İnsanın şifâ arayışı

Hastalık imtihanı karşısında sağlıklı olma nimetiyle de insan mükâfatlandırılmaktadır. Sağlıklı olmak büyük bir nimet olduğu kadar, aynı zamanda büyük bir imtihandır. İnsan, sağlık nimetini koruma ve devam ettirme şeklinde büyük bir meydan okumayla karşı karşıyadır. Sağlıklı olma nimetini israf etmek ve tüketmek, insanın biyolojik, psikolojik ve sosyal çöküşünü hazırlamaktadır.

İNSAN için sağlıklı olmak büyük önem taşımaktadır. Sıhhatli bir nefes almanın en büyük servet olduğu bilinmektedir. İnsan için sağlıklı olmak ve sağlıklı kalmak, en aslî amaçtır. En iyi duânın “sağlığı istemek” olduğunu ifade eden Rahmet Peygamberi, sağlığını korumanın ve kollamanın insan ve mümin olmanın bir gereği olduğunu ifade etmektedir.

Günümüzde insanlığın en büyük felâketi, “sağlığını kaybetmesi” veya “sağlığının gasp edilmesi” olarak ifade edebileceğimiz faciayla yüz yüze kalmış olmasıdır. İnsanın biyolojik, sosyal ve psikolojik sağlığı, artık korunamaz hâle gelmiştir. Sağlığın korunması, insanlık için bir bekâ sorunu niteliğindedir. Biyolojik, psikolojik ve sosyal sağlığını yitiren insanlığın geleceğinin tehlikede olduğunu söylemek, kehanet olmasa gerektir.

Dünyada sağlığın elden gittiğinin altı yoğun bir şekilde çizilmesine rağmen, sağlığın tekrar nasıl kazanılacağı ve korunacağı konusunda ise doyurucu ve sadra şifâ öneriler ve yollar ortaya konulamamaktadır. Sağlık konusunda küresel ölçekte bir kaos ve kafa karışıklığının yaşandığını söyleyebiliriz.

İslâm, sağlığın korunmasını kendisinin varlık nedenlerinden biri olarak görmektedir. Canın, aklın, malın, neslin ve dinin korunmasını aslî amaç olarak ortaya koyan İslâm, aslında biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan sağlığı korumayı amaçlamaktadır. Canın, aklın, malın, neslin veya dinin korunamadığı bir hâlde kişinin biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak sağlıklı kalması mümkün değildir.

İslâm açısından sağlık konusu teferruat değil, en aslî amaç ve değerdir. Sağlığın ihmâl edilmesi, istismar edilmesi ve sığlaştırılması, insan hayatına biyolojik, psikolojik ve sosyal müdahalelerin önünü açmaktadır. İslâm, insan sağlığını her türlü keyfî, yüzeysel ve istismar amaçlı müdahaleye kapatmaktadır.

Rahmet Peygamberi, sağlığını ve zamanını israf edenlerin büyük kayıpta olduklarını söylemektedir. Sağlık ve zamanı israf etmemek ve de gasp edilmesine karşı uyanık ve duyarlı olmak, hayatımızı verimli ve dolu dolu yaşamamızın imkânlarını oluşturmamızı sağlamaktadır. Daha sağlıklı hayat vaatleriyle insanların her açıdan nesneleştirildiği günümüzde, sağlığın istismar edilmesi, bütün kötülüklerin kapılarını sonuna kadar açmaktadır. Şifâ kapıları, ancak sağlığı gasp etmeye yönelik istismar kapılarının kapatılmasıyla mümkün olacaktır.

Hastalık ve acı, genellikle kaçınılması gereken olumsuzluklar ve yıkımlar olarak düşünülmektedir. Günümüzde hastalık ve acı ötekileştirilirken, haz ve zevk yüceltilmektedir. İslâm, hastalığı ve acıyı insanla buluşturmakta ve barıştırmaktadır. Hastalık ve acılarımız, hayatımızı ve kişiliğimizi sorgulamamız ve kendimizi yeniden iyileştirmek, geliştirmek ve olgunlaştırmak için bir imkân olarak sunulmaktadır. Başka bir ifadeyle, İslâm, hastalıklarımızın ve acılarımızın bizim her şeyimiz, öğretmenimiz ve hayatımız olduğunu bize öğretmektedir.

Hastalıktan ve acıdan ders çıkarmak, sağlıklı olmanın olmazsa olmazıdır. Biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan nasıl yaşadığımızı, nerelerde hatâ yaptığımızı ve bundan sonra hayatımızda nasıl bir yol haritası takip edeceğimizi, tecrübe ettiğimiz hastalık ve acılar sayesinde öğrenebiliriz.

Sıhhat nimeti ve insan

Hastalık kadar, insan sıhhatli olmaya da ihtiyaç duymaktadır. Hastalık imtihanı karşısında sağlıklı olma nimetiyle de insan mükâfatlandırılmaktadır. Sağlıklı olmak büyük bir nimet olduğu kadar, aynı zamanda büyük bir imtihandır. İnsan, sağlık nimetini koruma ve devam ettirme şeklinde büyük bir meydan okumayla karşı karşıyadır. Sağlıklı olma nimetini israf etmek ve tüketmek, insanın biyolojik, psikolojik ve sosyal çöküşünü hazırlamaktadır.

İnsanın iyilik hâlini koruması, sağlıklı olma nimetini verimli, yapıcı ve yaratıcı bir şekilde muhafaza etmesini gerektirmektedir. Yaşlanma ve ölüm dışında her hastalığın bir çâresi vardır. Günümüzde insanlar, yaşlanmamak ve ölmemek için birbirleriyle yıkıcı bir rekabet içine sokulmaktadırlar. İnsan enerjisini, bilgisini, birikimini ve araştırmasını, tedavisini bulacağı hastalıklar üzerine yoğunlaştırmalıdır. Yaşlılıktan kaçmak ve genç kalmak vaadiyle kozmetik sektörü başta olmak üzere değişik güçlerin sahteliklerine ve yalanlarına güvenilmemelidir.

Ölümü ve yaşlanmayı insan olmanın doğal tecrübeleri kabul etmek sûretiyle hayatın her aşamasında kişinin sağlıklı, dolu dolu ve doya doya nasıl yaşayacağının yollarını ve imkânlarını keşfetmesi gerekmektedir. İnsan, hayata odaklanmalıdır. Ölümden ve yaşlılıktan kaçmak, insanı ümitsizliğe, çâresizliğe, yıkıma, tatminsizliğe ve başıboşluğa sevk etmekten başka bir işe yaramamaktadır.

Günümüzde insan sağlığına en büyük tehditlerden biri, ölüm ve yaşlanmadan kaçma yanılsamasının peşinde hayat tüketmekten kaynaklanmaktadır.

“Şifâ”nın kaynağı Allah’tır. Her türlü şifânın kaynağı Allah olduğu için, Allah, “Şâfî” olarak isimlendirilmektedir. Mutlak Şifâ Verenin Allah olduğu gerçeğinden hareketle, bütün tedavilerin ve reçetelerin göreceli şifâ araçları olduğunun bilinmesi lâzımdır. Bütün şifâ kaynakları, Mutlak Şâfî olan Allah’a göre göreceli ve sınırlıdırlar. İnsan, sürekli olarak kendisine şifâ verecek yolları aramaya devam etmelidir.

Hiç kimse, ortaya koyduğu bir tedavi metodundan dolayı yüceltilmemeli ve gücü mutlaklaştırılmamalıdır. Sağlıkla ilgili meselelerde hiç kimse mutlak bir şekilde takip edilmemeli ve otorite hâline getirilmemelidir. Şifâ dağıttığı ileri sürülen bazı sahtekâr kişi ve/veya grupların, kendilerinde ilâhî ve mucizevî güçler vehmetmeleri, Allah’ın mutlak şifâ kaynağı olduğu şeklindeki Tevhîd ilkesine aykırıdır ve bunun, insanlığımızı çürüten bir sapkınlık olduğunun altının çizilmesi gerekmektedir.

Biyolojik ve zihinsel sağlığın birlikte ele alınması önemlidir. Zihinsel olarak sağlıklı olmayanların biyolojik varlıkları büyük zarar görmektedir. Hırs, açgözlülük, öfke ve sabırsızlık, zihnimizi bitirdiği gibi bedenimizi de tüketmektedir. Hırsın, öfkenin ve sabırsızlığın kontrol altına alınması, bizi bedenimizle, ruhumuzla ve çevremizle daha sağlıklı ilişkiler kurabilen kişiler hâline getirecektir.

Sağlıklı olmak nasıl tarif edilmeli?

Sağlıklı olmak, genellikle tıpla ilgili bir mesele olarak ele alınmaktadır. Sağlıklı olmak konusu, biyolojik, psikolojik, ekolojik-sosyolojik, mânevî-metafiziksel olmak üzere dört ana bağlamda ele alınmayı gerekli kılmaktadır.

Mânevî alanda rahatsız olan birinin biyolojik, psikolojik ve sosyal düzlemlerde sağlıklı olması mümkün değildir. Sağlıklı olmanın varoluşla, değerle ve bilgiyle yakın ilişkisi vardır. Bedenimiz kadar rûhumuzun da bakımını yapmak lâzımdır.

Sözlerimiz, duygularımız, düşüncelerimiz, davranışlarımız ve kişiliğimiz, sağlığımızın tamamını oluşturmaktadır. Sağlıklı sözler, duygular, düşünceler, davranışlar ve kişilikler, bizim için şifâ kaynağı olabilirler. Rûhumuza, bedenimize, psikolojimize, sosyal ilişkilerimize, duygularımıza, dilimize, düşüncelerimize, davranışlarımıza ve kişiliğimize dikkat ederek, onların bakımlarını sürekli olarak yaparak kendi şifâ kaynaklarımızı oluşturarak Allah’ın nimeti olan sağlığımızı koruyabiliriz.