İnşaat sektörü, ekonominin lokomotifi olmaktan acilen çıkarılmalı!

Dördüncü sanayi devrimi teknolojilerinin önemini bilen, bu devrimden sadece becerikli olanların değil de toplumun genelinin yararlanmasını sağlayan, bu alanda sistematik değişimi yöneten, aynı derecede kabiliyetli ve liderlik sahibi kişilerin sisteme dâhil edilmeleri gerekiyor. Aksi durumda, ekonomik açıdan ilk on ülke arasına girilse bile bu durum asla kalıcı olamaz…

YUNANİSTAN Hükûmeti’nin desteğiyle Kıbrıs Rum kesimi, 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne darbe yaptı. Beş gün sonra Türkiye, Rum kesimine gereken cevabı verdi. 15 Temmuz 2016’da da darbeyi tekrar edip Türkiye’yi işgal edecek olanların maşası ihanet etti. Darbenin başarısız olacağını gören ihanet şebekesi ve sonrasındaki çoğu devlet düşmanı Yunanistan’a sığındı.

Doğup büyüdükleri topraklara, vatana ve her şeye ihanet edenler, TSK’nın envanterine kayıtlı helikopteri Yunan topraklarına indirdiler.

15 Temmuz 2016 ihanet, darbe ve işgal girişimini en az altı ay öncesinden yazan biri de Dünya Ekonomik Forumu’nun kurucusu ve Başkanı Klaus Schwab’dır. Schwab’ın “Dördüncü Sanayi Devrimi” başlıklı kitabında bu durum açıklanmıştır.

Gezi, MİT tırları ve 17/25 Aralık olaylarında ısrarla büyük projelere itiraz edildi. Aslında bunların hepsi birer bahaneydi. Asıl hedef Türkiye’de milletin değil de Batı ve ABD’nin istediği bir yönetim tarzıydı. Bunun da asıl nedeni, Türkiye’nin bölgesinde hem ekonomik plânda güçlü bir ülke olmasının, hem de yeni bir medeniyet atılımlarında Türkiye’nin öncülük etmesinin önünü almaktı.

Klaus Schwab’ın kitabında, ağırlıklı olarak robotik, nesnelerin interneti, 3D yazıcılar, biyoteknoloji, malzeme bilimi, enerji depolama, kuantum bilgi işlem, yapay zekâ ve nanoteknoloji konuları yer almaktadır. Kitapta bu konular yer alırken, Klaus Schwab’ın 15 Temmuz’dan altı ay önce Türkiye’deki yönetimin değişmesinden bahsetmesi ve insanların büyük çoğunluğunu rahatsız etmemesi içler acısı bir durumdur!

***

Klaus Schwab’ın kitabının iki omurgası var: Dijital teknoloji ve nanoteknoloji…

Dünya pandemi sürecinde dijital teknolojiyle sıkı fıkı oldu. Nanoteknolojiyi ise ağırlıklı olarak “hak görünümlü küfür” kontrol ediyor.

Klaus Schwab açıkça şunu söylemeye çalışıyor: “Dördüncü sanayi devriminin dijital ve nanoteknoloji kısımlarında Türkiye öncü/lider olmasın!”

Scwab, Türkiye’nin dijital teknoloji ve nanoteknoloji ürünlerinde üretim olarak söz sahibi olmasını istemiyor.  

Akıllı düşman, iyi bir uyarıcıdır. Schwab, Türkiye’nin dijital ve nanoteknoloji konularında öncü ülkelerden olduğunda artık yeni bir medeniyetin doğacağından emin. Bu medeniyet İslâm hamuruyla yoğrulmuş olarak, Batı’nın hiçleştirici ve inkârcı durumuna karşın insanı içselleştiren ve vahiy yolu üzere yükselecektir.    

Türk ekonomisinin lokomotifi perakende, tarım, inşaat ve hizmet sektörüdür. Uzun yıllardır da bu böyle devam ediyor. İnşaat/beton sektörü son sanayi devrimini tetiklemez ve ülkeyi lider ülkeler arasına sokmaz. Ancak inşaat sektöründe yapılan tüneller, yollar, havalimanları ve akıllı otobanlar, yüz yılda yapılamayanların kısa bir zaman zarfında yapılabilirliğini göstermesi açısından çok önemlidirler.

*** 

Teknolojiyi yukarı çeken en önemli alanların başında uzay teknolojileri gelir. Türkiye bu uğurda ciddî adımlar atıyor. Savunma sanayi programları 2002’de 62 iken, bugün 700 oldu. 2002’de havacılık ve savunma şirketleri sayısı 56 iken, bugün “bin 500” civarındadır. Yine o yıllarda 45 milyar TL’lik program bulunurken, şimdilerde 638 milyar TL’lik programlar yönetiliyor. Tam 15 katlık bir atılım ve büyüme görülüyor. Bu alandaki ihracat 2 milyar TL’den 25 milyar TL’nin üzerine çıkarak büyük bir gelişme göstermiştir.

