İnternet ve kayıp vergilendirme: Bunu mu demek istediniz?

Dünya siyâsî sisteminde süren bu ticaret savaşları ile ABD ne elde ediyor? ABD bu tavrı sayesinde kendisi ile kurulan ilişkilerin çift taraflı ve karşılıklı saygı ve kazanca dayanmadığını göstermiş oluyor. Açıkçası ABD, küresel sistemin kendi kurduğu kurallarını mı yıkıyor? Ya güvenilirliğini kaybetmiş küresel ekonomik kurum ve kurallar olmadan ve de rezerv para olarak dolar dışında bir seçeneğin ortaya çıkması gibi birçok gelişmenin sonuçları ne olacak?

İNTERNET üzerinde bir şey sizin için bedava ise, ürün “sizsiniz”dir! Aslında bilindiği üzere, gerçekte hiçbir şey bedava değildir. Öyle olduğu söylense bile... Yani siz bir ödeme yapmasanız da sizden alınan ve/veya sizden elde edilen ya da beklenen bir şey vardır.

Herhangi bir ürün ya da hizmet size bedava/ücretsiz sağlanıyorsa, sizin bu hizmet ya da ürünü kullanmanızdan birileri fayda veya kazanç sağlıyor demektir. Meselâ söz konusu kazanç sağlayan taraf, bir reklâm veren olup, size doğrudan bu uygulama ya da hizmet ile reklâm sunuluyor olabilir.

Herhangi bir konuda tercihlerinizi, tüketim alışkanlıklarınızı, fikrinizi ya da sosyal, siyâsî, cinsel, dinî veya aktüel eğilimlerinizi ve hattâ kişisel verilerinizi daha ileri seviyede ücretli bir hizmet için depoluyor olabilirler.

İzninizi alarak ya da almadan toplanan verilerin ticarî bir değer hâline gelmesine “big data” deniliyor. Bugün dünyadaki tüm küresel şirketler, devletler, istihbarat örgütleri ve sair kurum ve kuruluşlar, işte söz konusu big datanın peşindeler!

Bilgi “güç”, güç ise “para” getiriyor. Bir zamanlar ün kazanmış bir şarkının sözlerinde şöyle diyordu: “Power and the money/ Money and the power...”

Eskiden para güç, güç de para demekti belki, ama artık paranın yerini bilgi aldı ve bu denklem, “Bilgi güç, güç de bilgi demektir” şeklini aldı. Yani içinde bulunduğumuz bilgi çağında en büyük güç “bilgi” ile geliyor. En büyük bilgiye, “big data” deniliyor.

Şimdi gelelim “big data”yı kimin topladığına ve kimin sattığına... Tabiî ki küresel teknoloji şirketleri ve ABD’li teknoloji devleri...

İnternet arama motoruna bir şey yazınca bazen şöyle bir soru çıkar: “Bunu mu demek istediniz?” Şimdi biz soralım ve aratalım: “Big data ile küresel şirketler ne kadar para kazanıyorlar?”

İşte Amerika, Avrupa ve tüm dünyada doğrudan ya da dolaylı olarak tartışılan konuların başında big data ve siber güvenlik geliyor! Siber saldırılar, siber tehditler, bilgi güvenliği, veri güvenliği, kişisel verilerin mahremiyeti, özel hayat, kamusal hayat, yüz tanıma sistemleri vesaire vesaire... Tüm bu başlıkların ana teması ise “bilgi”. Dünya ticaret kuralları ile devletlerarası ticarî ilişki kuralları, fiziksel olarak üretilen ürün ve hizmetlerin nasıl alınıp satılacağı, nasıl vergilendirileceği ve nasıl taşınacağını belirtmektedir. Bu tür fiziksel ürünlerin değeri ve üretim maliyetleri ile ürüne ulaşma koşulları aşağı yukarı tüm dünyada bellidir. Kontrol edilip vergilendirilebilir.

