İnsana özne oluşunu hatırlatan faktör: Coronavirüs

Terörist de, virüs de devlet tanımıyor. Her ikisi de milletimize zarar veriyor, her ikisiyle de mücadelenin kendine has yöntemleri var. Benzerlikleri de mevcût... Nasıl ki virüse karşı sosyal mesafeyi koruyoruz, teröre karşı da mesafeyi korumalıyız. Birisi Sağlık Bakanlığı’nın tavsiyesi, diğeri Adalet Bakanlığı’nın… Uyarsan faydası sana, uymazsan zararı hepimize!

ÖZNE nedir?

Bir tümcede bildirilen eylemi yapan ya da yüklemin bildirdiği durumu üzerine alan kimseyi ya da şeyi belirten sözcük ya da sözcük öbeği...

Felsefe alanındaki tarifi ise şöyle: Bilinci, sezgisi, düş gücü olan, bilmeye yönelen ama kendisi bilgi nesnesi olmayan varlık…

Peki, insan “özne” olmayı hak ediyor mu? Ya da özne olarak kalabilecek mi?

***

Son zamanlarda hepsini okumasam da çok miktarda, Coronavirüs salgını sebebiyle dünyanın geleceği için Coronavirüs öncesi ve sonrası temalı yorum, analiz ve değerlendirme yazılıyor. Aslında hepimizin gelecek için belirli ölçülerde kalıcı değişimler olacağına dair öngörüleri vardır.

Öyle bir zamandayız ki, gelecekte hayatta kalmak için ya son derece güncel yeteneklere sahip ve yüksek seviyede donanımlı bir teknolojik altyapı ile kullanıcı bilgisine sahip olacaksınız ya da tamamen ilkel-primer teknikler yani temel bilgiler ve kurallara göre doğada veya kırsalda yaşamayı bileceksiniz…

Eğer yaşınız 50’den fazlaysa ve kent yaşamı öncesi köy ya da kırsalda yaşamayı öğrenmiş şanslı biriyseniz, bir keçi ve küçük bir avlu-tarla ile hayatta kalmayı öğrenmiş olma ihtimâliniz yüksek. Yok, eğer sadece kent yaşamında büyümüşseniz, tüketici olarak kent sistemine mecbursunuz.

Dünyada hâlâ çeşitli coğrafyalarda, hattâ en gelişmiş ülkeler de dâhil her yerde, doğa ile barışık şekilde yaşam sürmeyi bilen insanlar ve toplumlar var. Ama modern şehirlerde böyle bir yaşamın sürdürülmesi, en azından bugünkü şehir konseptinde mümkün değil! Gelecekte belki o da mümkün olacak…

Son yaşadıklarımıza bakınca, dünya “insan”dan kurtulmaya karar vermiş gibi görünüyor. Galiba dünya gezegeni “insan”a karşı kendini koruma protokolünü başlattı. Sonuçta gezegenin üzerinde mevcût ekosistemin kurallarını ve sınırlarını zorlayan tek varlık, insan…

Meselâ şöyle başlıklar hatırlarız geçmişi anlatan: “İnsanlığı etkileyen olaylar”, “dünya tarihini değiştiren olaylar”, “yüzyılın/binyılın buluşları” gibidir o başlıklar…

Dikkat ederseniz, öne çıkan/çıkarılan bu olaylar, insanı ya da insanlığı etkileyen hâdiseler, insanca buluşlar ve gelişmeler hakkında…

Yani varlığın öznesi “insan”...

Gezgenin, hattâ tüm evrenin öznesi insan… Tarihin öznesi de…

Bilimin, tıbbın, teknolojinin, salgının ve sair tüm önemli önemsiz olayın öznesi insan…

Herhangi bir olayın insan için önemi, faydası, zararı, fırsatları, tehditleri… İnsan, insan, insan…

Madem böyle, bugünkü gibi hepimizi yani “insan”ı tehdit eden bir şeye karşı, özne olan insanın kendi geleceği için birlikte mücadele etmesi beklenmez mi? Normalde elbette beklenirdi… Ancak insan, doğadaki normal bir tür olsaydı… Ama insan işte, akıl fikir ermiyor(!)…

Özne “insan” ya, işte burada başlıyor kavga zaten!

Hangi insan? Hangimiz insan? Kim? Kime göre insan?

