GEORGE Orwell “1984” romanında, “Geçmişi denetim altında
tutan, geleceği de denetim altında tutar. Şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi
de denetim altında tutar” diyor ve ekliyor: “Üstelik geçmiş, doğası gereği değiştirilebilir
olmasına karşın hiçbir zaman değiştirilememişti.”
Bu romandaki felsefik söylem ve ifadelerin okurda bir
zihin fırtınası oluşturmasına dair analizlerde bulunacak değilim. Kendisinde ve
çevresinde olup bitenlerle ilgili kayıtları olmazsa insanın, yaşamı da zamanla
belirsiz bir hâl alır. Yani bizler ne kadar hatırlarsak, hatırladıklarımızla
kalırız.
İnsan bilinçli olmak mecburiyetindedir. Yazara göre
geçmiş doğası gereği değiştirilebilir olmasına karşın, hiçbir zaman değiştirilememiş.
Yazar elbette dünle bugün arasında soyut varsayımlarda bulunarak zihinlerde
sorgulama amacını güdüyor. Çürümüşlüğe bir bakıma ayna tutuyor.
Değişim, zamanında olmalıdır. Değişimin ne olduğuna, neden
ve niçin olduğuna bakılmakla birlikte, zaman geçtikten sonra olabilen
değişimlerin bir anlam ve değeri kalmayabilir. Bugün için yaşananlar,
insanların bakış açıları ve gelinen noktada çok şeylerin erozyona uğradığı,
bazı şeylerin akıp gittiği ve bu durumun devam ettiği de bir gerçektir.
Gerçekleri (ne yaparsanız yapın) değiştiremezsiniz.
Ancak gerçeklerin kendiniz, aileniz ve çevreniz için olumlu yönde değişmesini
sağlarsanız bir anlamı olur. Hayatın bir gayesi vardır. Birey, sırf biyolojik
bir varlıktan ibaret değildir. Sadece bir kütle olarak düşünülemez. Madde ve
mânâ âleminde yaşayan bir varlıktır insan. İnsanın dış yüzü bedensel olarak nasıl
görünürse görünsün, kafa ve ruh yapısı, insanı insan yapan en önemli
özelliklerdendir. Bedenle ruhun bir ayrımından da elbette söz etmiyoruz. İnsan,
bütün olarak, yaşayışıyla bıraktığı izlerle olumlu ve olumsuz anlamlar bırakır.
İnsanlar kısım kısım
İnsanlar hayatları boyunca mücadele içindedirler. Her
insanın amaçları vardır. Bu amaçlar kişiden kişiye değişiklik gösterir.
Hedeflenen amaçlar itibariyle insanları pek çok kısma ayırmak mümkündür. Meselâ
kendisi için, başkası için, başkalarının sayesinde yaşayanlar… Sorun üretip
sıkıntılar için yaşayanlar… Sorunun bir parçası da olsa çözümleri için
yaşayanlar... Ağlayanlar, ağlatanlar, güldürenler, sevindirenler, iyiliğe ömür
adayanlar…
Kendi içlerinde pek çok alt bölümlere ayrılsa da bütün
bu nitelemeleri üç kısımda mülahaza etmek yanlış olmaz: “Yüksek, orta ve aşağı
türde insanlar”…
George Orwell bu tip insanları jiroskopa benzetir.
Alegorik olarak yani
yalnız kütle merkezi sabit olan ve her yöne dönebilen
bir kütle veya tekerlek... Hayatta toplum yapısı hiç değişmez. Yüksek kesim
kendi konumunu korumak, orta kesim bir üste çıkmak ve yüksek kesimle yer değiştirmek,
aşağı kesim ise tüm insanların eşit olacağı bir toplum için gündelik
yaşamlarını sürdürmektir.
İnsanların farklı kısımlara ayrılmasına karşılık,
insanlığın doğuşundan bugüne (doğuştan) gelen yetenekleri vardır. Uzmanlık
isteyen işlerde bazı fertler diğerlerine göre yeğ tutulur ve ilgi görürler.
Toplumda anlamsızlık egemen oldukça, davranışlar ve
bakış açıları da değişiyor. Sevgi, dostluk, dürüstlük, cesaretten mahrum kalma
ve yaşama sevincini kaybetmeler başlıyor. İnsanın yüreğinde her şey ölüyor.
Böyle durumlarda duygusallık ağırlaşıyor. İnsan sevilmekten çok, anlaşılmayı istiyor.
İnançlara bağlı kalmak ve vazgeçmemek büyük bir ümit
kaynağıdır. Böylelikle insanın kendine ve topluma yabancılaşması da önlenmiş
olacaktır. İnsanın gururu, güveni, kendine saygısı silinmemelidir ki ahlâkıyla
daim olabilsin. Eğitimli ve inançlı kimselerin durumları sağlam kalelere
benzer, kolay kolay yıkılmaz.
İnsanın yetişmesi
İnsanın yetişmesi çocuklukla birlikte başlar. Sonradan
yetişme zordur. Ancak bazı insanlar azimleriyle, yapamadıklarını, hayâl
kırıklıklarını silmek uğruna bir yerlere gelebilir, kendilerini
yetiştirebilirler. Bu çok emek ve zaman isteyen bir durumdur. Peki, insan
kendini geliştirmek için ne yapmalıdır? Bir insan nasıl gelişir?
