İnsan kendine yetmeli!

İnsan kendine yetmeli, bundan büyük kuvvet yok! O, her şeyi evirip çeviren, bütün açık gizli mânâları içine alan tek varlık! Kendini yetiştiren insanlar, manevî heyecanlarını, ruh kıymetlerini kaybetmemeliler. Güzelliğe, asalete, zenginliğe, şerefe, bilgi ve hünere malik olmak, iyi bir eğitim ve mânâ ile dirilmeleri, kendilerinin yetişmeleri ve yetiştirilmeleriyle mümkün olur.

GEORGE Orwell “1984” romanında, “Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutar. Şimdiyi denetim altında tutan, geçmişi de denetim altında tutar” diyor ve ekliyor: “Üstelik geçmiş, doğası gereği değiştirilebilir olmasına karşın hiçbir zaman değiştirilememişti.”

Bu romandaki felsefik söylem ve ifadelerin okurda bir zihin fırtınası oluşturmasına dair analizlerde bulunacak değilim. Kendisinde ve çevresinde olup bitenlerle ilgili kayıtları olmazsa insanın, yaşamı da zamanla belirsiz bir hâl alır. Yani bizler ne kadar hatırlarsak, hatırladıklarımızla kalırız.

İnsan bilinçli olmak mecburiyetindedir. Yazara göre geçmiş doğası gereği değiştirilebilir olmasına karşın, hiçbir zaman değiştirilememiş. Yazar elbette dünle bugün arasında soyut varsayımlarda bulunarak zihinlerde sorgulama amacını güdüyor. Çürümüşlüğe bir bakıma ayna tutuyor.

Değişim, zamanında olmalıdır. Değişimin ne olduğuna, neden ve niçin olduğuna bakılmakla birlikte, zaman geçtikten sonra olabilen değişimlerin bir anlam ve değeri kalmayabilir. Bugün için yaşananlar, insanların bakış açıları ve gelinen noktada çok şeylerin erozyona uğradığı, bazı şeylerin akıp gittiği ve bu durumun devam ettiği de bir gerçektir.

Gerçekleri (ne yaparsanız yapın) değiştiremezsiniz. Ancak gerçeklerin kendiniz, aileniz ve çevreniz için olumlu yönde değişmesini sağlarsanız bir anlamı olur. Hayatın bir gayesi vardır. Birey, sırf biyolojik bir varlıktan ibaret değildir. Sadece bir kütle olarak düşünülemez. Madde ve mânâ âleminde yaşayan bir varlıktır insan. İnsanın dış yüzü bedensel olarak nasıl görünürse görünsün, kafa ve ruh yapısı, insanı insan yapan en önemli özelliklerdendir. Bedenle ruhun bir ayrımından da elbette söz etmiyoruz. İnsan, bütün olarak, yaşayışıyla bıraktığı izlerle olumlu ve olumsuz anlamlar bırakır.

İnsanlar kısım kısım

İnsanlar hayatları boyunca mücadele içindedirler. Her insanın amaçları vardır. Bu amaçlar kişiden kişiye değişiklik gösterir. Hedeflenen amaçlar itibariyle insanları pek çok kısma ayırmak mümkündür. Meselâ kendisi için, başkası için, başkalarının sayesinde yaşayanlar… Sorun üretip sıkıntılar için yaşayanlar… Sorunun bir parçası da olsa çözümleri için yaşayanlar... Ağlayanlar, ağlatanlar, güldürenler, sevindirenler, iyiliğe ömür adayanlar…

Kendi içlerinde pek çok alt bölümlere ayrılsa da bütün bu nitelemeleri üç kısımda mülahaza etmek yanlış olmaz: “Yüksek, orta ve aşağı türde insanlar”…

George Orwell bu tip insanları jiroskopa benzetir. Alegorik olarak yani yalnız kütle merkezi sabit olan ve her yöne dönebilen bir kütle veya tekerlek... Hayatta toplum yapısı hiç değişmez. Yüksek kesim kendi konumunu korumak, orta kesim bir üste çıkmak ve yüksek kesimle yer değiştirmek, aşağı kesim ise tüm insanların eşit olacağı bir toplum için gündelik yaşamlarını sürdürmektir.

İnsanların farklı kısımlara ayrılmasına karşılık, insanlığın doğuşundan bugüne (doğuştan) gelen yetenekleri vardır. Uzmanlık isteyen işlerde bazı fertler diğerlerine göre yeğ tutulur ve ilgi görürler.

Toplumda anlamsızlık egemen oldukça, davranışlar ve bakış açıları da değişiyor. Sevgi, dostluk, dürüstlük, cesaretten mahrum kalma ve yaşama sevincini kaybetmeler başlıyor. İnsanın yüreğinde her şey ölüyor. Böyle durumlarda duygusallık ağırlaşıyor. İnsan sevilmekten çok, anlaşılmayı istiyor.

İnançlara bağlı kalmak ve vazgeçmemek büyük bir ümit kaynağıdır. Böylelikle insanın kendine ve topluma yabancılaşması da önlenmiş olacaktır. İnsanın gururu, güveni, kendine saygısı silinmemelidir ki ahlâkıyla daim olabilsin. Eğitimli ve inançlı kimselerin durumları sağlam kalelere benzer, kolay kolay yıkılmaz.