Gezegenimizin de bize kafayı takması bundan dolayı bence. Yani evrene ve gezegenimize göre hepimiz biriz ve aynıyız. Yani sadece insanız…

Örneğin, Coronovirüsten bahsederken kişiselleştirilmiş bir virüsten bahsediyor muyuz? Yani adı olan ya da hangisi olduğunu anlatabildiğimiz bir Coronavirüs var mı? Hayır! Hepsi aynı virüsün devamı… Ama bizim için insan öyle mi? Her birimiz ayrı bir insan, ayrı bir özne, ayrı bir kişilik... Sorun şu ki, insan türü olarak Dünya gezegeni için de bizler virüs gibiyiz anlaşılan… Dışarıdan bakınca zararlı bir tür sadece…

Virüs gibi, Dünya üzerinde yaşayan ve 8 milyar civarında olduğu düşünülen asalak bir canlı türü… İnsan… Sadece insan...

***

Peki, bizi özne yapan nedir? Ya da kimdir?

Cevap: Bizi kim muhatap almışsa, O’dur!

Ya da biz kime duâ ediyorsak, “O”…

Her şeyin bir yaratıcısı varsa eğer, “insan”ı diğer yaratılmış canlı ya da cansız varlıklardan ayıran da aynı güçtür. Yarattığı tüm varlıkların arasından sadece birini özne yapmış ve muhatap almışsa, “özne” olarak “insan”, özel olmalı.

İnsan kendi kendini özne yapamaz; esasen birini özne yapan, diğeridir. Yani muhatap alandır. Ayrıca iki muhatap varsa etkileşim de olmalı ki muhatap alınmanın bir anlamı olsun. “Esas olan, sensin” diyor zaten Yaratan. Ve diğer her şeyi “insan” için yarattığını, bundan öğrenmemiz gereken çok şey olduğunu söylüyor. Öğreniyoruz…

***

Meselâ Yahudiler, İsrailoğlullarının seçilmiş bir topluluk olduğuna inanırlar. Tabiî bu durumda özne sadece kendileri oluyor ve diğer insanlar da dâhil, başka hiçbir canlının özne olma ihtimâli kalmıyor onlara göre...

İnsanların başkaca inandığı bir çok din ve inanç var. Meselâ çok sayıda tanrı olduğuna inanlar, tanrı ya da benzeri bir gücün olmadığına inananlar, bir yaratıcıya inanan ama dinlere inanmayanlar da var.

İnsanların tamamını eşit olarak özne yapan, İslâm dini ile Allah’tır (cc). Allah, Kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm ve Peygamberi Hazreti Muhammed (sav) ile anlattığı İslâm dininde, tüm insanları aynı anda ve eşit bir şekilde muhatap alarak “özne” kabul etmekte, diğer tüm yaratılmışların da bir düzen içinde olduğunu anlatmaktadır.

Coronavirüs tüm dünyada her inançtan ve her milletten insanı tehdit ediyor ve hasta edip bazılarımızın ölümüne sebep oluyorsa, Coronavirüs zemininde hepimiz özneyiz.

Garip olan şu ki, dünyada hâlâ Siyahiler gibi, insanların bir kısmını özne olarak görmeyen, hattâ “insan” kabul etmeyen bazı insanlar var.

Diğer yandan kendi milletinden olmayan insanları özne kabul etmeyen ve “insanca” yaşama hakkına değer vermeyen sözde modern toplumlar da mevcût.   

Suriyeli göçmenleri sınırından içeri almayan ve insanların yaşama hakkını garanti altına aldıkları tüm yasa ve anlaşmalara rağmen Suriyelileri “insan” olarak özne kabul etmeyen bir Avrupa medeniyeti (!) var meselâ...

Coronavirüs bile insan seçmiyor, herkesi özne kabul edip hasta ediyor!

Dünya genelinde Coronavirüs tarafından özne olarak görülen insanlar, diğer yandan Asıl Muhatabı hatırlamaya başladılar. Tüm dünyada insanlar toplu şekilde duâlar ediyor ve her dinden insan, ortak bir cümle ile İlâhına yalvarıyor.

Kiliselerde ezanlar bile okunuyor, hastanelerde sağlık çalışanları ve bazı bilim insanları Tanrı’ya yalvarıyor.

Evet, işte böylece hepimiz “özne” olduğumuzu hatırladık!

***

Bizi özne yapan, Yaratıcımız elbette. Hatırlatan ise, böylece Coronavirüs oldu.

Herhangi bir yaratıcıya ya da tanrıya inanmayanlar için -canlı ve cansız tüm varlıklar aynı seviyede olmalı ki bu durumda-, evrende herhangi bir “özne” de yoktur. Yani insanın, farenin ya da herhangi bitkinin ölmesi arasında fark yoktur o düşüncenin sahibi için. Ya da ölüp ölmemesinin bir anlamı olmamalıdır. “Özne yok” diyenler için bu mantıkla bakıldığında korkmanın da bir anlamı yoktur.

Tüm soru ve sorun, kendisini özne kabul edenlere aittir. “İnsan” olduğunu iddia edenlerin dayanışma gösterdiği ve ortak şekilde mücadele ettiği bir tehdit olmalı Coronavirüs.

