İnsanlar neden insanlıktan çıkıyor?

İhtiyaçlar üzerinden statüsünü gösteren insanlar, bu statünün devamını sağlamak için ihtiyaçlarını sürekli güncelliyorlar. Güncellemek de yetmiyor, yeni ihtiyaçlar edinmek zorunda hissediyorlar. Çünkü ihtiyaçlarını güncellemez veya yeni ihtiyaçlar edinmezlerse, önceden gereksinim duydukları ihtiyaçlar giderildiğinde ya da doyuma ulaştıklarında statü veya toplumsal prestij silikleşiyor…

KAPİTALİST ve seküler yaşamın acımasızlığı, vicdanî değerleri olabildiğince aşındırmış durumda. Bu yaşama kendisini fazlasıyla entegre etmiş olanların insan ilişkileri de role dayalı ve olabildiğince yapmacık. 

Nesnelerin önemli bir yer tuttuğu bu yaşam biçiminde sosyal statüden toplumsal prestije kadar birçok şey, nesneler üzerinden kendini görünüyor kılıyor. Nesnelerin bu denli merkezde olduğu yaşam biçiminde ister istemez kişilik ve kimlik oluşumu da nesneler üzerinden inşâ ediliyor.

Seküler yaşamın bu denli toplum hayatına hâkim olmadığı dönemlerde aile, soy, nesep, maddî durum yani zenginlik ve eğitim düzeyi gibi durumlar toplumsal prestij ve statünün göstergesi idi. Ama günümüzde artık statünün veya toplumsal prestijin göstergesi bunlar değil. Artık insanların hangi nesneye sahip olduğundan ziyade hangi nesneye ihtiyaç duyduğu, kişinin statü ya da toplumsal prestijini belirleyen bir norma dönüşmüş durumda. Yani ihtiyaçlar; statü, prestij, sınıf, kimlik ve kişilik temelli tanımlamaların önemli bir göstergesi hâline geldi.

Bu durumu belki birçoğu garipseyebilir. Ama seküler yaşam biçimlerinin baskın olduğu yerlerde veya bu yaşam biçimine entegre olmuş insanlar gözlenirse durumun böyle olduğu rahatlıkla gözlenebilir. Örneğin, hangi cep telefonuna ihtiyaç duyulduğu, hangi eğlence aracına ihtiyaç duyulduğu, hangi sanat dalına ait nesnelere sahip olunduğu, günümüzde statü ve toplumsal prestij göstergesi olarak kabul görüyor.

Duygusal ihtiyaçların giderilmesi hususunda da benzer durumlar söz konusu. Arabesk müzik dinleyen biri ile klasik müzik dinleyen biri aynı statüden sayılmıyor. Arabesk dinlemek kimilerine göre varoşluk işareti iken klasik müzik ya da opera, modern insan tipine işaret ediyor. Ne tür içki tüketildiği, eğlenirken halay mı çekildiği yoksa dans mı edildiği, sınıfsal bir gösterge olarak görülüyor.

Alışveriş alışkanlıkları ve bu alışkanlıkların hangi mekânla bütünleştirildiği de hangi yaşam tarzına entegre olunduğuyla ilişkilendirilebiliyor. Aynı ürünü halk pazarı, mahalle mağazası ya da AVM’den almak gibi…

Bu tür tanımlamalar dinlenme biçimine göre bile çıkarımlarda bulunabiliyor. Örneğin, yorgunluğunuzu gidermek için neye ihtiyaç duyduğunuz, yorgunluğunuzu hangi aktivite ile giderdiğiniz bile sizin farklılığınızı ve toplumsal statünüzü betimlemektedir.

İhtiyaçlar üzerinden kurgulanan bir yaşam, kaçınılmaz olarak bazı zorlukları beraberinde getiriyor. İhtiyaçlar üzerinden statüsünü gösteren insanlar, bu statünün devamını sağlamak için ihtiyaçlarını sürekli güncelliyorlar. Güncellemek de yetmiyor, yeni ihtiyaçlar edinmek zorunda hissediyorlar. Çünkü ihtiyaçlarını güncellemez veya yeni ihtiyaçlar edinmezlerse, önceden gereksinim duydukları ihtiyaçlar giderildiğinde ya da doyuma ulaştıklarında statü veya toplumsal prestij silikleşiyor.

Dolayısıyla insanlar, statüyü ve toplumsal prestijini devamlı kılabilmek için sürekli ihtiyaçlar üretiyorlar. Bu ise insanı yapay olarak oluşturduğu ihtiyaçların esiri kılıyor. 

Bu esaret ise insanı vicdanî ve insanî değerlerden uzaklaştırıyor. Yani insanlar insanlıktan çıkıyor.