İnsan, cümleyi bitiren noktadır

“Kanaat, büyük zenginliktir. Her şey bir imtihan vesilesidir. Bulunduğun mâkâmdan dolayı kibirlenme; görev, sorumluluk demektir. Görevinde hak edilenden fazla şahsî çıkar sağlamak, insanların hakkına girmek demektir. Bu da kul hakkıdır. Dünyada her şey karşılık bulmayabilir. Bir gün dünya hayatın bitecek; âhirette her şeyin bir hesabı olacak, unutma!”

BUGÜN Adem Sevgi Hocamdan çok anlamlı tespitleri siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedim. İnsan yaratılmışlar içerisinde en kıymetli mâkâmda yani eşref-i mahlûkat derecesine lâyık görülmüş olduğundan, insanın âlemdeki yerini çok güzel anlatan bir tespitler bütününü arz ediyorum…

***

“Büyük işler başarabilmek için hiçbir şeyi küçük görmemek gerekir. Bu koskoca evrende yaratılan hiçbir şey küçük değildir. İnsan, varlıklar içinde en güzel ve en özel yaratılan varlıktır. Bu kadar mükemmel yaratılan varlığın kendi yaratılış mükemmelliğini anlayamaması ise içler acısı bir durumdur.

Allah’ın ‘En güzel biçimde yarattım’ dediği insan için asla ve asla küçük şey yoktur. İnsan üstündür ve ona üstünlük yaraşır. Fakat ne acıdır ki, insan kendisine verilen değerin farkında değildir. İnsanın kendi değerinin farkında olmaması, onu üstün ve evrensel değerlerden koparıp günübirlik işlere mahkûm etmiş ve günü kurtarma adına nefsî arzularının kölesi hâline getirmiştir.

İnsan, aklı ile üstündür. Düşünebilir, kıyas edebilir, tercih edebilir, doğruyu yanlışı anlar, iyiyi kötüyü ayırır, faydalıyı ve zararlıyı seçer, neyin adâlet yahut haksızlık olduğunu rahatlıkla idrak edebilir. Bütün bu özelliklerin yanında Yüce Allah, insan aklını bir de ‘vahiy’ ile desteklemiştir. Aklın tek kılavuzu vahiydir. Bundan dolayıdır ki, böyle muazzam, mükemmel ve üstün bir varlık için asla ve asla küçük şey olamaz.

İnsan, hangi iş ile meşgul olursa olsun, işini severek yapmalı, değer vermelidir. Sadece görevi olduğu için değil, değer verdiği için yapmalıdır. Bir hanım, evinde yemek yaparken veya bir erkek, sokakları süpürürken dahi işini küçümsemeden, yüreğini ortaya koyarsa, işte o zaman yaptığı işi ona bir anlam kazandırır.

Bizim İslâm toplumu ve insanlık olarak bugün içine düştüğümüz en büyük çıkmaz, etrafımızdaki insanlara değer vermememiz, takdir etmememiz ve küçük görmemizdir. İnsanları küçük görenler asla büyük işler yapamazlar. Tam aksine, bu tür yönetici tipler, aslında bizzat küçüktürler. Onlar başarılı değil, mevcut yapı içerisinde kurulu bir düzenin işlemesi ile iş yapar görünür kişilerdir. Yeni bir şey katamaz, kendilerini geliştirmez ve sadece mâkâmları gereği saygı görürler. ‘Ye kürküm ye!’ misâli...

Bu kadar üstün vasıflı yaratılan insana önce insan olduğu için değer verilir. Uzun bir cümlenin sonuna konan nokta küçücük görünür, ama cümleyi bitirir. Bilgisayarınızda herhangi bir işlem için gerekli küçücük bir tuşa dokunmazsanız, asla netîce alamazsınız. İnsanın acaba bir bilgisayar tuşu kadar vazifesi yok mudur şu koskoca kâinat içinde?

Uçağa havada manevra kabiliyeti sağlayan kanat hareketleri küçücük bir vida ile olmaktadır. Eğer o vida yerinden çıkarsa, uçağın yön alması mümkün değildir. İnsan, kendisine verilen ömür süresince kendi yönünü ve istikametini ayarlayabilmesi için hiçbir şeyi ve hiç kimseyi küçük görmez, göremez. Bizdeyse alınan görev, bizim kibrimizi okşuyor ve mahiyetinde çalışanlara karşı bir üstünlük psikolojisine sürüklüyor. Maalesef böyle… Bu, kişinin ne kadar basit olduğunu gösterir.

İnsan, hakikat karşısında kendisini küçük görürse büyür. Allah, ‘Ben vahyettim’ demez, ‘Biz vahyettik’ buyurur. Kâinatın Sahibi bile ‘Ben’ demezken -ki bütün övgüler O’nadır-, nasıl olur da insan ‘ben’ kuyusuna düşüp kendisinden başka her şeyi küçük görür?

Kâinatın Sahibi, âleme rahmeti ile tecelli eder. Rahmân olan Allah, kulunun kalbinden sevgi ve merhameti asla eksik etmez.

Netîce olarak, kendine değer ver ama kibirli olma, insanları sev, işini sev ve ona değer ver, sorumluluk duygunu geliştir, hiçbir şeyi küçük görme, kimseye karşı kendini övme, varlığını ve sahip olduklarını teşhir etme, kimseyi hor görme, mahremiyetini ve özelini koru, çevrene neşe ve enerji ver, moralini canlı tut, yüzünde daima tebessüm olsun, halktan kopma, rızık endişesi taşıma, çocuklara ve hayvanlara karşı merhametli ol, sadaka vermeyi asla ihmâl etme!

Kanaat, büyük zenginliktir. Her şey bir imtihan vesilesidir. Bulunduğun mâkâmdan dolayı kibirlenme; görev, sorumluluk demektir. Görevinde hak edilenden fazla şahsî çıkar sağlamak, insanların hakkına girmek demektir. Bu da kul hakkıdır. Dünyada her şey karşılık bulmayabilir. Bir gün dünya hayatın bitecek; âhirette her şeyin bir hesabı olacak, unutma!”