ABD, küresel ölçekte başlattığı ticaret savaşı ile bu tür ürünler için belirlediği kısıtlamalarla ambargo, ticarî kota, gümrük vergisi veya muhatabının ABD ürünü satın alması şartı gibi yöntemlerle kovboy tarzında hoyratça ve açıkça baskı kurmaya devam ediyor. Meselâ, “ABD Lisans Yasağı” gibi basit bir hamle ile Çin teknoloji devi Huawei’yi bir anda dünya ticaretinde saf dışı bırakmak... Yahut Suudi Arabistan ve BAE gibi para sahibi olup savunma konusunda muhtaç devletlere zorla silah satmak ve dahası ABD bankalarındaki paralarına el koymakla tehdit etmek...

Yine aynı yöntemlerle Avrupa gibi gelişmiş ekonomilere, ABD merkezli ekonomik sistemin içinde kalmaları için baskı yapıyor aynı küresel güç. Avrupa, Türkiye ve Hindistan’ı Rusya’dan gaz ve silah alma konularında yakınlaşmaması konusunda tehdit edebiliyor. İran ve Venezuela gibi önde gelen petrol rezervi sahibi ülkelerin dünya pazarına petrol satmalarına engel olabiliyor. Lâtin Amerika ve Afrika’daki birçok ülkede iktidarları ya dizayn ediyor, ya değiştiriyor ya da baskı altına alıyor.

Peki, dünya siyâsî sisteminde süren bu ticaret savaşları ile ABD ne elde ediyor? ABD bu tavrı sayesinde kendisi ile kurulan ilişkilerin çift taraflı ve karşılıklı saygı ve kazanca dayanmadığını göstermiş oluyor. Açıkçası ABD, küresel sistemin kendi kurduğu kurallarını mı yıkıyor? Ya güvenilirliğini kaybetmiş küresel ekonomik kurum ve kurallar olmadan ve de rezerv para olarak dolar dışında bir seçeneğin ortaya çıkması gibi birçok gelişmenin sonuçları ne olacak?

Tüm bu soruların cevabı, aslında ABD’nin kendisinin de bildiği bir gerçek olan, tek kutuplu küresel sistemin çöktüğü gerçeğidir. Ancak bu çöküşe engel olamayan ABD, hâlâ en büyük ve en önemli küresel güç olarak, en azından yeni dünya düzenini kendi istediği gibi dizayn etmeye çalışıyor.

Peki, yeni dünya sisteminde kimler hangi düzeyde var olabilecek, hangi sınırlara sahip olacak ve ABD bu durumda varlığını ve bütünlüğünü nasıl koruyacak, “en güçlü olmak” hâlini nasıl sürdürecek?

Tüm bu sorular çoğaltılabilir ama geleceğin bugünden çok farklı olacağı kesin!

ABD içinde de görüş ayrılıkları ve tartışmalar var. Dünyanın geri kalanı ABD’yi rüya ülke gibi görmeye devam etse de önemli tartışmalar ve sorgulamalar devam ediyor. Meselâ Amerika Birleşik Devletleri'nde faaliyet gösteren 2 bini aşkın gazeteyi temsil eden Haber Basın Birliği (NMA) adlı kurum, Google’nin 2018 yılı boyunca “arama ve haberlerden” kaç para kazandığını ortaya koydu.

NMA’nın verilerine göre Google, gösterdiği içeriklere reklâm vermek isteyen kullanıcılardan astronomik ücretler kazanıyor. Toplumun haber alma kaynakları tek tipleşme tehlikesinde, haber kaynaklarındaki çeşitlilik ya da özgürlükse tehdit aldında. Nasıl mı? Yanlış aratılan ve “Bunu mu demek istediniz?” sorusuyla yeniden yönlendirilen aramalar bile Google’nin kasasına “para” olarak giriş yapıyor. Tüm internet devleri ve sosyal medya şirketleri manipülasyon imkânına sahip.

