İnsan, gıda ve maneviyat

Bugün dünyada insan hayatının fesada gitmesinin nedeni, doğal beslenme sisteminin şeytanî bir oyunla fesada uğratılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu şeytanî oyunu bozmanın yolu, haram ve yapay olan yiyecek ve içecekleri hayatımızdan çıkarmak, insanlığımızı yeniden fıtratına kavuşturacak yeni bir doğal beslenme rejimi inşâ etmekten geçmektedir.

İNSAN, her açıdan en güzel şekilde yaratılmış bir varlıktır. Dünyaya gelmeden önce ana rahminde kendisine sunulan beslenme sistemi sayesinde varlık bulan insan, bu dünyaya olan yolculuğuna selim bir mide ve boğazla başlamaktadır.

Kişinin insanlaşma süreci, manevî ve doğal bir niteliğe sahip anne sütüyle beslenmesiyle devam etmektedir. İnsanın yemesi ve içmesi, sıradan bir bedensel ihtiyacın giderilmesi değildir. Yeme-içme sistemimiz, kişinin insan olarak kendisini olgunlaştırması ve geliştirmesiyle yakından ilgilidir. Aklı, kalbi ve midesi sağlıklı, derinlikli ve genişlikli bir şekilde dolu olmayan bir kişinin sahici ve sahih anlamda manevî ve ahlâkî bir insan olması mümkün değildir.

Midemize aldığımız yiyecek ve içecekler, insan olma sürecimize dâhil ettiğimiz ürünler anlamına gelmektedir. Boğazımızdan geçen türlü yiyecek ve içecekler, midemiz için bir meydan okuma niteliğindedir; çünkü midemiz, kendisine yollanan her türlü yiyecek ve içeceği hazmetme şeklinde ciddî bir meydan okuma ile karşı karşıyadır.

Midemizden önce büyük bir meydan okuma ile karşı karşıya olduğumuz gerçeği ile bizim yüzleşmemiz ve kendimize sürekli olarak şu soruyu sormamız gerekmektedir: Midemizden önce yediklerimizi ve içtiklerimizi insan olarak hayatımızda hazmetmeye hazır mıyız?

Yeme ve içme konusu, sadece mideyi doldurma meselesi değildir. Yeme-içme konusu, hayatımızda neyin hazmedilip neyin hazmedilmeyeceğini belirleyen bir bekâ konusudur.

İnsanın İlâhî özden neşet eden ahlâkî ve manevî bir doğası vardır. İnsan, ahlâkî ve manevî varlığını doğal bir şekilde yaşamalıdır. Bizim doğal bir şekilde varlığımızı tecrübe etmemiz, yediklerimizin ve içtiklerimizin insan fıtratına uygun olup olmadığıyla yakından ilgilidir. Günümüzde yediklerimiz ve içtiklerimiz, büyük ölçüde doğal olmayan yapay ürünlerden ibaret hâle gelmiştir. Yapay yiyecek ve içecekler, insanın “fıtrat” şeklinde ifade ettiğimiz sahih benliğini ortadan kaldırmakta, insanı yapay bir nesneye dönüştürmektedir.

Yapay gıdalar, ahlâk ve maneviyat tecrübesini ortadan kaldıran ve insanı yapaylaştırma şeklinde bir tehlike ile yüz yüze bırakmaktadır. Günümüzde hayatımızın her tarafı yapay içecek ve yiyeceklerle kuşatılmış durumdadır. Kişi, sürekli olarak kontrol edilmez bir şekilde midesini doldurmaya motive edilmekte ve koşullanmaktadır. Kişinin, yapay gıdalarla midesi doldukça tatminsizlik ve açlık seviyesi artmaktadır. Fizyolojik olarak yeme ve içmeye olan ihtiyacımız sınırlı olmasına rağmen, yeme ve içmeye koşulanmış, ancak tatmin olmayan bir makineye dönüşmüş durumdayız.

Midemiz, bir türlü doymayan canavar gibi sürekli hareket hâlindedir. İnsanın doğal olması gereken yeme-içme sisteminin dejenere edilmesi sonucu, insanın aklı ve kalbi boş durumdadır. Mideyi her türlü yapay maddeyle doldurarak onu kötülüklerin kaynağı olan bir kaba dönüştürmek, insanlığın varlığını kendi eliyle imhası anlamına gelmektedir. Mideyi yapay ürünlerle doldurmaya şartlanan bir hayat süren insan, aklın, kalbin ve midenin ihtiyaçlarının sağlıklı bilgi, duygu ve gıdalarla beslenmesi gerektiği gerçeğinden gafil hâle gelmiştir.

