İntikam çanları

Bu seçim, başarısızlık sancılarını nefrete, nefretlerini intikama dönüştürmüş olanların intikam çanlarına çalınmasın diye o çanlara ot tıkamak kadar önemli!

14 Mayıs 2023’te gerçekleşecek seçim için “oy pusulalarında” Cumhurbaşkanı adaylarının sırasının belirlenmesi ve “milletvekili adayları listelerinin” Yüksek Seçim Kurulu’na verilmesiyle Resmî Gazete’de yayımlanan seçim prosedürünün büyük kısmı tamamlanmış oldu.

Bir aylık propaganda sürecinin 13 Mayıs 2023 Cumartesi akşamı saat 18:00’da sonuçlanmasının ardından tüm dünya ülkelerinin, özellikle de ABD’nin politik nazarları eşliğinde sonucu merakla beklenen “Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimi” gerçekleşecek.

Bu seçim bir günlük mesai saatleri içerisinde gerçekleşirken, her Türk vatandaşı sandığa giderek kendisine, geleceğine ve ülkesinin dünya ülkeleri arasındaki konumuna kader eyleyecek oy hakkını kullanacak.

Yani 15 Mayıs 2023 sabahı gözlerimizi açtığımızda (tabiî uyuyabilirsek) büyük, önemli ve riskli bir eşiği atlamış, ya büyük Türkiye’nin şaha kalkışına “besmele” çekmiş olacağız yahut intikam çanlarının çaldığı bir sabaha uyanmış olacağız.

“İntikam çanları” diyorum, çünkü ülke yönetimine profesyonel icraat plânlarıyla değil, “Erdoğan nefreti” ile talip olan, HDP’yi memnun etme çabası ile iktidar olmaya kalkışanların vatan ve millet gibi bir dertlerinin olmadığı aşikâr.

Üstelik yetmiş küsur yıllık başarısızlıklarından hâsıl olan bu nefret sadece “Recep Tayyip Erdoğan”ı Cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirmekle yetinemeyecekleri kadar kompleks barındırıyor. İktidar olamayışlarının sebebini kendilerinde aramak yerine, küçümsedikleri ve “makarnacı cahil” addettikleri kitleden nefret eden, müraice çözümler üreten “örtüyü, helâlleşmeyi” siyasete malzeme yapan, inkâr ve iftirayı politik dil olarak seçen bu parçası kaybolmuş yapboz hükmündeki muhalefetin kuyruk acısı büyük.

Dahası, emir aldıkları bir de üst akılları var ki cemaziyelevvelleri Tapınak Şövalyeleri. İslâm coğrafyalarına düşman Batı/l şövalyelerin gözüne girmek için ellerinden geleni artlarına koymayacak, harçlık almış şımarık çocuklar kadar pervasızca eğleneceklerdir. (Allah muhafaza!)

Muradım felâket tellallığı yapmak değil. Bir televizyon programına konuk olan 23’üncü Dönem CHP Milletvekili Mehmet Sevigen, Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini, “Ülkemizin geleceğini, askerlerimizin geleceğini, bütün bu Kuva-i Milliye’den kalan sınırlarımızı bu adama bırakacağız. Başkomutanımızı seçeceğiz” şeklinde tanımlarken, “lâik, demokratik ve cumhuriyetçi” yaklaşımıyla CHP’nin mazisinden söz ediyor. Sonra, bir yanı devletçi parti anlayışıyla CHP’ye ahde vefa gösterirken, diğer yanı millî vicdan kesilip tüyler ürperten şu açıklamayı yapıyor: “(Bundan on günce) HDP’li yöneticiler koruculara gidip ‘45 gün sonra (seçimlerden sonra) yaptıklarınızın hesabını soracağız’ diyor.”

İttifak şartı olarak HDP’nin sunduğu “özerklik yönetimine” atıfla ekliyor: “Özerklik gelirse CHP ve HDP’in içinde bile iç savaş çıkar. Özerkliğin anlamı bölünmedir! Türkiye Cumhuriyeti özerkliği kabul eder mi? Ederse zaten korucusunu, askerini, polisini oradan çekecektir, orada bırakmaz. PKK’nın emrine vermez. Herkes biliyor ki, özerklik geldi mi oraya PKK hâkim olacak. PKK askeri, polisi kabul eder mi? Ederse korucuyu da kabul eder, etmezse korucuyu da kabul etmez. Bunlar hangi kafayla hareket ediyorlar, anlamıyorum.”

Tüm bu açıklamaları insanî bir feryat ile bitiriyor: “Hükümet onları oraya koymuş; yarın iç savaş çıkarsa korucuları orada koymazlar. Onların çocukları var, anneleri, babaları var. Yazık!”

İşte önümüzdeki bir aylık süreç sonrasında bu seçimler vatanımızda kardeş kanı dökeceklere, bölmek için geleceklere, yapılanı yıkmaktan gurur duyacaklara, el iyisi ev ağası olacaklara “Dur!” demek için önemli.  

İş işten geçmeden, kardeş kanına eli bulaşmasa bile vereceği oy ile payı olacağının vebalini taşımak ve kendini aklamak için mazeretsiz kalacak kadar önemli!

Bu seçim, başarısızlık sancılarını nefrete, nefretlerini intikama dönüştürmüş olanların intikam çanlarına çalınmasın diye o çanlara ot tıkamak kadar önemli!