FETÖ’nün cemaat olarak
bilindiği zamanlarda, mesullerden birinin “Câmilerde güzel arkadaşlar edinip
bize getirin” sözünü şöyle cevaplamıştım: “Adam yolunu zaten bulmuş, ne gereği
var? ‘Sokaktan, kafeden getirin’ diyorsanız yapayım…”
Toplantı
odasında soğuk hava estiren bu cevap kimsenin işine gelmiyordu. Sokaktan adam
getirmek zordu zira. Câmidekiler hazırdı ne de olsa…
Genç
denilecek yaşlardayım ancak hayatımı hep bu zora talip olarak yaşadım.
Üniversitede
PKK sempatizanı olduğunu bildiğimiz sınıf arkadaşımıza selâm verdiğimde diğer
arkadaşlarım tepki gösterirlerdi neden selâmlaştığımı sorarak. Bense Hoca
Nasreddin hesabı “Ya tutarsa?” diyerek göle maya çalma telâşında olurdum. Zira
bir insan daha kaybetmeye dayanamıyordum.
O
günlerden bugünlere, ülkemizde bugünkü siyâseti seyrederken her an birilerini
kaybetmenin hüznünü yaşıyorum şimdilerde. Dillere takılı şarjörler boşaltılıyor
her gün. Can çıksa da huyun çıkmayacağına inanan ne çok bilmiş var! Değişmenin,
evrilmenin, hatta tövbe etmenin ne olduğundan habersiz ne çok kişi…
Siyâseti
hayatımın merkezinde gördüm hep. Sorunlardan kurtulmanın tek yolu olarak… Ancak
hayatımı siyâsetin zorlaştıracağını hiç düşünmemiştim. Maalesef bu ülkede
siyâset, kendisiyle ilgilenenler eliyle meslek hâline getirilmiş de dükkân
dükkân, tezgâh tezgâh siyâset pazarlanır olmuş.
Erkeklerin
berberleriyle olan münasebetleri lâtife konusudur, bir alıştı mı, bir daha
bırakamaz ya hani… Onun gibi, hangi tezgâhtan siyâset almışsanız, daima ondan
almak zorundaymışsınız gibi… Diğerine gözünüz kayarsa hain ilân edileceksiniz
neredeyse…
2023
seçimlerinde, bundan 18 yıl önce doğan çocuklar da oy kullanacaklar. Hangi
tezgâhtan alışveriş yapsınlar istersiniz? “Bu gençlik ne acayip?!” diyenlerin
tezgâhlarına yanaşmayacaklarını biliyorsunuz, değil mi?
Bu
yüzden siyâseti satmamak gerek; siyâseti bedava sunmalı, zira onun bedeli somut
değil.
Bu
yüzden çocuklarınıza darbeleri anlatın, karneyle alışveriş yaptığınız günleri
anlatın, hastanelerin çöplüklere dönüştüğü zamanları anlatın, başkalarının
savaşları arasında ezildiğimiz günleri anlatın, insan haklarına nasıl tecavüz
edildiğini, başörtülülerin nasıl muamelelere tutulduğunu anlatın, 2001 Krizi’ni
anlatın, 15 Temmuz’u anlatın!
Her
gece Yûsuf Kıssası’nı anlatırdım büyük kızıma, şimdi biliyor… Küçüğün zamanı
gelsin, ona da anlatacağım. Mûsâ’nın hikâyesini anlattım, biliyor. Küçüğe de
anlatacağım. 15 Temmuz’da yaşadıklarımı, neden eve çok geç döndüğümü büyük
kızım bizzat sorup öğrendi, küçüğüne de anlatacağım.
Anlayana
kadar her çocuğa, her gence anlatacağım. Zira bir insan dahi kaybetmeye
dayanamıyorum.