Google, “Haberler” uygulaması üzerinden her gün milyonlarca farklı kullanıcıya ulaşabiliyor. Ve bu yöntemle Google aramaları, şirket için çok önemli bir gelir kalemi olarak ortaya çıkıyor. Sırf bu nedenlerle yani haksız kazanç sebebi üzerine New York Times’in, Google’nin bu haksız rekabet hamlelerini Avrupa Parlamentosu’na taşıyacağı konuşuluyor.

Google’nin 2018 yılında arama ve reklâm geliri, 4 milyar 700 milyon dolar! Yani rakamlara göre şirket, saniyede 79 bin 245 dolar kazanmakta.

“İnternet üzerindeki bir şey sizin için bedava ise, ürün sizsiniz” cümlesinin önemini ortaya koyacak bir hareketlenme, Google için uzun zamandır geçerli durumda. Google servislerini kullanan insan sayısının fazlalığı ve bu insanlarla birlikte reklâm göstermek isteyen kurum veya bireyler, Google’yi zengin etmeye yetiyor.

ABD’de faaliyet gösteren Haber Basın Birliği (NMA), internet devinin bu hizmetlerden ne kadar kazanç elde ettiğini hesaplamış. NMA Başkanı David Chavern tarafından yapılan açıklama, ülkede faaliyet gösteren gazetelerin de Google’nin kazandığı “haber ücretlerinden” pay almaları gerektiğini savunuyor. Chavern’in açıklamalarını haber hâline getiren New York Times, sektörde gazetelerin toplam dijital reklâm gelirinin 5,1 milyar dolar olduğunu belirtiyor. Yani Google’nin kazancı ile bütün gazetelerin toplam kazancı neredeyse denk durumda bulunuyor.

David Chavern ayrıca şu ifadeyi kullanıyor: “Haber, medenî toplumu ayakta tutan önemli bir içerik biçimidir. Okurundan yazarına, politikacısına, sanırım herkes, gazeteciliğin ortadan kalkması hâlinde bunun cumhuriyeti sürdürebilip sürdüremeyeceğimiz açısından korkunç bir sonuç olacağını anlıyor.”

Buradan bakınca, acaba ABD’nin en büyük korkusu, en güçlü olduğu alan ve aslında bu yumuşak karnı mı olacak?

Ya kaçıp giden?

Bu haberlerden sonra tam da burada, dikkatinizi 10 Haziran 2019 tarihli bir habere çekmek istiyorum. Başlık şöyle: “G20 ülkeleri, 240 milyar dolarlık vergi kaçağının peşinde!”

Haberin devamı ise şöyle:

“G20 ülkeleri, Facebook, Google, Amazon gibi büyük teknoloji şirketlerinin vergi yükümlülüklerini azaltmak için kullandıkları yasal boşlukları kapatma konusunda anlaşmaya vardı. G20 ülkelerinin maliye bakanları, Facebook, Google, Amazon ve diğer büyük teknoloji şirketlerinin kazandıkları ülkelerde vergi yükümlülüklerini azaltmak için kullandıkları yasal boşlukları kapatmak için küresel ortak kurallar konusunda anlaşma sağladı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından 2008 küresel krizinden bu yana yapılan çalışma netîcesinde 125 ülkeden oluşan bir pakt kurdu. Bu ülkelerden 85’i Matrah Aşındırma ve Kâr Kaydırma (MAKA-BEPS Base Erosion and Profit Shifting) Eylem Plânı’nın altına imza attı. OECD hesaplamalarına göre küresel firmaların yasal boşlukları kullanarak kaçırdığı vergi tutarı 240 milyar dolar. Ülkeler kendi aralarında bilgi paylaşımı yapacak. Bir ülke bilgi talep edecek ya da otomatik bilgi paylaşımı olacak.

