SON birkaç yazıdır, İsrail’in kurulduğu günden bu yana Filistin’de uygulamaya koyduğu hukuk ve insanlık dışı uygulamalara yer veriyordum. Bu yazıda da İsrail’in Filistinlilere yönelik uyguladığı hukuk ve insanlık dışı uygulamaları ele almaya devam edeceğim.
Bir işgal politikası olarak kamulaştırma
Kamulaştırma, diğer adıyla istimlak, “kamu yararı gözetilerek şahıslara ait taşınmazların kamunun ortak kullanım ihtiyacını gidermek amacıyla ilgili kanun hükümleri doğrultusunda yine kamu otoritesi tarafından uygulanan bir işlemdir”.
Yani kamulaştırma, kamu hizmetinin söz konusu olduğu yerlerde bir zorunluluk olarak ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum demokrasi ve hukukun olduğu her yerde böyledir. Fakat İsrail, kamulaştırma faaliyetlerinin kamu yararını gözeterek yapmıyor. İsrail, yıllardır sistematik bir şekilde Filistinlilerin yaşadığı, özellikle de stratejik öneme haiz bölgelerde kamulaştırma işlemi yapıyor.
İsrail, kamulaştırdığı yerlere Yahudi yerleşimcileri yerleştiriyor. Daha doğrusu, kamulaştırma adı altında “Filistinlilerin topraklarına ve arazilerine el koyarak buraları Yahudi yerleşimcilere veriyor”.
Uluslararası Af Örgütü’nün yayınladığı raporlara göre, İsrail bugüne kadar Doğu Kudüs’ün yani uluslararası hukuka göre Filistin’e yani mülkiyeti Filistinlilere ait toprakların yaklaşık yüzde 38’ini kamulaştırdı. Kamulaştırılan yerlere çok sayıda Yahudi yerleşimi kurdu. Üstelik bunu yaparken stratejik bölgeleri öncelikli olarak kamulaştırdı.
Ayrıca İsrail, Filistinlilerin yaşadığı yerleşim yerlerin çevresini yani Filistinlilerin yaşadığı yerleşim yerleri arasındaki bağlantı noktalarını da kamulaştırarak Filistinlilerin yaşadığı yerler arasındaki bağlantıları kopardı. Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre, kamulaştırılan alanların yüzde 99,76’sı Yahudi yerleşimcilere tahsis edildi.
Yüz binlerce İsrailli, Filistinlilere ait yerlerde yaşıyor
Oslo Anlaşması ile de imzaya alınmış şekilde, uluslararası hukuka göre Filistin toprağı olan Batı Şeria; “A Bölgesi, B Bölgesi ve C Bölgesi” diye üç bölgeye bölünmüş durumda. Doğu Kudüs dışında bütün yerleşim birimleri C Bölgesi’ndedir ve bu bölge, Batı Şeria’nın yüzde 60’ını oluşturmaktadır.
Yine Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre, Yahudi yerleşimleri Batı Şeria’nın yüzde 10’unu kapsıyor. Batı Şeria’nın yüzde 40’ı üzerinde ise yetkiye sahip. Bu yüzde 40’lık alan C Bölgesi’nin yüzde 63’üne denk geliyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre günümüzde işgal edilmiş Filistin topraklarından biri olan Batı Şeria’da 300’e yakın Yahudi yerleşim alanı var. Buralarda yüz binlerce İsrailli yerleşimci yaşıyor.
Tampon bölge Gazze’yi açık hava hapishanesine çevirmiş durumda
İsrail Gazze’de ise Gazze ve diğer Filistinli bölgeler arasındaki bağlantıyı koparmak ve adeta Gazze’yi açık hava hapishanesine çevirmek için tampon bölge uygulaması yapıyor. İnsan hakları örgütlerine göre “tampon bölge”, çitten 300 metre ile bin 500 metre arasında bir mesafeye kadar uzanıyor ve toplamda yaklaşık 62 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Bu da Gazze Şeridi’nin toplam alanının yaklaşık yüzde 17’sini içeriyor. Ayrıca bu alan Gazze’deki tarım arazilerinin de yüzde 35’inden fazlasını kapsıyor. Deniz sahasında ise İsrail’in erişimi kısıtladığı alan, balıkçılık yapılan suların yüzde 85’ine denk geliyor.
Kısaca İsrail, “kamulaştırma” adı altında Filistinlilerin topraklarına el koyuyor. El koyduğu yerleri ya Yahudi yerleşimcilere tahsis ediyor ya da Filistinlilerin dış dünya ile bağlantısını koparmak için tampon bölgeler hâline getiriyor.