
İNSANIN, anne rahmine düştüğü andan itibaren bu dünyadaki serüveni başlıyor. Yaptığı yolculuğu, bir dışa yolculuk (görünen ve bilinen hayat mücadelesi) bir de öze yolculuk (iç dünyasında devam eden sorgulamalar, varoluşunun anlamını bulma, hakikat yolculuğu) olarak iki yönlü inceleyebiliriz.
Bu yazıda bir bilim insanının gözünden insanı anlama çabasını değerlendireceğiz. Daha sonraki yazılarımızda erdemli bir yolculuğa dair çıkarımlar yapmaya çalışacağız.
***
Hümanist psikolojinin öncülerinden sayılan Rus asıllı Amerikalı bilim insanı Abraham Maslow (1908-1970), yönetim bilimi, çalışma ekonomisi, örgütsel davranış gibi psikoloji temelli alanlarda en çok bilinen isimlerdendir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, öğrencilik yıllarımdan bugüne kadar da en çok karşıma çıkan, sınavlarda sorulan ve herhangi bir mesele açıklanmaya çalışıldığında referans alınan bir model olma özelliğini korumaktadır.
Maslow, 1943 yılında Psychological Review dergisin yayınladığı “A Theory of Human Motivation” basamakta düzeyde karşılanan ihtiyaç, insanı bir üst düzey ihtiyaçları karşılamaya yönlendirir. İnsanın motivasyonunun temelinde bu ihtiyaçları karşılama isteği bulunmaktadır.
Fizyolojik ihtiyaçlar denilince insanın canlı bir varlık olma özelliği ile ilgili yeme, içme, boşaltım, uyuma, üreme gibi diğer canlılarla, özellikle hayvanlarla ortak temel ihtiyaçlar akla gelmelidir. Bu insanın ilk ihtiyaç kademesini oluşturmaktadır.
Güvenlik ihtiyacı, insanın tehlikelerden korunma, öncelikle can güvenliği olmak üzere ilişkili olduğu konularda (barınma, korunma, geçinme gibi) kendini güvende hissetmesiyle ilgilidir. Fizyolojik ihtiyaçları karşılanan insan, ikinci sırada güvenlik ihtiyacını gidermek için çalışmaktadır.
Aidiyet ihtiyacı insanın toplumsallığına vurgu yapmaktadır. Bir sosyal grubun üyesi olma (aile gibi), sevme ve sevilme gibi ihtiyaçlar bu kategoride düşünülebilir. Fizyolojik ve güvenlik ihtiyacını karşılayan bireyler, aidiyet ihtiyacını karşılamaya yönelmektedir.
Saygınlık ihtiyacı bireyin toplumdaki konumuna atıf yaparak, takdir edilme, beğenilme, onaylanma ve saygın bir konuma gelme çabasını ifade etmektedir.
Kendini gerçekleştirme ihtiyacı, Maslow’un ilk modelinde son basamaktır. Diğer ihtiyaçları karşılanan bireyler kendi varoluşunu gösterecek, içindeki potansiyeli açığa çıkaracak bir motivasyona sahip olmaktadır.
Maslow’un bu modeli Amerikan’ın rekabetçi iş dünyasını yansıttığı, farklı kültürlerde geçerli olmayabileceği veya Maslow’un öngördüğü gibi bir sıralamayı takip etmeyebileceği gibi konular üzerinden kritik edilmiştir. Bunların dışında Maslow’un bu modelinin materyalist bir bakış açısını yansıttığını düşünebiliriz. İnsanın metafizik, soyut ve ruhsal ihtiyaçları bu hiyerarşiye yansımamıştır veya çok öne çıkarılmamıştır. Klasik anlamda metafizik alandan tecrit edilmiş, ufku bu dünyaya hapsedilmiş modern ve dünyevî (seküler) bir perspektife sahip bir bireyin motivasyon kaynaklarını anlamaya yöneliktir. Günümüzde doğar doğmaz hayatın koşuşturmacasına dâhil olan, çeşitli eğitimlerle bir işe hazırlanan, işe girdikten sonra başarılı bir kariyer düşünen, para kazanma, toplumsal statü elde etme, başkalarına hükmetme ve yaşlanınca da “bir sahil kasabasında” sefa sürme peşinde olan vasat bir modern insanı bu çerçevede anlayabiliriz. Ancak hayat bu kadar düz çizgide devam etmez. Doğum ile ölüm arasında sadece rasyonel, somut ve dünyevî meselelerle değil, insan olmanın gereği olarak daha soyut varoluşsal meseleler de bizi kuşatır. İç dünyamızda kopan fırtınalar, anlama ve anlamlandırma arayışı, “sahil kasabasındaki” yaşlılıktan sonraki belirsizlikler insanı tedirgin etmeye devam eder.
