İnsan depresyona neden girer?

Depresyon bir hastalıktır. Öncelikle bunu bilip kabul etmek gerekir. Herhangi bir hatanızdan, kusurunuzdan, eksikliğinizden ya da günahınızdan kaynaklanmaz. Bu hastalığa beyin kimyasının bozulması yol açar. Yaşanan üzücü olaylar ve stres bunda etkilidir.

DEPRESYON, uzun süre devam eden ve kişinin hayatını olumsuz bir şekilde etkileyen, sürekli üzüntü ve ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluğudur. Mutsuzluk ve hayattan keyif almama hâlidir. Değersizlik, aşırı suçluluk, yalnızlık, üzüntü ve ümitsizlik duyguları ile karakterize edilir.

Hayat şartlarının getirmiş olduğu ağır yük ve plândemi ile birlikte evlere kapanmak zorunda olmak, insanların ruhsal dünyasında bir çöküntü oluşturdu. Bazı insanların kişilik yapısı bu durumdan daha fazla etkilendi.

Depresyon neden kaynaklanır?

Depresyon, beyinde kimyasal dengenin bozulması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Örneğin, bir yakının kaybı, iş kaybı, kronik bir hastalığa yakalanmak gibi sebepler depresyona yol açabilir.

Bazen kişi bir sebep olmadan da depresyona girebiliyor. Genetik aktarım yoluyla da kişiden kişiye geçebiliyor. Anne veya baba sık sık depresyona giriyorsa, bu kişilerin çocukları bunu yaşayarak ve rol model alarak öğreniyor, bu anlamda “Genetik bir yatkınlık olduğu için görülme ihtimâli biraz daha yüksek” diyebiliriz.

Depresyonun belirtileri nelerdir?

Kişinin normalde severek ve isteyerek yaptığı bir işi yapmak istememesi, yataktan çıkmak istememek, sürekli uyku hâli, uykuya dalmada zorluk çekmek veya aşırı uyumak, aşırı yeme veya iştahsızlık, sürekli yorgunluk hissi, konuşmada veya hareketlerde yavaşlama, değersizlik ve suçlu hissetmek, intihar düşüncesi gibi belirtiler, “depresyon belirtisi” olarak kabul edilir.

Bu belirtilerle birlikte süre de önemlidir. Kişiye depresyon tanısı konulabilmesi için söz konusu belirtilerin en az iki hafta devam ediyor olması gerekir. Kadınlarda görülme oranı yüksek olmakla birlikte, depresyon, çocukluktan yaşlılığa kadar her yaşta görülebilir.

Depresyon yaşlılıkta da karşımıza çıkıyor. “Âdeta tetikte bekleyip fırsat kolluyor” diyebiliriz. Yaşı ilerlemiş insanların genellikle birden fazla hastalığı vardır. Bunlara bir de depresyon eklenince, kişinin sağlığı iyice bozulur.

Önemli bir sağlık sorunu olmasına rağmen, yaşlılarda depresyon teşhisi nadiren konulur. Sebebi ise, yaşlıların keyifsiz, neşesiz, mutsuz, durgun olmalarının normal karşılanması, şikâyetlerinin yaşlılıktan ileri geldiği düşüncesidir. Diğer bir sebep ise, yaşlı depresyonunda “bedensel şikâyetlerin” ön plânda olmasıdır. Yaşı ilerlemiş insanlar, genelde ruh hâllerinden bahsetmezler. Hatta ruh hâlleri sorulduğunda cevap vermezler. Ellerini sallayarak, “Boş ver” der gibi geçiştirirler. Daha çok, “Gözlerim eskisi kadar görmüyor, bacaklarım ağrıyor, çabuk yoruluyorum, eskisi kadar dinç değilim, kuvvetim yerinde değil” diye serzenişte bulunurlar. Doktorlar fiziksel semptomlara daha çok odaklandıkları için, depresyon tanısını göz ardı ediyorlar.

Depresyon önlenebilir mi?

Depresyonu önlemenin kesin bir yolu olmamakla birlikte, stresi kontrol etmek, psikolojik sağlamlığı arttırmak ve benlik saygısını güçlendirmek önemli adımlardır. Kişide yukarıda saydığımız şikâyetler mevcutsa, en kısa zamanda destek alması, kendisi ve çevresi için faydalı olacaktır. Çünkü depresyondan sadece kişinin kendisi mustarip değildir, ev ve iş çevresindeki tüp insanlar bu olumsuz ruh hâlinden etkilenirler.

Depresyon bir hastalıktır. Öncelikle bunu bilip kabul etmek gerekir. Herhangi bir hatanızdan, kusurunuzdan, eksikliğinizden ya da günahınızdan kaynaklanmaz. Bu hastalığa beyin kimyasının bozulması yol açar. Yaşanan üzücü olaylar ve stres bunda etkilidir. Depresyona girdiniz diye asla kendinizi suçlamayın ve ayıplamayın. Bu sizin kusurunuz değil. Kimsenin kusuru değil! Daha çok mükemmeliyetçi, titiz, aşırı derecede sorumluluk sahibi ve çok fazla çalışan kişiler daha sık depresyona girerler.

Peki, bu durumda ne yapılması gerekir? Bol bol açık havada bulunmak iyi gelir; özellikle öğleden önce yapılan yürüyüşlerde güneş ışığından daha çok faydalanıldığı için, yürüyüşlerin sabah vaktinde yapılması tavsiye edilir. Yalnız kalmamaya özen göstermek, kendinize iyi gelen bir arkadaşınızı arayıp sohbet etmek, mümkünse karşılıklı görüşüp bir kahve içmek, kendinize iyi gelen şeyleri keşfetmek önleyici etkiye sahiptir.

Görüşmelerimdeki seanslarda danışanlara soruyorum: “Size ne iyi gelir, ne mutlu eder?” İnsanlar kendilerini neyin mutlu ettiğini bilmiyorlar. Mutsuzluğa, ümitsizliğe o kadar çok odaklanmışlar ki kendilerini nelerin mutlu ettiğinin farkında değiller. Çünkü zihin hep olumsuza odaklanmış. Kısacası ne ile mutlu oluyorsanız, onunla uğraşmak, onunla vakit geçirmek, size kendinizi daha iyi hissettirecektir.

Depresyona girmek bir zayıflık işareti olmadığı gibi, depresyona girdikten sonra yardım istemek de zayıflık değildir. Yardım istemek sizi daha çok güçlendirecektir. Zaman kaybetmeden yardım almak,  başta kendinize, sonra çevrenizdeki insanlara faydalı olacaktır.

Hayatın güzelliklerini kaçırmayın! Sağlıklı, mutlu, huzurlu günler dilerim…