İslâm düşmanları sapkın şeyhler sever

Sapkınların maskelerini düşürmek, bütün Müslümanlar için İslâm’ın 6’ncı, imanın da 7’nci şartı olarak görülmelidir! Aksi takdirde İslâm’ı ve Müslümanları kaba, barbar ve hoşgörü yoksunu göstermek isteyen modern misyonerlerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz!

YILLAR önce Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna’yı görmek nasip olmuştu. İlk gidişim olduğu için çok heyecanlıydım. Çocukluktan gençliğe geçiş dönemimizin kahramanı Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in özgürleştirdiği ve kabrinin bulunduğu şehre gitmenin heyecanını yaşıyorduk.

Saraybosna aynı zamanda Fatih’in emânetiydi. Saraybosna’ya gidip de Gazi Hüsrev Bey Camiî’ne gitmemek mümkün mü?

Kaldığımız otelden çıkıp hem ikindi namazı, hem de şükür namazı için Gazi Hüsrev Bey Camiî’ne doğru yürümeye başladım. Yolda karşılaştığım başı örtülü ve başı açık bir grup kadın, “Selâmünaleyküm” dedi.

Sağıma soluma baktım, “Acaba bana mı selâm verdiler?” diye düşündüm, evet, bana selâm vermişlerdi. Çok duygulandım…

Camiye yaklaştım; önümde yürüyen (yine bazılarının başı açık, bazılarının başı örtülü) genç kızlar, caminin avlusuna döndüler ve onlar da ikindi namazı için camide saf tuttular. Namazdan çıkarken aynı tablo çok ilgimi çekti.

Akşam otele dönünce heyecanımı paylaştım, karşılaştıklarımı anlattım. Bosna-Hersek Diyanet’i genel sekreteri, tebessüm ederek sohbetimize dâhil oldu, İslâm’ın engin hoşgörüsünün ve kültürünün Bosna-Hersek’teki günlük yaşamada etkilerini anlattı.

Daha sonra genel sekreter, Bosnalı Müslümanların Batı’nın gözü önünde katledildiği döneme ilişkin çok çarpıcı bir anekdot anlattı.

BM adına Saraybosna’da görev yapan İskandinav ülkelerinden bir kadın diplomat, “Bizim için en tehlikeli Müslüman sizlersiniz!” demiş.  Bosnalı Müslümanlar, şaşkınlık içinde İskandinav diplomata “Niçin böyle düşünüyorsunuz?” diye sormuşlar.

Kadın diplomatın cevabı dehşet vericiymiş: “Çünkü siz, bizim anlattığımız Müslüman tipine benzemiyorsunuz!”

Ardından da eklemiş: “Biz Hıristiyan dünyasına Müslümanların kaba, barbar, kendilerinden olmayan herkese düşman olduklarını anlatıyoruz. Ama siz bizi yalancı çıkarıyorsunuz. Siz, anlattığımız kaba, barbar, hoşgörüsüz Müslüman tasvirine uymuyorsunuz.”

Evet, Batı yıllarca Müslümanları böyle tasvir ediyor ve bu tasvirlerine uygun Müslüman yapılar oluşturmak için oldukça gayret ediyor. DAEŞ bu kafanın ürünüdür; dünyada nam salmış Müslüman görünümlü bütün sapkın tarikat, cemaat ve örgütler de bu kafanın ürünüdür!

Son zamanlarda Türkiye’nin gündemi, yeni bir sapkın tarikat şeyhinin sapıklıkları ile çalkalanıyor. Mal bulmuş Mağribî gibi bu sapkın şeyhin yaptıklarını ballandıra balladıra anlatıp İslâm’ı ve Müslümanları hedef alan bir başka sapkın kafa ile karşı karşıyayız.

Aslında biz bu filmleri çok gördük. Daha Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz, Fadime Şahin tiyatrosunun sahneleri gözümüzün önünden gitmiş değil!

28 Şubat’ın psikolojik harp ürünü olan bu sahte şeyh ve müritlerinin maskeleri sonradan düştü ama sapkın severler, çoktan muratlarına ermişlerdi.

Geçmişte devletin dindar insanlara yaklaşımındaki sakatlık yüzünden türeyen bu sapkınlar, hâlâ günümüzde nasıl varlıklarını sürdürebiliyor, anlamak, akletmek mümkün değil!

Bu sahte şeyhler kimlerdir, bunları kim kayırıyor, kim refere ediyor, parayı/mal varlığını nereden buluyor, operasyonel zamanda bunları kim piyasaya sürüyor?

Bu sorular daha da çoğaltılabilir, bunlara cevap bulmak zorundayız. Bu sapkınların arkasındaki asıl sapkınları bulmak zorundayız. Aksi takdirde dün Ali Kalkancı, bugün Eyüp Fatih Şağban, yarın bilmem kim…

Şunu unutmayın: İslâm düşmanları sapkın şeyhleri çok sever. Bu yüzden öylelerinin varlıklarını sürdürmeleri için hiçbir fedâkârlıktan kaçınmazlar. Para ise para, şöhret ise şöhret, reklâm ise reklâm… Her türlü lojistik destek için ellerinden geleni yaparlar.

Bu sapkınların maskelerini düşürmek, bütün Müslümanlar için İslâm’ın 6’ncı, imanın da 7’nci şartı olarak görülmelidir! Aksi takdirde İslâm’ı ve Müslümanları kaba, barbar ve hoşgörü yoksunu göstermek isteyen modern misyonerlerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz!