İnsanlığın hiç eksik olmayan derdi: Göç (1)

En istenmeyen göç şekli, insanların savaş, hastalık, ekonomik buhran, siyâsî gerilim, toplum düzeninin bozulması, bireysel, ailevî ya da toplumsal olarak bulundukları vatanı veya bölgeyi terk ederek yeni bir ülkeye veya bölgeye taşınmasıdır.

GÖÇ olayı yaşantımızdan hiç eksik olmamasına rağmen, son yıllarda sık kullanılan kelimelerden biri olarak karşımızda her daim canlılığını korumaktadır. Sosyal medyada ve gündelik yaşantımızda yerini koruyan “göç” kelimesi, insanımızın dilinden düşürmediği kelimelerdendir.

İnsanlar yüzyıllar boyunca yaşam şartlarını en iyi şekilde sağlayacağı, huzur bulacağı ve günlük ihtiyaçlarını karşılayacak bölgelerde yerleşmeyi ve oralarda yaşam sürdürmeyi istemişlerdir. Bir zamanlar yaşamsal şartları uygunken, geçen zamanda şartların değişiklik göstermesi ve yetersizliği yeni arayışları gündeme getirmektedir. Bu tür bir durumla karşı karşıya kalan insan toplulukları, bulundukları yerden uzaklaşıp yaşam imkânlarının daha iyi olduğu yörelere doğru göç ederler.

“Göç” kelimesi, kısa anlamıyla “bir yerden başka bir yere gitmektir”. Bu anlamı açacak olursak, ekonomik, dinî, siyâsî, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı bireylerin veya toplulukların hayatlarını idame ettirmek üzere bir yerleşim yerinden bir başkasına gitmek suretiyle yaptıkları coğrafî yer değiştirme hareketi olarak izah edilebilmektedir. Bu yer değiştirmenin bazı kuş, balık ve böcek türleri, deniz kaplumbağaları gibi hayvanlarda da rastlandığını biliyoruz. Bu demek oluyor ki, insanlarda olduğu gibi hayvanlar da göç olayıyla iç içe yaşamayı sürdürmektedir.

Hazreti Âdem ile Hazreti Havva’nın bilinen haram elmayı yemesiyle Cennet’ten kovulup dünyaya göç etmeleri, insanlık tarihinin ilk göç olayı olarak bilinmektedir. Tarih boyunca karşılaşılan göçlerin en önemli nedenleri doğa olayları, afetler, salgın hastalıklar ve kıtlıkken, günümüzde ekonomik, siyâsî, sosyal ve kültürel nedenler öne çıkmaktadır. 

En istenmeyen göç şekli, insanların savaş, hastalık, ekonomik buhran, siyâsî gerilim, toplum düzeninin bozulması, bireysel, ailevî ya da toplumsal olarak bulundukları vatanı veya bölgeyi terk ederek yeni bir ülkeye veya bölgeye taşınmasıdır.

Göç olaylarında insanların en önemli yaşam gereksinimi olan ekonomi ön almaktadır. Dolayısıyla yeterli gelire sahip olmanın yolu, bir kazanç kapısına sahip olma çabasıdır. Daha iyi şartlarda yaşama gereksinimi, iş ve aş olgusuyla karşıya bırakmaktadır. Bu sebeple ülke içinde veya ülkeler arasında çeşitli göçler olmaktadır. Bunlar zamanla çözümü zorlaşan büyük problemler ortaya çıkarmakta ve ülkelerin siyâsî, sosyal, ekonomik ve kültürel dengelerini bozmaktadır.

Göç çeşitleri

Göç olayının sebepleri ne kadar çeşitliyse, yapılış nedenleri de o kadar çeşitlilik arz etmektedir. Daha net anlaşılması için gönüllülük olup olmadığına, nüfus politikası amaçlı olarak, mekân değişikliği sebebiyle ve insan yeteneğine göre yapılan göçler olarak tasnif ederek izah etmenin doğru olacağını düşündüm.

Gönüllülük olup olmadığına göre göçler

Göç olayları, yapılma nedenlerinde gönüllülük olup olmadığına göre iki şekilde ele alınabilir.

Gönüllü göçler: Rahat yaşam şartlarına kavuşmak için kişinin kendi isteğiyle karar vermesidir. Bunlar çoğunlukla yurt içi göçlerini oluşturur. Geçici veya kalıcı göç olarak iki şekilde gerçekleşmektedir.

Geçici göçler, daha sonra dönmek üzere, belli süreliğine bir yerden başka bir yere göç olayıdır. Mevsimlik tarım işçilerinin göçü gibi…

Kalıcı göçler ise, daimî yerleşmek amacıyla bir yerleşim merkezinden bir başka yere göç etmektir. Köyden kasabaya veya şehre, şehirden bir başka şehre göç etmek, orada yerleşik duruma geçmek olarak belirtilebilir.

Zorunlu göçler: Savaş, afet, sürgün gibi nedenlerle bulunduğu yeri isteği dışında terk etme zorunda kalınması olayıdır. Buna baraj ve benzeri yapılaşmalar sonucu uygulanan göçleri de ekleyebiliriz. İnsanoğlunun en çok mağdur edildiği göç türüdür.

Mekân değişikliği olarak göçler

Göçler, mekân değişimi olarak ele alındığında “iç ve dış göç” olarak karşımıza çıkar.

İç göçler: Hangi sebeple olursa olsun, ülke sınırları içinde yer değiştirmeyi işaret eder. Türkiye, köyden şehre büyük oranlara ulaşan göçler sebebiyle bu göçlerle her daim karşılaşmaktadır. Köylerin boşalması ve şehirlerin gereğinden fazla büyümek durumunda kalması, beraberinde altyapı ve barınma problemlerini de getirmektedir. Türkiye, benzer problemleri en çok yaşayan ve hâlletmeye çalışan ülkeler arasındadır.

Dış göçler: Ülke sınırları dışına yapılan göçü ifade eder. Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülke insanlarının gelişmiş ülkelere göçü bu gruba girer. İş bulma güçlüğü, ekonomik sebepler, daha iyi şartlarda yaşama isteğiyle birlikte özgürlük, demokrasi ve insan hakları hususlarındaki sıkıntıları da aşma çabası, insanları dış göçe başvurmak zorunda bırakmaktadır.

Birçok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi bu tür göçler, göç alan ülkenin başlıca sorunları arasında yer almaktadır. Güney Asya, Orta Doğu, Afrika ve dünyanın birçok ülkesinden Amerika ve Avrupa’ya akın edilmesini bu kısımda sayabiliriz.

İnsan yeteneğine göre yapılan göçler

İşçi göçü: Ülkesinde çalışma imkânı bulamayanlar veya düşük ücretle çalışan işçiler farklı ülkelere göç etmektedirler. Ülkemiz insanlarının 1960’lı yıllardan itibaren resmî yoldan başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine gitmesi gibi…

Daha sonra gayr-i resmî gidişler bu göçü takip etmiştir. Kısa süreli de olsa Suudi Arabistan ve Libya gibi ülkelere de resmî veya gayr-i resmî olarak rağbet edildiği görülmüştür.

Beyin göçü: Belirli bir alanda kendisini yetiştirmiş, nitelikli meslek sahiplerini kapsayan göç türüdür. Başka ülkede iş bulma amaçlı yapılan bu göç, terk edilen ülke adına olumsuz olmakla birlikte, göç alan ülke için oldukça olumlu bir göç türüdür. Diğer göçlerde oldukça zorluk gösteren gelişmiş ülkeler, bu tür göçleri özellikle teşvik etmekte ve kapılarını sonuna kadar eğitimli ve yetenekli insanlara açmaktadırlar.

Nüfus politikası amaçlı uygulanan göçler

Bir ülkenin kendi sınırları içinde nüfus dengesini kendi politik amaçlarına göre değiştirmek amacıyla uyguladığı göçlerdir.

Yurt edindirme maksatlı göçler

Bunda Osmanlı’nın Balkanları yurt edinmesinde Anadolu’dan gönderdiği toplu göçleri örnek gösterebiliriz. Burada fazla gönüllülük olmasa da ikna yöntemi ön plândadır.

Sovyetler Birliği döneminde Türk yurtlarına ve Rusların azınlıkta olduğu veya hiç olmadığı bölgelere Rus nüfusunun yerleştirilmesini de bu kategoriden sayabiliriz.

Günümüzde farklı ülkelerde yaşayan Yahudilerin Filistin’e göç etmesi de bu kıstasa girebilir.

Etnik temizlik amaçlı göçler

Belirli bir bölgeye veya ülkeye aynı din veya etnik gruptan insanların hâkim olması amacıyla yaptırılan göçlerdir. Burada asimilasyon amaçlandığı için “Ya benden olursun ya da bu diyarı terk edersin” mantığı hâkimdir.

Balkanlarda yaşayan Türklerin, İmparatorluğun çöküş döneminden itibaren yaşam ve ölüm arasında kalınmasından dolayı Anadolu’ya akın etmesi, yakın tarihimizin unutulmayan göçlerindendir. Bu göçlerde de etnik temizliğin ön plâna çıktığı tarihî belgelerde yerini almıştır. “Soykırım” denecek düzeyde büyük katliamlara sebep olmuştur.

Bulgaristan Komünist yönetiminin Türklere uyguladığı asimilasyon ve baskı yüzünden 1984-1989 yıllarında yaşattığı göç olayı da Türklerin maruz kaldığı acıklı göçler arasındadır. 