İnsanı geliştirmenin yolu, baştan başlamaktır. Bir
çocuk ilkokulda okuma alışkanlığı kazanmadığında, ileri safhalarda kitap okumaya
istek duymaz. Aşılanmak istenen iyi ve olumlu davranışlar, erken yaşta
alışkanlık kazandırılarak gerçekleştirilebilir. Öncelikle çocuklara, eğitim ve
öğretim çağlarında millî ve dinî prensipler iyi öğretilmelidir. Verilen iyi
eğitim ve öğretimle özgüven sağlanmalı, karakterli, doğru, dürüst, ilkeli birer
fert olmalılar.
İyi insan yetiştirmek zordur. Her çocuğun insanî
özellikleri tespit edilmelidir. Çocukların zekâlarını anlamak, gelişme çağında
olmaları nedeniyle zor olabilir. Belli bir yaşa geldiklerinde katı, sıvı ve
esnek akıldan hangisine sahip oldukları anlaşılır.
Katı akıl: Daha fazla kontrol hissiyle hareket eder ve
belirsizlikten korur. Bu akıl sahipleri disiplinli olurlar.
Sıvı akıl: tutarsız oldukları için her şeyden
etkilenirler, çevrelerindekilere adapte olurlar. Şartlara göre değişebilirler,
başkalarınca kontrol altına kolayca alınırlar.
Esnek akıl: Düşünceli ve üretici olurlar. Kendi
düşüncelerini başkalarına dayatmadan ve itaat de etmeden içinde bulundukları
konuma yerleşebileceklerini bilirler.
Bir çocuğun iyi yetişmesinde model, öncelikle evde
başlar, okulda devam eder, şekillenir ve sokakta kendini gösterir. Bu bakımdan
ebeveynler davranışlarına dikkat etmeli, iyi örnek olmalılar. Çocukların
mücadele gücünü geliştirmek için motive etmeli, aile bireylerini üzen ve
sevindiren durumlar konuşulmalı, paylaşılmalı, uyum ve huzur sağlanmalıdır.
Güven duygusu aşılanmalı ve güvenilmeli, çocukların farklı ortamlarda olması
sağlanmalı, değişik insanları ve çevreyi tanımalarına fırsat verilmelidir.
Yapılan bir hata veya yanlış, baskı yerine güzel ve yerinde davranışlarla çözüm
yoluna gidilmelidir.
Çocuğunuzun olumlu davranışlarını takdir ve teşekkür
edin. Öfke ânında izlenecek en iyi yöntem, çocuğun dikkatini başka yöne
çekmektir. Bu konuda işaret ve beden dili eğitimi alan kızımı çok takdir
ederim. Misafirlikte de olsa bir çocuğun dikkatini ânında başka bir yöne çeker,
sükûnu sağlar.
Duygu, düşünce ve inançlarını açık, dürüst ve
başkalarının haklarını ihlâl etmeden, başkalarını aşağılamadan, incitmeden ve
ezmeye çalışmadan ifade etmesi sağlanmalıdır.
Yetişkinler için de aslında tavsiye edilecek pek çok
konu var. Her fert kendinden ve aile yaşantısından örnek almalı. Her fert
babasının iyi davranışlarını örnek almakla birlikte, olumsuz, hatalı uygulama
ve davranışlarının da tersini yapmayı kendisine ilke olarak edinmelidir.
Böylelikle hatalardan arınmış ve doğru olanı yapmış olabilsin.
İyi fertler yetiştiğinde güzel, aydın, anlamlı,
insanın içini asil duygular kaplar. İyiliksever, müşfik, merhametli biri
hatırlandığında hüzünlenmiş, sararıp solmaya başlayan hasta ruhlar iyileşir,
şifa bulur. Kabul edelim ki, her insanın kendine göre bir ahlâk anlayışı
vardır. Bazıları keyifli bir anda onurlu bir hâl aldığı gibi, bir başkası da tersi
olabilir. Dostoyevski’nin de dediği gibi, “insan ara sıra lüzumundan fazla
tevazu gösterip kibarlaşıyor; bunun tek sebebi, ruhsal güzelliğin yaşadığı
kirizdir”. Ne böyle bir kriz yaşamalı, ne de olayları gereğinden fazla abartmalı.
Hayatta en dikkat edilmesi gereken, ömür boyu sürecek olan istikrardır.
Bugün de, yarın da birlik olmalı, hareket ve ahengin
esası ruhtan gelmelidir. Hayata iyi bakabilmek için bu elzemdir. İnsan kendine
yetmeli, bundan büyük kuvvet yok! O, her şeyi evirip çeviren, bütün açık gizli
mânâları içine alan tek varlık! Kendini yetiştiren insanlar, manevî heyecanlarını,
ruh kıymetlerini kaybetmemeliler. Güzelliğe, asalete, zenginliğe, şerefe, bilgi
ve hünere malik olmak, iyi bir eğitim ve mânâ ile dirilmeleri, kendilerinin
yetişmeleri ve yetiştirilmeleriyle mümkün olur.