Maslow’un 1943’teki teorisi tüm dünyaya hızlıca yazılır, çokça kullanılır ve en çok başvurulan yaklaşımlar arasında yerini alır. Türkçe literatürde de Maslow’un bu beşli hiyerarşisinin önemli bir yeri vardır.
Maslow, 1970 yılında kalp krizinden öldü. Ancak öldüğü sene iki çalışması daha (birisi 1966’da yayınlanan çalışmasının güncellenmiş hâli) yayınlandı. Bu iki yayınıyla Maslow beşli hiyerarşik modelini genişletmiş ve sekizli bir hiyerarşi oluşturmuştur.
Maslow’un güncellediği sekizli hiyerarşisinde, fark edeceğiniz üzere yukarıda açıkladığımız ihtiyaçların arasına bilişsel ihtiyaçlar ve estetik ihtiyacı, en üste de aşkınlık ihtiyacı eklenmiştir. Bilişsel ihtiyaçlar merak etme, keşfetme, bilme, anlama ve anlamlandırma gibi insanın zihninin ve aklının ortaya koyduğu ihtiyaçlardır. Estetik ihtiyaçlar dengeli olma, güzelliği inşha etme ve estetik bir biçim verme gibi konularla ilgilidir. Aşkınlık ihtiyacı ise insanın sınırlarını aşma, mistik deneyimler arama, kendini yüce varlıklarla ilişkilendirme arayışlarını ifade etmektedir.
Maslow’un sekizli yapısı metafizik çağrışımları sebebiyle olsa gerek, Türkçe literatürde çok fazla yaygınlaşmamış. 1970 yılında güncellediği model yerine 1943 yılındaki ilk modelini kullanmaya devam ediyoruz. Derslerde hâlâ beşli yapı öğretiliyor.
Maslow’un ölüm korkusu ile nasıl baş ettiği ayrı araştırma konusu olabilir. Ama 62 yaşında öldüğünü düşünürsek, hayatında yaşlılık yolculuğunu da tecrübe ettiğini görüyoruz. Maslow hayatının sonuna doğru, daha önce ortaya koyduğu hiyerarşisinin tam olarak bir insanın varoluşu ile ilgili motivasyonları kapsamadığını düşünmüş olacak ki, estetik, bilişsel ve aşkınlık ihtiyacı şeklinde soyut üç motivasyon kaynağı daha eklemiştir.
Bir insanı düşündüğümüzde beden (body), nefis (soul) ve ruh (sprit) gibi üçlü bir yapıda olduğunu, bir başka açıdan da insanın kalbi, zihni ve iradesinin bulunduğunu aklımızda tutalım. Maslow’un ilk modelinde insanın beden (fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı), nefis (aidiyet, saygınlık) ve irade (kendini gerçekleştirme) mekanizmalarına yönelik ihtiyaçlar bulunduğunu; insanın varoluşsal unsurlarından olan kalp, zihin ve ruh kaynaklı ihtiyaçlarının ise düşünülmediğini söyleyebiliriz.
Maslow’un güncellediği sekizli hiyerarşide ise kalp, zihin ve ruh cevherlerinin ihtiyaçlarını da dâhil ettiği görülmektedir. Estetik ihtiyaçları kalpten, bilişsel ihtiyaçlar zihinden ve aşkınlık ihtiyacı ise ruhtan kaynaklı gibi görünüyor. Maslow için insanın varoluşsal yolculuğunu doğum-ölüm arasına sıkıştırmak yetmemiş olacak ki, aşkınlık ihtiyacını ortaya koymakla da metafizik alana kendini açmış oluyor.
Yazımızın bu kısmında insan üzerine kafa yoran bir bilim insanının zihinsel yolculuğu ile nereye doğru evrildiğini anlatmak istedik. Gelecek yazılarımızda bu konuya devam edeceğiz…