2008’de 40 anlaşmaya imza atılırken, 2019 itibarıyla yapılan anlaşma sayısı 5 bini bulmuş durumda. 47 milyon off-shore hesabında 4,9 trilyon avroluk bir varlık, vergi incelemesine girebilecek. Şu âna kadar yapılan işbirliği netîcesinde 95 milyar avroluk bir vergi devletlerin cebine girerken, vergi cennetlerinde açılan off-shore hesapların sayısı da yüzde 20-25 oranında azaldı.

Japonya’nın Fukuoka kentinde toplanan G20 Ülkeleri Maliye Bakanları Toplantısı’nda maliey bakanları, Google, Facebook, Apple ve Amazon gibi uluslararası operasyonlar yürüten küresel teknoloji devlerini daha iyi vergilendirme kararı aldılar. Konuyla ilgili alınan ortak kararda, ‘Konsensüs temelli bir çözüme yönelik çabalarımızı 2020 yılında sunacağımız nihaî raporda iki katına çıkaracağız’ denildi. G20 maliye bakanları, söz konusu firmalar için 2020 yılının sonuna dek küresel çapta geçerli olacak asgarî bir vergi seviyesi belirleme üzerinde anlaştı. Ayrıca hazırlanacak yeni vergi hukukuna göre internet devleri bundan böyle vergilendirilirken, şirket merkezlerinin olduğu ülke değil, hizmet verilen müşterilerin ve kullanıcıların yaşadığı ülkeler baz alınacak.

AB Ekonomi, Mali İşler, Vergilendirme ve Gümrük Komiseri Pierre Moscovici, üye ülkelerin vergiler konusunda işbirliği yapma isteğinin yüksek olduğunu, kısa bir süre öncesine kadar bunu çok az kişinin düşünebileceğini belirterek memnuniyetini dile getirdi. Japonya’daki toplantıya katılan Almanya Maliye Bakanı Olaf Scholz da, küresel çapta faaliyetlerini yürüten ve bugüne dek vergi yükümlülüklerinden kaçmanın yollarını bulan şirketlerin işinin bundan böyle zor olacağını ifade ederek, bunun demokrasi için de daha iyi olacağını belirtti.

Google, Facebook ve benzeri şirketler, 20’nci yüzyıldan bu yana yürürlükte olan vergi kanunları sayesinde klâsik sanayi kuruluşlarına kıyasla çok daha az vergi ödüyorlar. Avrupa Birliği (AB) ülkeleri geçtiğimiz yıllarda da ‘dijital vergi’ adı altında bu şirketlere yönelik bir vergi düzenlemesi için girişimlerde bulunmuş, ancak bu çaba Facebook gibi şirketlerin Avrupa merkezlerini topraklarında barındıran ve bu şirketlerden düşük vergi alan İrlanda’nın ve İskandinavya ülkelerinin karşı çıkması nedeniyle sonuca ulaşamamıştı.”

Sonuç

Sonuç olarak görüleceği üzere, “Dünya 5’ten büyüktür” diyen sadece Türkiye değil. Türkiye, verdiği ekonomik kavgada yalnız da değil. G20 ülkeleri uyanmış durumda ve küresel şirketler ile onların hâmisi olan ABD’nin küresel ticarî egemenliğini devam ettirmeyecekleri çok açık.

Dolara alternatif rezerv para arayışı, yeni silah ve savunma sistemleri arayışı, yeni enerji kaynakları ve ulaşım yolları arayışı, yeni ticaret yolları ve ulaşım noktalarında hâkimiyet arayışı devam etmekte. Tüm bu gelişmeler “yeni bir dünya savaşı getirmezse” eğer, “yeni bir dünya düzeni getirecek”tir.

Bu yüzden tekrar sorulması gereken şu: ABD, dünyaya meydan okuyarak küçülmeye mi gidiyor, dünyayı tehdit ederken gördüğü sona mı hazırlanıyor?