YUNANİSTAN
Hükûmeti’nin desteğiyle Kıbrıs Rum kesimi, 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’ne darbe yaptı. Beş gün sonra Türkiye, Rum kesimine gereken cevabı
verdi. 15 Temmuz 2016’da da darbeyi tekrar edip Türkiye’yi işgal edecek
olanların maşası ihanet etti. Darbenin başarısız olacağını gören ihanet
şebekesi ve sonrasındaki çoğu devlet düşmanı Yunanistan’a sığındı.
Doğup büyüdükleri topraklara, vatana ve her şeye ihanet
edenler, TSK’nın envanterine kayıtlı helikopteri Yunan topraklarına indirdiler.
15 Temmuz 2016 ihanet, darbe ve işgal girişimini en az altı
ay öncesinden yazan biri de Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu ve Başkanı Klaus
Schwab’dır. Schwab’ın “Dördüncü Sanayi Devrimi” başlıklı kitabında bu durum
açıklanmıştır.
Gezi, MİT tırları ve 17/25 Aralık olaylarında ısrarla büyük
projelere itiraz edildi. Aslında bunların hepsi birer bahaneydi. Asıl hedef
Türkiye’de milletin değil de Batı ve ABD’nin istediği bir yönetim tarzıydı.
Bunun da asıl nedeni, Türkiye’nin bölgesinde hem ekonomik plânda güçlü bir ülke
olmasının, hem de yeni bir medeniyet atılımlarında Türkiye’nin öncülük
etmesinin önünü almaktı.
Klaus Schwab’ın kitabında, ağırlıklı olarak robotik,
nesnelerin interneti, 3D yazıcılar, biyoteknoloji, malzeme bilimi, enerji
depolama, kuantum bilgi işlem, yapay zekâ ve nanoteknoloji konuları yer
almaktadır. Kitapta bu konular yer alırken, Klaus Schwab’ın 15 Temmuz’dan altı
ay önce Türkiye’deki yönetimin değişmesinden bahsetmesi ve insanların büyük
çoğunluğunu rahatsız etmemesi içler acısı bir durumdur!
***
Klaus Schwab’ın kitabının iki omurgası var: Dijital teknoloji
ve nanoteknoloji…
Dünya pandemi sürecinde dijital teknolojiyle sıkı fıkı oldu.
Nanoteknolojiyi ise ağırlıklı olarak “hak görünümlü küfür” kontrol ediyor.
Klaus Schwab açıkça şunu söylemeye çalışıyor: “Dördüncü
sanayi devriminin dijital ve nanoteknoloji kısımlarında Türkiye öncü/lider
olmasın!”
Scwab,
Türkiye’nin dijital teknoloji ve nanoteknoloji ürünlerinde üretim olarak söz
sahibi olmasını istemiyor.
Akıllı düşman, iyi bir uyarıcıdır. Schwab, Türkiye’nin
dijital ve nanoteknoloji konularında öncü ülkelerden olduğunda artık yeni bir
medeniyetin doğacağından emin. Bu medeniyet İslâm hamuruyla yoğrulmuş olarak, Batı’nın
hiçleştirici ve inkârcı durumuna karşın insanı içselleştiren ve vahiy yolu
üzere yükselecektir.
Türk ekonomisinin lokomotifi perakende, tarım, inşaat ve
hizmet sektörüdür. Uzun yıllardır da bu böyle devam ediyor. İnşaat/beton sektörü
son sanayi devrimini tetiklemez ve ülkeyi lider ülkeler arasına sokmaz. Ancak
inşaat sektöründe yapılan tüneller, yollar, havalimanları ve akıllı otobanlar,
yüz yılda yapılamayanların kısa bir zaman zarfında yapılabilirliğini göstermesi
açısından çok önemlidirler.
***
Teknolojiyi yukarı çeken en önemli alanların başında uzay teknolojileri
gelir. Türkiye bu uğurda ciddî adımlar atıyor. Savunma sanayi programları
2002’de 62 iken, bugün 700 oldu. 2002’de havacılık ve savunma şirketleri sayısı
56 iken, bugün “bin 500” civarındadır. Yine o yıllarda 45 milyar TL’lik program
bulunurken, şimdilerde 638 milyar TL’lik programlar yönetiliyor. Tam 15 katlık
bir atılım ve büyüme görülüyor. Bu alandaki ihracat 2 milyar TL’den 25 milyar
TL’nin üzerine çıkarak büyük bir gelişme göstermiştir.
Defence News Top 100 listesinde yedi adet Türk şirketi yer
aldı. Bu kadar güzel gelişme elbette takdir edilmeyi hak ediyor. Özellikle
savunma sanayi alanında dışa bağımlılığın yüzde 80’den yüzde 30’a düşmesinde
emeği geçen herkes gerçekten takdire şayandır. Çünkü bu tür atılımlar dördüncü
sanayi devrimi teknolojilerini de geliştiriyor.
