İnsansız ve altıncı nesil savaş uçağı

Türkiye’nin altıncı nesil ve insansız savaş uçakları noktasında atılımları dururken beşinci nesil savaş uçakları almak istemesi çok isabetli teknik bir durumdur. Beşinci nesil uçaklardan elde edilecek teknik destekler altıncı nesil ve insansız savaş uçaklarına aktarıldığında, Türkiye’nin bu alanda öncülerden olması kaçınılmaz olacaktır.

İNSANSIZ cihazların ilk sıralarında dronlar (uçangöz) geliyor. Bunları yapan ülkeler hemen akabinde insansız hava araçları da yapmaya başladılar. Şimdilerde ise insansız savaş uçakları yapılıyor.

Bu ülkeler arasında Türkiye, Pakistan, İran, Rusya, Çin ve ABD geliyor. Burada dikkati çeken husus şudur: İlk beş ülke Doğu, ABD ise Batı ülkesi olmasıdır. Bu ülkeler insansız savaş uçakları yapıyorlar. Bu durum elbette Avrupa ülkeleri ve ABD’nin gözünden kaçmıyor.

Bunların yanında bir de altıncı nesil savaş uçakları var. Jet savaş uçakları olarak bilinen bu yeni nesil uçaklar kavramsal açıdan gelişmiş yeni nesil savaş uçakları sınıfında. Bunları üretmek isteyen ülkeler Çin, Rusya, Tayvan, Japonya, ABD, İngiltere, İtalya, Almanya, İspanya ve Fransa. Bu ülkelere baktığımızda ise ilk dört ülke Doğu, diğerleri ise Batı ülkesi olduğunu görüyoruz. Basın Türkiye’yi bu ülkeler sınıfında göstermiyor.

Bu gruplamalara göre geleceğin savaş uçağı teknolojisinde bütün ülkeler dijital teknolojiye ağırlık veriyor. Bundan hiçbir ülkenin kaçamayacağı açıktır. Bunlar arasında insansız savaş uçakları ve jet savaş uçakları da yer alıyor.

Bu tür savaş teknolojileri geliştirilirken kabiliyet, iş becerisi, caydırıcılık gibi yönlerin yanında gelecekte üstün teknoloji özelliğinin de olması esastır. Türkiye’nin doğrudan insansız savaş uçağına geçmesi doğru bir karardır. Ancak diğer ülkelerin jet savaş uçaklarını yapmaları yanlış değildir.

Her savunma teknolojisinin mutlaka bir kullanım alanı vardır. Buradaki esas, iki ana omurga üzerinde ilerler: Birincisi sürdürülebilir teknoloji, ikincisi ise ülkelerin ekonomik güç dengeleri açısından ucuz ve önemli stratejik silah geliştirmektir. Türkiye tam da bunu yapıyor.

Türkiye’nin stratejik savunma teknolojisine yatırımı takdir edilesi durumda. Bunların uzay sanayisi ile de desteklenmesi isabetli bir atılımdır. Ancak ülke açısından ekonomik getirisinin üst düzeylere çıkması gerekiyor. Buna karşı Türkiye’yi bir şekilde ekonomik açıdan zora sokacak darbe girişimleri ve savaşa bulaştırma gayretleri devam ediyor.

En azından haberlerden takip etmekteyiz; ABD, ücretini ödediğimiz ve ortakları arasında yer aldığımız projedeki F-35 uçağını bile vermedi. ABD kendi açısından haklı. Çünkü boynuz kulağı geçmek istiyor. ABD, insansız savaş uçağı yapan bir Türkiye’ye F-35 uçağı vermek istemiyor. Bir F-35 uçak, 6 adet F-16 fiyatında.

F-35’lere dair kaza görüntüleri ve hatalara sosyal medya ve diğer ortamlarda şahit oluyoruz. Ancak F-35’ler kendi sınıfında en iyi uçaklardan biridir ve geliştirme çalışmaları devam etmektedir. Savaş esnasında kritik işler başaracağından eminim.

Bunun karşılığında F-35 alınamadığı için Türkiye, Almanya’nın kapısını çaldı. Ancak Rusya’nın Su-57 uçakları da F-35’i aratmayacak derecede alternatif olarak düşünülebilir. Buna rağmen her iki uçak da farklı özellikte. F-35 iniş kalkışlarda Su-57’den üstün. Su-57 ise taşıdığı silahları gizleme açısından F-35’e göre daha önde. Bu beşinci nesil savaş uçaklarını Türkiye almak istiyor. Çok isabetli bir karar. Türkiye’nin KAAN uçağı bu aşamada dururken uçak alımına gidilmesi çok isabetli oluyor. Çünkü kıyaslama ve öne geçme fırsatı doğar, kendi uçağımızın daha iyi olmasını başarırız.

Amaç savunma olduğundan, savunma ve savaşta galebe çalmanın yolu teknolojide üstünlük ve savaşı kazanmaktan geçiyor. Bu da düşmanın teknolojisinden üstün özellikte savaş uçağı üretmekle ilgili. Şimdi F-35 uçakları kaza geçirdiğinde sevinenleri anlıyorum ama F-35 yabana atılacak bir uçak değildir; Su-57 de öyle. KAAN’ınımız ise süpersonik hızda tam vuruş, yapay zekâ ve nöral ağ desteğiyle artırılmış muharebe gücü gibi özellikleriyle öne çıkıyor.

Bütün savaş uçakları düşünüldüğünde, insansız savaş uçakları, altıncı nesil savaş uçakları, nükleer bomba taşıyan uçaklar ve hayâlet (radara yakalamayan) uçaklar öne çıkıyor.

Savaş teknolojisinin konuşulduğu yerde düşmanın iyi tanınması gerekir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İsrail için sarf ettiği “Diplomatik yolla çözme çözüm olmazsa alternatif yollara bakarız” ifadesi önemlidir. Ayrıca TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil’in Almanlar, İngilizler ve Fransızlardan önce altıncı nesil savaş uçağı yapacaklarını belirtmesi de son derece mühimdir. Bu şartlar altında insansız savaş uçağı Türkiye’yi gelecekte lider ülkelerden yapacaktır.

Türkiye’nin altıncı nesil ve insansız savaş uçakları noktasında atılımları dururken beşinci nesil savaş uçakları almak istemesi çok isabetli teknik bir durumdur. Beşinci nesil uçaklardan elde edilecek teknik destekler altıncı nesil ve insansız savaş uçaklarına aktarıldığında, Türkiye’nin bu alanda öncülerden olması kaçınılmaz olacaktır. Tebrik ediyorum.