Gıdadan düşünceye

Yediğimiz gıdaların, düşüncelerimizin ve duygularımızın oluşumunda büyük etkisi vardır. Midemizde olan, aynı zamanda aklımızda ve kalbimizde olandır. Helâl lokma, aklımızdaki helâl düşünce ve kalbimizdeki helâl duygudur. Mide yapaylaştıkça, akıl ve kalp de yapaylaşmaktadır.

Yediklerimizin ve içtiklerimizin duygularımıza, düşüncelerimize, davranışlarımıza, kişiliğimize ve kaderimize dönüştüğü gerçeğini çoktan unutmuş durumdayız. İnsanlığın acil bir şekilde helâl lokma bilincini yeniden kazanması gerekmektedir bu yüzden. Yediklerimizi ve içtiklerimizi düzeltmeden, duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı düzeltemeyiz. Ahlâkî ve manevî bir hayatı tecrübe edemeyiz.

Bugün artık coğrafya, insan için kader olmaktan çıkmıştır. İnsan için kader olan husus, günümüzde gıdadır. Gıda, kaderdir. Bugün dünyada gıda yokluğundan kaynaklanan bir sorun bulunmamaktadır. Dünyamız aşırı gıda tüketiminden dolayı obez, şişman ve hasta olan insanlarla dolup taşmaktadır. Hazmedemediği gıdaları tüketmekten dolayı milyonlarca insan hayatını kaybetmekte, hastalanmakta ve değişik sorunlarla yüz yüze kalmaktadır.

Obezite, diyabet ve kanser, insanlığı küresel ölçekte tehdit eden ölümcül hastalıklardır. İnsanların obez, kanser ve diyabete yakalanmasının nedeni, yedikleri ve içtikleridir. İnsanlar, yememeleri ve içmemeleri gereken gıdalar yüzünden kansere ve diyabete yakalanmakta, obez olmaktadırlar. Bugün insanlığın yediği ve içtiği şeyler, gıda olma niteliklerini kaybetmişlerdir. Bugün “gıda” adı altında yediğimiz ve içtiğimiz ürünlerin neredeyse tamamı, kimyasal ve katkı maddelerinden oluşan yapay zehirler şeklindedir. Kimyasal ve katkı maddelerinden oluşan yiyecekleri ve içecekleri tatmin olmaz bir şekilde tüketmemiz sonucunda biyolojik, psikolojik ve sosyal açılardan hasta olmakta, acı çekmekte ve iyilik hâlimizi kaybetmekteyiz.

İnsana kaybettiren veya kazandıran, mutlu eden veya mutsuz eden şey, yediği ve içtiğidir. Şeytan, insanlığın atası olan Âdem ve eşini ölümsüzlük yalanıyla yasak meyveyi yemeye ikna etmek sûretiyle kandırmıştı. Yasak ve fıtrî olmayan bir meyvenin yenmesi sonucu insanlık, kendi doğal vatanı olan Cennet’i, mutluluğu ve huzuru kaybetmiştir.

Günümüzde de şeytan, genetiği değiştirilmiş yiyecekler ve nano-ürünlerle insanlığı kandırmaya devam etmektedir. Aslında şeytanın oyunu, başından beri yemememiz ve içmememiz gereken yiyecekleri ve içecekleri yemeye ve içmeye ikna etmeye çalışmaktan ibarettir. Kimyasal ve nano-teknolojilerle üretilen yiyecekleri ve içecekleri tükettikçe, sağlıklı bir hayattan uzaklaşmakta, her geçen gün sağlığımızla beraber ahlâkımızı ve maneviyatımızı da kaybetmekteyiz.

Bilim ve teknoloji maskesinin arkasına gizlenmiş bir şekilde insanlığı midesi üzerinden köleleştirmeye çalışan şeytanî nitelikteki küresel bir hegemonya oyunuyla insanlık karşı karşıyadır.

Ahlâk ve maneviyat, her türlü şüpheden uzak, saf, temiz ve güzel olanı tecrübeyi gerektirmektedir. İnsanın ahlâk ve maneviyatı, aldığı yiyecek ve içecekler üzerinden ortadan kaldırılmaktadır. Bugün tükettiğimiz yiyecek ve içecekler, her türlü şüpheyle malûl, bulanık, kirli ve çirkin niteliklere sahip zehirlerden başka şeyler değildirler. Kişi helâl, sağlıklı, doğal ve tayyip olan gıdalarla kendisini beslemediği sürece, Allah’la, insanla ve kâinatla olan ilişkisini düzeltemeyecektir.

Bugün dünyada insan hayatının fesada gitmesinin nedeni, doğal beslenme sisteminin şeytanî bir oyunla fesada uğratılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu şeytanî oyunu bozmanın yolu, haram ve yapay olan yiyecek ve içecekleri hayatımızdan çıkarmak, insanlığımızı yeniden fıtratına kavuşturacak yeni bir doğal beslenme rejimi inşâ etmekten geçmektedir.