Ancak perakende, tarım ve hizmet sektörü dışında Türk
ekonomisinin lokomotifi inşaat sektörü olmaya devam ediyor. Ne zaman ki Türk
ekonomisinin lokomotifi dördüncü sanayi devrimi teknolojileri olur, işte o
zaman Türkiye de ilk 10 ekonomi arasında kalıcı hâle gelir. Aksi durumda
kalıcılıktan söz edilemez!
Teknoloji sosyal, kültürel, ekonomik ve insanî bağlamları
yeniden biçimlendirir, şekil verir ve bir yola sürükler. Pandemi süreciyle
birlikte dijital şirketler hem gelirlerini arttırmış, hem de devlet
yönetimlerini bile arkalarından sürüklemişlerdir.
Batı’da liderler ve yönetimler tamamen el değiştirdi. Çünkü
Batı gerçekten çöküş süreci yağıyor.
Yeni fırsatlar olurken yeni zorluklar da baş gösterir. Bu
zorlukların başında, bilim ve teknoloji üretiminde öncü bireylerin sisteme
dâhil edilmemesi gelmektedir. İnşaat alanındaki başarının dijital ve nanoteknoloji
sektöründe de görüleceğini zannedenler, sükût-ı hayâle uğruyorlar. Son yıllarda
Türk ekonomisi dünya geneline göre olumlu görüntüler verse de inşaat sektörü
dinamizmini kaybetti. Ülkeyi yukarı liglere taşıması imkânsız.
***
Dördüncü sanayi devrimi teknolojilerinde Türkiye yüzde
ellinin üzerinde iyi durumdadır. Bu durumu savunma sanayi alanındaki örnekle
gösterdik. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dördüncü sanayi devrimi
teknolojilerinin Türkiye’nin lokomotifi olup olmaması meselesidir. Bu da
eğitim, bilim, teknoloji ve sanayiden geçmektedir.
Son yıllarda toplam 150 civarında yeni üniversite açılarak
dev gibi bir adım atılmıştır. Yalnız bazı üniversite yönetimlerinin
üniversitenin lokomotifi olmaktan aciz kaldığını da belirtmek zorundayız.
Dördüncü sanayi devrimi teknolojilerin her alanında bilimsel
çalışmalar yapan kişiler dururken siyâsî, tarafgirlik, “Benim adamım” veya
tanıdık birisi gibi nedenlerden dolayı istihdamlar, üniversitelerin kamburu hâline
gelmiştir.
***
Klaus Schwab, Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimi alanında
lider ülkelerden olmasından çekiniyor. Türkiye’nin potansiyelini görüyor ve
bunun önüne prangalar konulması için ne gerekiyorsa yapıyor. İşte bu nedenle 15
Temmuz 2016’nın en önemli yüzlerinden birisi buydu! Türkiye’nin perakende,
tarım, hizmet ve inşaat sektörleri alanında ilerlemesiyle lider ülkeler
konumunda olamayacağını görüyorlar.
Dijital teknoloji ürünü İHA ve SİHA’lar ile Karabağ’da kazanılan
başarı Afganistan, Libya ve Cezayir gibi ülkelerde de kazanıldıkça saldırılar
şiddetlenerek artıyor.
Batı’nın tek derdi var: Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimini
gerçekleştirememesi...
Nanoteknoloji, yapay zekâ, robotik, nesnelerin interneti,
malzeme bilimi ve enerji depolama gibi alanlarda hâlâ kamudaki önemli
görevlerin başında kriptolar bulunmaktadır. Batı, işte bu kripto adamlar ile
Türkiye’nin kamusal alandaki dördüncü sanayi devrimi atılımlarına prangalar
vuruyor.
Millî Savunma, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları dışındaki
sivil bürokrasideki kriptolar, ankesör soruşturmaları üzerinde derinleştikçe
ortaya çıkıyor. Bu kriptoların büyük çoğunluğu idarî ve kritik teknoloji
birimlerindeler. Bu durum ihmâl edilirse kriptoların her şeyi yapacaklarına da
hazır olmak lâzım. Özellikle bazı üniversitelerde kriptolar suyun başını tutup
millete yeniden gözdağı vermeye başladılar!
Dördüncü sanayi devrimi teknolojilerinin önemini bilen, bu
devrimden sadece becerikli olanların değil de toplumun genelinin yararlanmasını
sağlayan, bu alanda sistematik değişimi yöneten, aynı derecede kabiliyetli ve liderlik
sahibi kişilerin sisteme dâhil edilmeleri gerekiyor. Aksi durumda, ekonomik
açıdan ilk on ülke arasına girilse bile bu durum asla kalıcı olamaz. “Askıdaki
15 Temmuz”, Batı ve uşakları tarafından yine sahalara indirilir. Bunun için
Türk ekonomisinin lokomotifinin inşaat sektöründen teknoloji sektörüne geçmesi
zorunludur. Bunun için de olmazsa olmaz atılım, işi ehline vermektir.