz” ne demek?

IMF’ye olan borç bitince Gezi kaosunu çıkaranlar, 15 Temmuz’da heyecana kapılanlar, 2018 ekonomik terör saldırısında ellerini ovup şimdi “IMF’e gidiyoruz” diye sevinenler ve IMF yetkilileri ile otel lobilerinde kırıştıranlar, umutlarını Koronavirüse bağlamışlardı, ama siz ise kalkıp, “Biz bize yeteriz” diyorsunuz. Bu kadar acımasızlık olmaz(!)...

Adamların nasırına bu kadar da basılmaz(!)...

Adamlar Korona’dan ölmeye râzı iken siz onları kalpten öldürmeye kalkarsanız, sizin kampanyanıza böyle çamur atarlar.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunların saçmalıklarına karşı, Kurtuluş Savaşı döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde yayımlanan 10 maddeden oluşan Tekâlif-i Milliye emirlerini hatırlattı.

Adamların nevri zaten dönmüştü, bunun üzerine bir de Atatürk’ün icraatlarıyla cevap veriyorsunuz onlara. Adamlar deliye dönmesin de ne yapsın?

“Vay! O dönemle bu dönem bir mi? Sıkışınca Atatürk’ü örnek gösteriyorsun”... Daha neler neler...

Atatürk maskesi takmış mandacı muhipler çılgına döndü!

Bu maskeli mandacı muhipler, kampanyaya çamur atmakla kalsalar iyi, çok komik önerilere de imza atıyorlar.

“Para basalım” diyenler mi ararsın, “Devlet vatandaştan para toplamasın, tam aksine herkese biner lira versin” diyen mi ararsın, yoksa “Sokağa çıkma yasağı ilân edilsin” yahut “Devlet Suriyelilere bakıyo, kendi vatandaşına mı bakamayacak?” diyenler mi?

Bunların arasında en çok da “Devlet herkese biner lira versin” teklifine güldüm. Herkes kim? 83 milyon herkese mi, her aileye mi? Böyle düz mantık olur mu?

Yardım, ihtiyaç sahiplerine yapılır. “Herkese” diyenler, “İhtiyaç sahiplerine” diyemiyor, çünkü zaten ihtiyaç sahiplerine yardım yapılıyor.

Bu süreç açıkça şunu ortaya koyuyor: Bunlar iflâh olmazlar! Dünyanın kaosa sürüklendiği böyle bir dönemde bile siyâsî kin ile hareket edenlere söyleyecek bir söz yok! Fakat azıcık insafı olanlara bir hatırlatmada bulunmak istiyorum…

***

“Millî Şefli CHP döneminde ekmek karneye bağlandı” şeklindeki eleştirilere, İnönü severler, İsmet Paşa’nın, “Ekmeksiz bıraktım, ama babasız bırakmadım” sözü ile karşılık verirler. 

Bu sözle ilgili çeşitli rivâyetler var. Ama söylenme nedeni malûm, İkinci Dünya Savaşı yıllarının şartları… Savaş patlak verince, İsmet İnönü, savaşa hazırlıksız yakalanmamak için çeşitli kanunlar çıkarttı. 1940 tarihli Millî Korunma Kanunu ve 1942 tarihli Varlık Vergisi Kanunu, bunların arasında en önemlileridir.

Savaş tedbirleri kapmasında çiftçiden esnafa, tüccardan iş adamına kadar herkesten fedâkârlık istendi. Tabiî kanun gücüyle... En önemli besin kaynağı şüphesiz ekmekti ve ekmek için de buğday lâzımdı. Savaş tehdidi nedeniyle milletin elindeki buğdaylar toplanıp depolanınca hâliyle ahali ekmeksiz kaldı.

Bir rivâyete göre de, İsmet Paşa’ya bir yurt gezisi sırasında bir kız çocuğunun “Paşam bizi ekmeksiz bıraktın” dediği, bunun üzerine de İsmet Paşa’nın, “Ekmeksiz bıraktım, ama babasız bırakmadım” cevabını verdiği söylenir. Sözün kendisini tartışmayı bir yana bırakarak soruyorum: “Sahi, İsmet Paşa niye ekmeksiz bıraktı halkı?”