Mübadele göçü

İki ülkenin anlaşarak, kendi içindeki karşı ülke mensuplarını uluslararası bir antlaşma ile yer değiştirmesidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması sonucunda günümüz Yunanistan topraklarında yaşayan Türk ve Müslümanların Türkiye’ye kabulü ve Türkiye sınırları içinde yaşayan Hıristiyan azınlıkların Yunanistan’a gönderilmesi, tarihimizde “Mübadele Göçleri” olarak yerini almıştır.

Sığınmacılık

Vatandaşı olduğu veya yaşadığı ülkeden arzusu dışında sınır dışı edilen veya kaçmak zorunda kalan kişi, başka bir ülkeye veya yere sığınma ihtiyacı duyabilmektedir. Bu insanlar kendi ülkelerinde ırk, din, sosyal konum, siyasal düşünce ya da etnik kimliği nedeniyle kendilerini baskı altında hissedebilmektedirler. Benzer çeşitli sebeplerden dolayı kendi devletine olan güvenini kaybeden, devletinin ona tarafsız davranmayacağı düşüncesini taşıdığı için ülkesini terk edenler mevcuttur. Belirtilen sebeplerden dolayı başka bir ülkeye sığınma talebinde bulunan ve bu talebi o ülke tarafından “kabul” edilen kişilere “sığınmacı/mülteci” denir. Bunlar genellikle yerleşmek maksadıyla olmayıp bir zaruret nedeniyle geçici olarak oturmak üzere bir ülkeye sığınan kişilerdir.

Kontrolsüz göç

Ne zaman, nerede, ne yöne oluşacağı kestirilemeyen yasa dışı göçler, düzensiz ya da kontrolsüz göç olarak nitelendirilmektedir. Bu tür göçler, küçük veya büyük gruplar hâlinde tarihin her döneminde rastlanan göçlerdir.

Son yıllarda ülkemizde hâddinden fazla göze çarpan bu göçlerin bir kısmı Afrika ve Asya’dan gelip Avrupa’ya geçmek isteyen transit göçlerdir. Bunlar Avrupa’ya ulaşmak için Türkiye’den geçen, başta Suriyeliler olmak üzere Afgan, Iraklı, Somalili, Afrikalı ve daha pek çok farklı ülkeden gelen göçmenlerdir. Bunların bazıları ise ülkelerindeki savaştan kaçıp emniyetli yer bulmak için yaşam mücadelesi verenlerdir. Her ne şekilde olursa olsun, girdikleri ülkenin demografisini değiştirmekte, yerli halkın huzurunun kaçmasına sebep olmaktadırlar. İş bulma zorluğu çekilen ülkede ucuz işçiliğe sebep olup yerli halkı emeğinin karşılığını alabileceği çalışma hakkından mahrum etmektedirler.

Sürgün

Bu tür bir göç olayının en bariz örneği, Sovyetler Birliği döneminde etnik grupları etkisiz hâle getirmek için nüfus karıştırma olayını örnek gösterebiliriz. Bu tamamen siyâsî otoritenin emrivaki uygulaması olarak gerçekleşmiştir. Bu göçler, tamamen zora dayalı göçlerdir. Gitmek ve ölmek arasında tek seçeneğin sunulduğu durumlar yaşanmıştır.

1944’lü yıllarda Stalin yönetimindeki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği himayesindeki Kırım adasının Tatar Türklerinden arındırılması, Gürcistan’ın Ahıska bölgesinde yaşayan Ahıska Türklerinin soykırım düzeyinde muamele görmesi sonucu Sibirya topraklarına doğru yola çıkarılmaları, tarihin kara sayfalarında yerini almıştır. Sovyetler Birliği’nin yıkılması sonucu yeni oluşan ülkelerdeki etnik karışıklığın en önemli sebebi, bahsi geçen göç olaylarının sonucudur.

Soykırım ve katliamlar

Soykırım, doğrudan göçe uygun görünmese de insanların yerinden, yuvasından, en acısı da canından edilmesi yani bu dünyadan göçü olarak ele alınırsa, insanlık için en acı ve yüz karası olanıdır. Tarihte emperyalist ülkelerin sömürgelerinde yaşayan insanlara sıklıkla uyguladığı bir yöntemdir. Şu an birçoğu demokrasi ve insan hakları havarisi kesilen Batılı ülkeler bu konuda hiç de iyi bir geçmişe sahip değillerdir.

Hitler’in Yahudilere uyguladığı, Ermenilerin Karabağ’da Türklere uyguladığı, başta Fransızlar olmak üzere Batılı devletlerin Cezayir, Ruanda, Myanmar gibi birçok ülkede uyguladığı yok etme politikaları soykırım ve katliam olmuştur, olmaktadır. Bu insanlık dışı uygulamalardan kaçıp canını kurtarmaya çalışanların göçü ise en hazin olanıdır.