***

Başka bir açısından bakınca…

Örneğin devletler de vatandaşlarını özne kabul ederler. Devlet yoksa vatandaşlık kavramı da yoktur. Vatandaş yoksa devlet kavramı anlamsızdır. Devlet varsa, “özne” vatandaşıdır. Burada özne tüm insanlar değil, sadece o devletin vatandaşları olan insanlardır. Devlet ile vatandaş arasında bir hukuk, kurallar, kanunlar, haklar ve görevler çerçevesinde bir diyalog vardır.

Ama bazen vatandaş da olsa kimisi, devleti tanımadığını söyleyip başkaldırır. Meselâ kendi devleti olarak kabul etmez kimliğini taşıdığı bin yıllık devleti ve terör yoluna girip başkaldırır. Düzeni bozar, anarşi ve kaos ile devletini küçük düşürmeye çalışır, hattâ ayrı bir devlet kurmaya kalkar. İşte bu noktada terörist ile virüs arasında benzerlikler var.

Coronavirüs de düzeni bozuyor, devleti tanımıyor, sistemleri altüst ediyor, devletleri küçük düşürüp başarısız ve hattâ zayıf gösteriyor. Sanki doğanın teröristleri olan virüsler gibi… 

İşte tam bu noktada, terör örgütleri duruma uyanıyor ve virüsle işbirliğine kalkışıyorlar sanki! Devletler üst üste kararlar alıp durumu kontrol altına almaya çalıştıkça, fırsatçı örgütler moral bozuyor, dezenformasyon ve yalan haberlerle algı operasyonları yapıyor.

Sanki bir Coronavirüs salgını ya da küresel bir pandemi ile değil de bir “sağlık terörü” ya da “salgın terörü” ile karşı karşıyayız bu bağlamda.

Her olayı ya da olumsuzluğu devlete, hükûmete yahut da iktidara ve kamu otoritesine karşı kullanmak için fırsat olarak gören bazı odaklar, psikolojik terör eylemleri yapıyorlar. Lütfen dikkatli olalım, bu işin şakası yok! Virüs ile dans olmaz. Bir bakmışsınız ki enfekte olmuş hâlde yoğun bakımdasınız...

Diğer yandan, terör örgütü ve teröristlerin de şakası olmaz!

Bir bakmışsınız, terörle yan yanasınız ve fark etmeden ona destek oluyorsunuz. Ha PKK veya FETÖ ile kol kola olmuşsunuz, ha Coronavirüs tedbirlerini hiçe sayıp sosyal mesafeyi bozarak salgını yayacak tarzda davranmışsınız…

Sonuçta terörist de, virüs de devlet tanımıyor. Her ikisi de milletimize zarar veriyor, her ikisiyle de mücadelenin kendine has yöntemleri var. Benzerlikleri de mevcût...

Nasıl ki virüse karşı sosyal mesafeyi koruyoruz, teröre karşı da mesafeyi korumalıyız.

Birisi Sağlık Bakanlığı’nın tavsiyesi, diğeri Adalet Bakanlığı’nın…

Uyarsan faydası sana, uymazsan zararı hepimize!

Muhalefet etmek, farklı düşünmek, eleştirmek, itiraz etmek nasıl demokratik hak olarak bir gereklilikse, kamu düzeni içinde kalmak da demokrasinin gereğidir. Mesafeyi koruyamayanlar, istemeden ve hattâ fark etmeden enfekte olabiliyorlar, Allah korusun.

Bu durumda bazı vatandaşlarımızın, “Coronavirüsü tehdit olarak görmüyorum” diyerek Devletin ve sağlık otoritelerinin uyarı ve tedbirlerini benimsememesi, Coronovirüsten daha tehlikeli bir sonuç yaratıyor.

Bu durumda salgın yeni bir terör eylemine dönüşerek “sağlık terörü”ne yol açıyor.

***

Terörle mücadelede Devletin yanında olmaya alışık olmayanlar da dâhil, bazı toplumsal kesimler salgına karşı tedbirler konusunda yeterince havaya giremediler sanki.

Milletimizin her bir ferdi ve her bir can kıymetlidir; hepimiz birbirimiz için kıymetliyiz. Ne kadar farklı düşüncelerde de olsak, manipülasyona gelmeyelim ve mesafeye dikkat edelim, lütfen!

Bütün vatandaşlar ve birlikte yaşamaya inanmış insanlar olarak, uyanık olmalı ve salgın terörüne karşı mücadelede milletimizin, yakınlarımızın ve sevdiklerimizin yani kimsenin sağlığını riske atmamalıyız!

Biz bize yeteriz Türkiye’m!