İnsan, iktidarı yoktan var edemez

1 adet su molekülü elde etmek istiyorsak H2O formülünü hakkıyla uygulamak durumundayız. 1 hidrojen atomuna “Hatırım için su ol” dersek, o atomlarla bir adet bile su molekülü yapamayız. Sosyal olaylarda da bu böyledir. Biz kullar sosyal ve fiziksel konularda vardan yok, yoktan da var edemeyiz.

NE kadar güçlü ve becerikli olursa olsun, kimse, hiçbir konuda olmadığı gibi iktidarı da yoktan var edemeyeceğini bilir. Bir şeyler vardır, parlatırsınız. Koyacağınız pakete uygunsa İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde olduğu gibi paketler, seçimlerden sonra açması için seçmene sunarsınız. Peki, “Tozunu alıp parlatayım” dediğinizde önünüzdeki şey tamamen tozdan ibaretse ne yaparsınız? 

Paketlemek istediğiniz şey pakete uymayacak şekilde -sağdan soldan belli olacak kadar- yamuk bir şeyse, paketleyip halka nasıl sunarsınız? 

Türkiye'deki taraflardan biri, çok net bir şekilde fark edildiği gibi (maalesef öyle), ne pakete girecek kadar düzgün, ne de tozu alınıp parlatılacak kadar az tozlu. 

Türkiye, muhalefetsiz seçime giriyor. İyi de, muhalefete oynayan dış güçler yani ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İsveç ve İsrail gibi ülkeler ne yapar bu durumda? Türkiye’de ta 1876’dan beri seçim yapılmaktadır. Esas bugüne kadar ulaşan siyâsî akımların girdiği seçimler, İkinci Meşrutiyet’ten bu yana yapılan seçimlerdir. O seçimlerde hangi siyâsî akımlar varsa, bugün de onlar vardır. 1923 sonrası CHP aynı olmakla beraber, karşısındakiler, farklı isimlerde de olsa aynı siyâsî akımlardır. CHP’nin zorla musallat olduğu 1923-1950 arası dönemi saymazsak, CHP hiçbir seçimi iktidar olacak şekilde kazanamamıştır. Her kaybettiği seçime de bugünkülerden farklı teknik ve yöntemlerle hazırlanmamıştır. Karşısındakilere yalan yanlış ithamlar, iftiralar yapagelmiş, yanına her seçimde farklı akımlardan insanları almıştır. Şimdi Sağ partileri yanına almasına bakıp da bunu yeni bir yöntem olarak düşünmemek lâzım. 

Eskiden yanına kimleri kimleri almadı ki CHP? Müftülerden ilâhiyat profersörlerine, Ülkücü kökenden gelenlerden tutun da PKK sempatizanlarına, Marksist, aşırı Sol kim varsa hepsini almıştır. Peki, sonuç? Her zamanki gibi hüsran! Bir tek 12 Eylül öncesi merhum Ecevit’in başbakan oluşu vardır. O süreci daha sonraki konuşmalarında Ecevit bir yanlışlık olarak kabul etmektedir. 

Belki “İBB’yi almayı başardı” gibi bir iddia söylenebilir. İyi de, zaten CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni daha önceden de alabilmişti. 12 Eylül Darbesi yapıldığında, İBB CHP tarafından yönetiliyordu. 1989-1994 arasında da bugünkü CHP zihniyeti tarafından yönetilmişti. Demem o ki, İBB seçimleri önemli bir gösterge değil. 

Bir başka delil olarak “O zaman Kılıçdaroğlu yoktu” gibi saçma bir cümle de söylenebilir. “Saçma” diyorum, çünkü Kılıçdaroğlu ilk defa bir seçime girmiyor; 12 seneden beri kaç sefer mindere çıktı. Hepsinde de yenildi! 

Anlaşılıyor ki, bu oluşumdan iktidar çıkmaz. Ne parlatmaya müsait, ne de pakete girecek kadar düzgün bir yanı var. İnsanoğlunun “yoktan var edebilme” gücünün olmadığını çok çok iyi bilen ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve İsrail gibi birçok ülke, insanüstü bir gayretle meydana getirdikleri atmosferde bu oluşumların iktidar olamayacaklarını anlamamış mıdır? Bu yoktan bir iktidar var edemeyeceklerinin farkına varmamışlar mıdır? Elbette farkındalar. Peki, farkında olduklarını nasıl anlıyorum?

Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının dünyaya satışının Türkiye’siz olamayacağını gördükleri ve Türkiye’deki iktidarı da değiştiremeyeceklerini anladıkları andan itibaren ilişkileri iyileştirmeye başladılar. Düşünebiliyor musunuz, geldiğimiz noktada İsrail ile Türkiye diplomatik ilişki bile kurdu. O da yetmedi, ABD, Türkiye’nin çevresine bunca askerî yatırım yapmasına rağmen, aramızdaki F-16 sorununu bile çözme konusunda ifadeler kullandı. Yakında AB müzakereleri tekrar başlarsa kimse şaşırmasın. Ardından da Partriotları göndermelerini bekliyorum. 

ABD ve saz arkadaşları satmadıklarıyla kalıyorlar. Türkiye işini bir şekilde görmeye devam ediyor. Hani daha sonra kazık fiyatlarla satma ümidi olsa oradan zararını telâfi eder de ne kadar geciktirirse onun için kârdır gözüyle baksak… O da değil.

Şimdi yeni dönem başladı. Hem dış güçler, hem de dış güçlerle herhangi bir ilgisi olmasa da muhalif partiler bir taraftan yoktan iktidar var etme çabalarını sürdürürken, diğer taraftan da daha fazla zarar etmemenin, daha fazla kayıpta olmamanın çaresine bakacaklar. Yani mevcut iktidarla bir şekilde en az zarar görerek işlerini yapmaya çalışacaklar. 

Hepimizin şunu bilmesi lâzım: 1 adet su molekülü elde etmek istiyorsak H2O formülünü hakkıyla uygulamak durumundayız. 1 hidrojen atomuna “Hatırım için su ol” dersek, o atomlarla bir adet bile su molekülü yapamayız. Sosyal olaylarda da bu böyledir. Biz kullar sosyal ve fiziksel konularda vardan yok, yoktan da var edemeyiz.