İP üstünde yürüyen
cambazı bir kesim “Ha geçti, ha geçecek” diye seyreder. Bir kesim de “Ha düştü,
ha düşecek” diye…
Buradaki
bakış açısı, kişinin yapısına bağlı olsa gerek.
İyilik-kötülük
ayrımına dayalı görmek mümkün.
Vicdan
sahibi olup olmamasıyla, oradan gelen sesi dinleyip dinlememesiyle alâkalıdır.
Hayattan
mı, ölümden mi yana oldukları; yapıcı mı, yıkıcı mı olduklarının göstergesidir.
Muhtemelen
öyledir.
Psikolojisinin
de etkisi vardır mutlaka.
Karamsarlık-iyimserlik
de bir ölçüttür bu konuda.
*
Cambaza
bakma açısına göre insanların tasnifini eski bir cumhurbaşkanı “Batılılar ve
Doğulular” şeklinde yapmış.
“Ha
geçti, ha geçecek” diye bakanlar, Batılılar imiş.
Büyük
göbekli ve fötr şapkalı eski cumhurbaşkanı, hem Batı insanını yanlış tanımış,
hem Doğu insanını.
İhtiyaç
fazlası aşırı dozdaki hayranlık mıdır sebebi, göz bozukluğu mu; artık kontrol
şansımız da yok.
Göçtü
gitti. Artık aramızda değil. Sağlığında da bir dönem aramızdaydı, sonra başka
tarafa geçti.
Kendini
nerede konumlandırdığını, Doğulu mu, Batılı mı gördüğünü de tam anlamıyla
tahmin edemeyiz.
*
Sırf,
ten rengi farklı olduğu için, kendilerinden başkasını hakir gören, aşağılayan,
köle yapmayı vazife bilen Batı insanıdır.
Gittikleri
her toprak parçasında yerlileri katleden, soykırım uygulayan, Batı insanıdır.
Spor
yaparcasına peşine düşüp insan avlayan da Batı insanıdır.
Geçmiş
asırlarda sürek avı düzenlemek özel bir eğlenceydi onlar için.
Kışkırtarak,
zor kullanarak, sömürmek istedikleri ülkelerde toplumu birbirine kırdıranlar da
başkaları değildir.
Yakın
zamanda Avrupa’nın birçok ülkesinden dürbünlü tüfeklerle gelip Saraybosna’da
insan avlayanlar da onlardı.
Aynı
kişilerden mi bahsediyoruz?
O
Batılılar mı ipteki cambaza “Geçti geçecek” diye bakar?
Güldürmeyin,
hiç sırası değil.
Demokrasi
götürdükleri ülkeleri gördük.
Nükleer
silah bulundurmakla suçladıkları ülkelerin durumu da ortada. Yalanlarıyla
beraber…
İşgal
ettikleri toprakların altını üstünü nasıl sömürdüklerini görmeyen gözlere söz
tesir etmez.
Kitaplar,
filmler, anlatılanlar, belgeler kâr etmez.
Onlar
efsunlanmıştır.
Gerçeklerden
uzaklaştırılmış, şartlanmıştır.
Dahası,
satılmıştır!
Ne
yazık ki ucuza da gitmişlerdir.
*
“Saçlarım tutuştu
önce,
gözlerim yandı
kavruldu.
Bir avuç kül
oluverdim,
külüm havaya
savruldu.”
Nâzım
Hikmet, “Kız Çocuğu” şiirinde böyle söyler. Kimdir bu sözlerin sahibi? Niye
tutuşmuştur saçları, gözleri niye yanmıştır? Onu da görelim.
“Hiroşima’da öleli
oluyor bir on yıl
kadar.
Yedi yaşında bir
kızım,
büyümez ölü
çocuklar.”
Çoluk
çocuk, kadın erkek, genç yaşlı demeden herkesi öldüren atom bombasıdır.
Hiroşima’ya o bombayı Doğulular mı attı?
Ruanda’yı
Doğu insanı mı ikiye böldü de kan gölüne çevirdi?
Irak’ı,
Suriye’yi, Afganistan’ı, Afrika’nın bütününü kimler yangın yerine çevirdi?
Güney
Amerika kendi kendine mi sefalete gömüldü?
Yahudileri
fırınlara gönderenler neredendi?
Amerika’da
Kızılderilileri ve diğer yerlileri, Avustralya’da Aborijinleri yok etmeye
çalışan ve büyük oranda başaranlar, şu sarı kafalı, kırmızı burunlu Batılılar
değil mi?
Günün
birinde kâinatın sonsuzluğunda bir gezegende canlılara rastlasalar, ilk önce
akıllarına gelen husus, onları da yok etmek olacaktır.
Velhasıl…
Batı
insanı katil ruhludur.
Kandan
ve alın terinden beslenir ve kolay doymaz.
Her
zaman daha fazlasını ister.
İnsan
ihtiyaçlarının sınırlı olmadığını iddia etmeyi de bilim sanır.
Çünkü
kendini öyle görür. İhtiyaçlarının bitmeyeceğini düşünür. Asla tatmin olmaz.
Gözünü
bir avuç toprak doldurduğunda anlayacak belki, lâkin o gün de vakit geçmiş
olacak!