SON birkaç yazıdır İsrail’in kurulduğu günden bu yana Filistin’de uygulamaya koyduğu hukuk ve insanlık dışı uygulamalara yer veriyordum. Bu yazıda da İsrail’in Filistinlilere yönelik uyguladığı hukuk ve insanlık dışı uygulamaları ele almaya devam edeceğim.
Filistinlilerin yaşam alanları bilerek gettolaştırılıyor
Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre Doğu Kudüs’ün nüfusunun yüzde 60’ından fazlasını Filistinliler oluşturmasına rağmen İsrail, uyguladığı iskân politikaları nedeniyle buradaki arazilerin yalnızca yüzde 15’ini Filistinlilerin kullanmasına izin veriyor. Bu alanın yüzde 2,6’sı ise kamu binalarına ait.
Yani İsrail, Filistinlileri belli bölgelere sıkıştırarak, bir nevi gettolar oluşturuyor ve Filistinlileri bu şekilde kontrol etmeye çalışıyor.
Buna mukabil Yahudi yerleşimcilerin nüfusu az olmasına rağmen İsrail’in onlar için ayırdığı alan hem daha fazla, hem de daha yaşanabilir bölgelerden oluşuyor.
Örnek olarak, Uluslararası Af Örgütü’nün verilerine göre İsrail, Temmuz 2019’da Filistinliler için 715 konutun yapımına izin verirken Yahudi yerleşimcilere 6 bin konut için inşaat ruhsatı sözü verdi.
Haziran 2020’nin sonuna gelindiğinde, geçen sürede Filistinliler için sadece bir inşaat ruhsatı verilirken, Temmuz 2019 ile Mart 2020 arasında Yahudi yerleşimciler için bin 94 inşaat ruhsatı verildi.
Yani İsrail, Filistinlilerin yaşam alanlarını küçülterek ya da ellerinden alarak onları dar alanlara sıkıştırıyor.
Yatırım yokken en temel insanî hizmetler bile verilmiyor
Belli alanlara sıkışan Filistinliler ticaret, üretim, doğal kaynaklara ulaşım, eşit muamele, sağlık hizmetlerinden faydalanma, eğitim ve diğer insanî olanaklara erişim noktasında mahrumiyetler yaşıyorlar.
Filistinliler doğal kaynaklara ulaşamadıkları için üretime katılamıyorlar. Üretemedikleri için ticaret çok sınırlı boyutlarda kalıyor. Ticaret ve üretim çok sınırlı olunca, toplanan vergiler de çok sınırlı düzeyde kalıyor. Bunun sonucunda da yatırım hemen hemen hiç olmuyor.
Ama tam tersi olarak Yahudi yerleşimcilerin olduğu bölgelerde ekonomik faaliyetler son derece canlı olduğu için bu bölgelere olan yatırım da aynı oranda canlılığını koruyor.
Bunun yanında dolaşım hakları kısıtlandığı için Filistinliler sağlık ve eğitim gibi en temel haklardan bile mahrum kalıyorlar. Filistinlilerin yaşadıkları bölgelerde kamu hizmetleri de yeterince görülmüyor. Örneğin çöp toplama, elektrik, toplu taşıma, su ve sıhhi tesisat altyapısı gibi yeterli temel hizmetler bilerek verilmiyor.
Yaşam alanlarının daraltılması, üretime ve ekonomik yaşama katılımların sınırlanması, eğitim ve sağlık gibi alanlardaki engellemeler ve kısıtlamalar Filistinlilerin refah seviyesini gösteren tüm raporlara yansımış durumda.
Buna mukabil, Filistinlilerin ellerinden alınan alanlara yerleştirilen Yahudi yerleşimcilerin yaşam standartlarının yüksekliği yine konuyla ilgili yayınlanan tüm raporlara yansıyor. Filistinliler, tüm bunlara rağmen işgal edilmiş topraklardaki ihmâl edilmiş yaşam alanlarında istiklâl mücadelelerine devam ediyorlar.