İnsanın yetişmesi

İnsanın yetişmesi çocuklukla birlikte başlar. Sonradan yetişme zordur. Ancak bazı insanlar azimleriyle, yapamadıklarını, hayâl kırıklıklarını silmek uğruna bir yerlere gelebilir, kendilerini yetiştirebilirler. Bu çok emek ve zaman isteyen bir durumdur. Peki, insan kendini geliştirmek için ne yapmalıdır? Bir insan nasıl gelişir?

İnsanı geliştirmenin yolu, baştan başlamaktır. Bir çocuk ilkokulda okuma alışkanlığı kazanmadığında, ileri safhalarda kitap okumaya istek duymaz. Aşılanmak istenen iyi ve olumlu davranışlar, erken yaşta alışkanlık kazandırılarak gerçekleştirilebilir. Öncelikle çocuklara, eğitim ve öğretim çağlarında millî ve dinî prensipler iyi öğretilmelidir. Verilen iyi eğitim ve öğretimle özgüven sağlanmalı, karakterli, doğru, dürüst, ilkeli birer fert olmalılar.

İyi insan yetiştirmek zordur. Her çocuğun insanî özellikleri tespit edilmelidir. Çocukların zekâlarını anlamak, gelişme çağında olmaları nedeniyle zor olabilir. Belli bir yaşa geldiklerinde katı, sıvı ve esnek akıldan hangisine sahip oldukları anlaşılır.                    

Katı akıl: Daha fazla kontrol hissiyle hareket eder ve belirsizlikten korur. Bu akıl sahipleri disiplinli olurlar.

Sıvı akıl: tutarsız oldukları için her şeyden etkilenirler, çevrelerindekilere adapte olurlar. Şartlara göre değişebilirler, başkalarınca kontrol altına kolayca alınırlar.

Esnek akıl: Düşünceli ve üretici olurlar. Kendi düşüncelerini başkalarına dayatmadan ve itaat de etmeden içinde bulundukları konuma yerleşebileceklerini bilirler.

Bir çocuğun iyi yetişmesinde model, öncelikle evde başlar, okulda devam eder, şekillenir ve sokakta kendini gösterir. Bu bakımdan ebeveynler davranışlarına dikkat etmeli, iyi örnek olmalılar. Çocukların mücadele gücünü geliştirmek için motive etmeli, aile bireylerini üzen ve sevindiren durumlar konuşulmalı, paylaşılmalı, uyum ve huzur sağlanmalıdır. Güven duygusu aşılanmalı ve güvenilmeli, çocukların farklı ortamlarda olması sağlanmalı, değişik insanları ve çevreyi tanımalarına fırsat verilmelidir. Yapılan bir hata veya yanlış, baskı yerine güzel ve yerinde davranışlarla çözüm yoluna gidilmelidir.

Çocuğunuzun olumlu davranışlarını takdir ve teşekkür edin. Öfke ânında izlenecek en iyi yöntem, çocuğun dikkatini başka yöne çekmektir. Bu konuda işaret ve beden dili eğitimi alan kızımı çok takdir ederim. Misafirlikte de olsa bir çocuğun dikkatini ânında başka bir yöne çeker, sükûnu sağlar. Duygu, düşünce ve inançlarını açık, dürüst ve başkalarının haklarını ihlâl etmeden, başkalarını aşağılamadan, incitmeden ve ezmeye çalışmadan ifade etmesi sağlanmalıdır.

Yetişkinler için de aslında tavsiye edilecek pek çok konu var. Her fert kendinden ve aile yaşantısından örnek almalı. Her fert babasının iyi davranışlarını örnek almakla birlikte, olumsuz, hatalı uygulama ve davranışlarının da tersini yapmayı kendisine ilke olarak edinmelidir. Böylelikle hatalardan arınmış ve doğru olanı yapmış olabilsin.

İyi fertler yetiştiğinde güzel, aydın, anlamlı, insanın içini asil duygular kaplar. İyiliksever, müşfik, merhametli biri hatırlandığında hüzünlenmiş, sararıp solmaya başlayan hasta ruhlar iyileşir, şifa bulur. Kabul edelim ki, her insanın kendine göre bir ahlâk anlayışı vardır. Bazıları keyifli bir anda onurlu bir hâl aldığı gibi, bir başkası da tersi olabilir. Dostoyevski’nin de dediği gibi, “insan ara sıra lüzumundan fazla tevazu gösterip kibarlaşıyor; bunun tek sebebi, ruhsal güzelliğin yaşadığı kirizdir”. Ne böyle bir kriz yaşamalı, ne de olayları gereğinden fazla abartmalı. Hayatta en dikkat edilmesi gereken, ömür boyu sürecek olan istikrardır.

Bugün de, yarın da birlik olmalı, hareket ve ahengin esası ruhtan gelmelidir. Hayata iyi bakabilmek için bu elzemdir. İnsan kendine yetmeli, bundan büyük kuvvet yok! O, her şeyi evirip çeviren, bütün açık gizli mânâları içine alan tek varlık! Kendini yetiştiren insanlar, manevî heyecanlarını, ruh kıymetlerini kaybetmemeliler. Güzelliğe, asalete, zenginliğe, şerefe, bilgi ve hünere malik olmak, iyi bir eğitim ve mânâ ile dirilmeleri, kendilerinin yetişmeleri ve yetiştirilmeleriyle mümkün olur.