KAPİTALİST ve seküler
yaşamın acımasızlığı, vicdanî değerleri olabildiğince aşındırmış durumda. Bu
yaşama kendisini fazlasıyla entegre etmiş olanların insan ilişkileri de role
dayalı ve olabildiğince yapmacık.
Nesnelerin
önemli bir yer tuttuğu bu yaşam biçiminde sosyal statüden toplumsal prestije
kadar birçok şey, nesneler üzerinden kendini görünüyor kılıyor. Nesnelerin bu
denli merkezde olduğu yaşam biçiminde ister istemez kişilik ve kimlik oluşumu
da nesneler üzerinden inşâ ediliyor.
Seküler
yaşamın bu denli toplum hayatına hâkim olmadığı dönemlerde aile, soy, nesep,
maddî durum yani zenginlik ve eğitim düzeyi gibi durumlar toplumsal prestij ve
statünün göstergesi idi. Ama günümüzde artık statünün veya toplumsal prestijin
göstergesi bunlar değil. Artık insanların hangi nesneye sahip olduğundan ziyade
hangi nesneye ihtiyaç duyduğu, kişinin statü ya da toplumsal prestijini
belirleyen bir norma dönüşmüş durumda. Yani ihtiyaçlar; statü, prestij, sınıf,
kimlik ve kişilik temelli tanımlamaların önemli bir göstergesi hâline geldi.
Bu
durumu belki birçoğu garipseyebilir. Ama seküler yaşam biçimlerinin baskın
olduğu yerlerde veya bu yaşam biçimine entegre olmuş insanlar gözlenirse
durumun böyle olduğu rahatlıkla gözlenebilir. Örneğin, hangi cep telefonuna ihtiyaç
duyulduğu, hangi eğlence aracına ihtiyaç duyulduğu, hangi sanat dalına ait
nesnelere sahip olunduğu, günümüzde statü ve toplumsal prestij göstergesi
olarak kabul görüyor.
Duygusal
ihtiyaçların giderilmesi hususunda da benzer durumlar söz konusu. Arabesk müzik
dinleyen biri ile klasik müzik dinleyen biri aynı statüden sayılmıyor. Arabesk
dinlemek kimilerine göre varoşluk işareti iken klasik müzik ya da opera, modern
insan tipine işaret ediyor. Ne tür içki tüketildiği, eğlenirken halay mı
çekildiği yoksa dans mı edildiği, sınıfsal bir gösterge olarak görülüyor.
Alışveriş
alışkanlıkları ve bu alışkanlıkların hangi mekânla bütünleştirildiği de hangi
yaşam tarzına entegre olunduğuyla ilişkilendirilebiliyor. Aynı ürünü halk
pazarı, mahalle mağazası ya da AVM’den almak gibi…
Bu
tür tanımlamalar dinlenme biçimine göre bile çıkarımlarda bulunabiliyor.
Örneğin, yorgunluğunuzu gidermek için neye ihtiyaç duyduğunuz, yorgunluğunuzu
hangi aktivite ile giderdiğiniz bile sizin farklılığınızı ve toplumsal
statünüzü betimlemektedir.
İhtiyaçlar
üzerinden kurgulanan bir yaşam, kaçınılmaz olarak bazı zorlukları beraberinde
getiriyor. İhtiyaçlar üzerinden statüsünü gösteren insanlar, bu statünün
devamını sağlamak için ihtiyaçlarını sürekli güncelliyorlar. Güncellemek de yetmiyor,
yeni ihtiyaçlar edinmek zorunda hissediyorlar. Çünkü ihtiyaçlarını güncellemez
veya yeni ihtiyaçlar edinmezlerse, önceden gereksinim duydukları ihtiyaçlar giderildiğinde
ya da doyuma ulaştıklarında statü veya toplumsal prestij silikleşiyor.
Dolayısıyla
insanlar, statüyü ve toplumsal prestijini devamlı kılabilmek için sürekli
ihtiyaçlar üretiyorlar. Bu ise insanı yapay olarak oluşturduğu ihtiyaçların
esiri kılıyor.
Bu
esaret ise insanı vicdanî ve insanî değerlerden uzaklaştırıyor. Yani insanlar
insanlıktan çıkıyor.