NATO deniz gücü
önce Karadeniz’de tatbikat yaptı. Rusya doğal olarak bundan çok rahatsız oldu
ve İngiliz savaş gemisi Defender’i püskürttü. Ardından NATO deniz gücü Doğu
Akdeniz’de gövde gösterisine kalkıştı. Suriye Tartus’ta bulunan Rusya’nın bütün
savaş gemileri Doğu Akdeniz’e açıldı. NATO güçleri şimdilerde de Doğu
Akdeniz’den ayrılıp Kızıldeniz’e doğru hareket ediyor.
İngiliz savaş gemisi HMS Defender
ile Hollanda’ya ait HNLMS Evertsen savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan
rahatça geçtikleri bir aşamada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kanal
İstanbul’un yabancı askerlere zemin hazırlamayacağını ifade etti.
Böylelikle NATO üyesi Türkiye’nin
projesinin karşısında olmadığını belirterek destek mahiyetinde bir söylemi dile
getirmiş oldu. Bu hamle ile Lavrov, İngiltere’nin Kanal İstanbul iştahına karşı
duruşlarının Türkiye’nin yanında olduklarını deklare etmiş oldu.
Bu aşamada Putin de bir programda
dikkat çeken açıklamalar yaptı. Programın içeriklerinden bize düşenlere girmeden
önce, programdaki masanın şekline dikkat edelim. Masanın şekli, ABD’ye bir dik
duruştu. ABD Savunma Bakanlığı’nın genel merkez binası Pentagon (beşgen), bakanlık yöneticileri ve ABD Silahlı
Kuvvetleri’ni temsil eder. Putin’in katıldığı programdaki masa, hexagon (altıgen) şeklinde özel olarak seçilmişti
ki bu nedenle Pentagon’dan (beşgen)
bir köşe fazla olarak üstünlüğü çağrıştırdı.
Türkiye, bölgesinde Rusya üzerinden
İngiliz politikasını yürütebiliyor. Bu durum İngiliz’i dış politikada paradigma
değiştirmeye zorluyor. Rusya’nın buna müsaade etmesi durumunda mutlaka bir
çıkarının olduğunu unutmamak lâzım.
Bir zamanlar Osmanlı’nın güzide
yerlerinden birisi olan Girit adasından kalkan ABD savaş uçakları, İngiliz
muhrip gemisi HMS Defender’e eşlik etmişti. Eşlik eden uçaklar, “radara
yakalanmaz” diye bilinen casus uçaklardı. Bu şartlar altında demek ki Rusya,
400-600 kilometre aralığında etkin olan radar sistemlerini devreye soktu. Bu aşamada
Türk S-400’ler devrede miydi, bu da işin öteki yüzü.
ABD eşliğindeki İngiliz savaş
gemisinin it dalaşını, “İngiliz savaş gemisini batırsaydık bile dünya üçüncü
dünya savaşının eşiğine gelmezdi” diye açıklayarak duruma hâkimiyetini açık
eden Putin, her şeyi Karadeniz’de kontrol altında tuttuklarını da belirtmiş
oldu.
Batı’nın askerî olarak Rusya’yı
rahatsız etme rolünü İngiltere üstlenmiş görünüyor. Kraliçe’ye doğrudan bağlı
olan Hollanda da buna destek veriyor. Karadeniz’de başlayan İngiliz-Rus savaş
gerilimi, İngiliz savaş gemisi HMS Defender ile Hollanda’ya ait HNLMS Evertsen
savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan geçtikten sonra Doğu Akdeniz’de de devam
edip, şimdilerde ise Kızıldeniz’e doğru ilerleyişi ile fiilî bir hattın
çizildiğini gösteriyor.
Putin, İngiliz savaş gemilerinin
GPRS ile frekanslarının bozulduğunu ve bu nedenle geminin batırılmasıyla üçüncü
dünya savaşının çıkmayacağını ifade ediyor. İngilizlerin bölgede ne kadar aktif
ve sinsi bir politika izlediklerini dünyaya böylece ilân etmiş oluyor. Burada kullanılması
yasak olan frekans bölgesinde teknolojinin Rusya tarafından kullanıldığını,
Putin’in de bunu ima ettiğini belirtmek gerekir.
Üçüncü dünya savaşının
çıkmayacağından Putin’in emin olma fikrinin altında, Rusya’nın yasak frekans
aralığında radar sistemlerine sahip olması, dünya devlerinin nükleer güç sahibi
olması ve Bir Kuşak Bir Yol hattında Londra’nın Rusya ile ciddî bir savaşa
girmeyi göze alamaması düşüncesi yatmaktadır.
NATO üyesi bir ülke olan Türkiye’nin
ABD tarafından çocuk asker yetiştirmekle suçlanması, ABD’nin bir şekilde ve her
fırsatta Türkiye’ye diz çöktürtmek istemesi içindir. Zira bu şekilde Türkiye’nin,
Rusya’nın yanında eli zayıflamış olabilir.
Hmeymim/Tartus üslerinde bulunan
Rus füze gemisi Moskva, Amiral Essen ve Amiral Makarov fırkateynleri ile Stary
Oskol ve Rostov-on-Don’un denizaltıları, İngiliz HMS Queen Elizabeth’den
havalanan ABD F-35 jetini durdurdu.
ABD, İngiltere ve Rusya, Kıbrıs üzerinden
plân yürütüyorlar. Sıcak denizlerde artık var olan Rusya’nın Kıbrıs’ta tek
devlet taraftarı olması, Türkiye’nin bütün plânlarına terstir. Tek ada devleti
düzeniyle Kıbrıs’ta AB üyesi bir ülke olarak Rumların idaresindeki bir yapıyı
Rusya da destekliyor.
Bu, Kıbrıs’ta böyle bir çözüm
taraftarı olan Rusya’nın ciddî anlamda Batı ile savaş istemediğinin de bir
göstergesidir. Rusya üzerinden İngiliz politikasının yönetilmesi, Rusya’nın
Kıbrıs, Libya ve Mısır politikalarına ortak olmasına neden oluyor. Ayrıca bu ABD’nin
Suriye-Irak kuzeyinden kurduğu terör devletini Rusya’nın da desteklediği
anlamına gelir ki felâket olur.
Rusya’nın her fırsatta Türkiye’nin
yanında gibi görünmesi karşısında Kıbrıs duruşu, Türk politikasının sinir
uçlarını da zorluyor. Zira İkinci Abdülhamid dönemindeki Rus yayılmacılığına
karşın Osmanlı’nın Batı ile iyi geçinmesi dikkatle idrak edilmelidir. Çünkü Bir
Kuşak Bir Yol projesi ve Suriye/Irak olaylarıyla Rusya, tam anlamıyla Türk dış
politikasından bu anlamda paradigma değişikliği yaşıyor.