Defence News Top 100 listesinde yedi adet Türk şirketi yer aldı. Bu kadar güzel gelişme elbette takdir edilmeyi hak ediyor. Özellikle savunma sanayi alanında dışa bağımlılığın yüzde 80’den yüzde 30’a düşmesinde emeği geçen herkes gerçekten takdire şayandır. Çünkü bu tür atılımlar dördüncü sanayi devrimi teknolojilerini de geliştiriyor.

Ancak perakende, tarım ve hizmet sektörü dışında Türk ekonomisinin lokomotifi inşaat sektörü olmaya devam ediyor. Ne zaman ki Türk ekonomisinin lokomotifi dördüncü sanayi devrimi teknolojileri olur, işte o zaman Türkiye de ilk 10 ekonomi arasında kalıcı hâle gelir. Aksi durumda kalıcılıktan söz edilemez!

Teknoloji sosyal, kültürel, ekonomik ve insanî bağlamları yeniden biçimlendirir, şekil verir ve bir yola sürükler. Pandemi süreciyle birlikte dijital şirketler hem gelirlerini arttırmış, hem de devlet yönetimlerini bile arkalarından sürüklemişlerdir.

Batı’da liderler ve yönetimler tamamen el değiştirdi. Çünkü Batı gerçekten çöküş süreci yağıyor.  

Yeni fırsatlar olurken yeni zorluklar da baş gösterir. Bu zorlukların başında, bilim ve teknoloji üretiminde öncü bireylerin sisteme dâhil edilmemesi gelmektedir. İnşaat alanındaki başarının dijital ve nanoteknoloji sektöründe de görüleceğini zannedenler, sükût-ı hayâle uğruyorlar. Son yıllarda Türk ekonomisi dünya geneline göre olumlu görüntüler verse de inşaat sektörü dinamizmini kaybetti. Ülkeyi yukarı liglere taşıması imkânsız.

***

Dördüncü sanayi devrimi teknolojilerinde Türkiye yüzde ellinin üzerinde iyi durumdadır. Bu durumu savunma sanayi alanındaki örnekle gösterdik. Burada dikkat edilmesi gereken husus, dördüncü sanayi devrimi teknolojilerinin Türkiye’nin lokomotifi olup olmaması meselesidir. Bu da eğitim, bilim, teknoloji ve sanayiden geçmektedir.

Son yıllarda toplam 150 civarında yeni üniversite açılarak dev gibi bir adım atılmıştır. Yalnız bazı üniversite yönetimlerinin üniversitenin lokomotifi olmaktan aciz kaldığını da belirtmek zorundayız.

Dördüncü sanayi devrimi teknolojilerin her alanında bilimsel çalışmalar yapan kişiler dururken siyâsî, tarafgirlik, “Benim adamım” veya tanıdık birisi gibi nedenlerden dolayı istihdamlar, üniversitelerin kamburu hâline gelmiştir.

***

Klaus Schwab, Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimi alanında lider ülkelerden olmasından çekiniyor. Türkiye’nin potansiyelini görüyor ve bunun önüne prangalar konulması için ne gerekiyorsa yapıyor. İşte bu nedenle 15 Temmuz 2016’nın en önemli yüzlerinden birisi buydu! Türkiye’nin perakende, tarım, hizmet ve inşaat sektörleri alanında ilerlemesiyle lider ülkeler konumunda olamayacağını görüyorlar.

Dijital teknoloji ürünü İHA ve SİHA’lar ile Karabağ’da kazanılan başarı Afganistan, Libya ve Cezayir gibi ülkelerde de kazanıldıkça saldırılar şiddetlenerek artıyor.

Batı’nın tek derdi var: Türkiye’nin dördüncü sanayi devrimini gerçekleştirememesi...

Nanoteknoloji, yapay zekâ, robotik, nesnelerin interneti, malzeme bilimi ve enerji depolama gibi alanlarda hâlâ kamudaki önemli görevlerin başında kriptolar bulunmaktadır. Batı, işte bu kripto adamlar ile Türkiye’nin kamusal alandaki dördüncü sanayi devrimi atılımlarına prangalar vuruyor.

Millî Savunma, Adalet ve İçişleri Bakanlıkları dışındaki sivil bürokrasideki kriptolar, ankesör soruşturmaları üzerinde derinleştikçe ortaya çıkıyor. Bu kriptoların büyük çoğunluğu idarî ve kritik teknoloji birimlerindeler. Bu durum ihmâl edilirse kriptoların her şeyi yapacaklarına da hazır olmak lâzım. Özellikle bazı üniversitelerde kriptolar suyun başını tutup millete yeniden gözdağı vermeye başladılar!

Dördüncü sanayi devrimi teknolojilerinin önemini bilen, bu devrimden sadece becerikli olanların değil de toplumun genelinin yararlanmasını sağlayan, bu alanda sistematik değişimi yöneten, aynı derecede kabiliyetli ve liderlik sahibi kişilerin sisteme dâhil edilmeleri gerekiyor. Aksi durumda, ekonomik açıdan ilk on ülke arasına girilse bile bu durum asla kalıcı olamaz. “Askıdaki 15 Temmuz”, Batı ve uşakları tarafından yine sahalara indirilir. Bunun için Türk ekonomisinin lokomotifinin inşaat sektöründen teknoloji sektörüne geçmesi zorunludur. Bunun için de olmazsa olmaz atılım, işi ehline vermektir.