İngiliz-Rus kavgası yorgan meselesi olmasın!

Rusya’nın her fırsatta Türkiye’nin yanında gibi görünmesi karşısında Kıbrıs duruşu, Türk politikasının sinir uçlarını da zorluyor. Zira İkinci Abdülhamid dönemindeki Rus yayılmacılığına karşın Osmanlı’nın Batı ile iyi geçinmesi dikkatle idrak edilmelidir. Çünkü Bir Kuşak Bir Yol projesi ve Suriye/Irak olaylarıyla Rusya, tam anlamıyla Türk dış politikasından bu anlamda paradigma değişikliği yaşıyor.

NATO deniz gücü önce Karadeniz’de tatbikat yaptı. Rusya doğal olarak bundan çok rahatsız oldu ve İngiliz savaş gemisi Defender’i püskürttü. Ardından NATO deniz gücü Doğu Akdeniz’de gövde gösterisine kalkıştı. Suriye Tartus’ta bulunan Rusya’nın bütün savaş gemileri Doğu Akdeniz’e açıldı. NATO güçleri şimdilerde de Doğu Akdeniz’den ayrılıp Kızıldeniz’e doğru hareket ediyor.

İngiliz savaş gemisi HMS Defender ile Hollanda’ya ait HNLMS Evertsen savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan rahatça geçtikleri bir aşamada Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Kanal İstanbul’un yabancı askerlere zemin hazırlamayacağını ifade etti.

Böylelikle NATO üyesi Türkiye’nin projesinin karşısında olmadığını belirterek destek mahiyetinde bir söylemi dile getirmiş oldu. Bu hamle ile Lavrov, İngiltere’nin Kanal İstanbul iştahına karşı duruşlarının Türkiye’nin yanında olduklarını deklare etmiş oldu.

Bu aşamada Putin de bir programda dikkat çeken açıklamalar yaptı. Programın içeriklerinden bize düşenlere girmeden önce, programdaki masanın şekline dikkat edelim. Masanın şekli, ABD’ye bir dik duruştu. ABD Savunma Bakanlığı’nın genel merkez binası Pentagon (beşgen), bakanlık yöneticileri ve ABD Silahlı Kuvvetleri’ni temsil eder. Putin’in katıldığı programdaki masa, hexagon (altıgen) şeklinde özel olarak seçilmişti ki bu nedenle Pentagon’dan (beşgen) bir köşe fazla olarak üstünlüğü çağrıştırdı.

Türkiye, bölgesinde Rusya üzerinden İngiliz politikasını yürütebiliyor. Bu durum İngiliz’i dış politikada paradigma değiştirmeye zorluyor. Rusya’nın buna müsaade etmesi durumunda mutlaka bir çıkarının olduğunu unutmamak lâzım.

Bir zamanlar Osmanlı’nın güzide yerlerinden birisi olan Girit adasından kalkan ABD savaş uçakları, İngiliz muhrip gemisi HMS Defender’e eşlik etmişti. Eşlik eden uçaklar, “radara yakalanmaz” diye bilinen casus uçaklardı. Bu şartlar altında demek ki Rusya, 400-600 kilometre aralığında etkin olan radar sistemlerini devreye soktu. Bu aşamada Türk S-400’ler devrede miydi, bu da işin öteki yüzü.  

ABD eşliğindeki İngiliz savaş gemisinin it dalaşını, “İngiliz savaş gemisini batırsaydık bile dünya üçüncü dünya savaşının eşiğine gelmezdi” diye açıklayarak duruma hâkimiyetini açık eden Putin, her şeyi Karadeniz’de kontrol altında tuttuklarını da belirtmiş oldu.

Batı’nın askerî olarak Rusya’yı rahatsız etme rolünü İngiltere üstlenmiş görünüyor. Kraliçe’ye doğrudan bağlı olan Hollanda da buna destek veriyor. Karadeniz’de başlayan İngiliz-Rus savaş gerilimi, İngiliz savaş gemisi HMS Defender ile Hollanda’ya ait HNLMS Evertsen savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’ndan geçtikten sonra Doğu Akdeniz’de de devam edip, şimdilerde ise Kızıldeniz’e doğru ilerleyişi ile fiilî bir hattın çizildiğini gösteriyor.

Putin, İngiliz savaş gemilerinin GPRS ile frekanslarının bozulduğunu ve bu nedenle geminin batırılmasıyla üçüncü dünya savaşının çıkmayacağını ifade ediyor. İngilizlerin bölgede ne kadar aktif ve sinsi bir politika izlediklerini dünyaya böylece ilân etmiş oluyor. Burada kullanılması yasak olan frekans bölgesinde teknolojinin Rusya tarafından kullanıldığını, Putin’in de bunu ima ettiğini belirtmek gerekir.

Üçüncü dünya savaşının çıkmayacağından Putin’in emin olma fikrinin altında, Rusya’nın yasak frekans aralığında radar sistemlerine sahip olması, dünya devlerinin nükleer güç sahibi olması ve Bir Kuşak Bir Yol hattında Londra’nın Rusya ile ciddî bir savaşa girmeyi göze alamaması düşüncesi yatmaktadır.

NATO üyesi bir ülke olan Türkiye’nin ABD tarafından çocuk asker yetiştirmekle suçlanması, ABD’nin bir şekilde ve her fırsatta Türkiye’ye diz çöktürtmek istemesi içindir. Zira bu şekilde Türkiye’nin, Rusya’nın yanında eli zayıflamış olabilir.

Hmeymim/Tartus üslerinde bulunan Rus füze gemisi Moskva, Amiral Essen ve Amiral Makarov fırkateynleri ile Stary Oskol ve Rostov-on-Don’un denizaltıları, İngiliz HMS Queen Elizabeth’den havalanan ABD F-35 jetini durdurdu.

ABD, İngiltere ve Rusya, Kıbrıs üzerinden plân yürütüyorlar. Sıcak denizlerde artık var olan Rusya’nın Kıbrıs’ta tek devlet taraftarı olması, Türkiye’nin bütün plânlarına terstir. Tek ada devleti düzeniyle Kıbrıs’ta AB üyesi bir ülke olarak Rumların idaresindeki bir yapıyı Rusya da destekliyor.

Bu, Kıbrıs’ta böyle bir çözüm taraftarı olan Rusya’nın ciddî anlamda Batı ile savaş istemediğinin de bir göstergesidir. Rusya üzerinden İngiliz politikasının yönetilmesi, Rusya’nın Kıbrıs, Libya ve Mısır politikalarına ortak olmasına neden oluyor. Ayrıca bu ABD’nin Suriye-Irak kuzeyinden kurduğu terör devletini Rusya’nın da desteklediği anlamına gelir ki felâket olur.

Rusya’nın her fırsatta Türkiye’nin yanında gibi görünmesi karşısında Kıbrıs duruşu, Türk politikasının sinir uçlarını da zorluyor. Zira İkinci Abdülhamid dönemindeki Rus yayılmacılığına karşın Osmanlı’nın Batı ile iyi geçinmesi dikkatle idrak edilmelidir. Çünkü Bir Kuşak Bir Yol projesi ve Suriye/Irak olaylarıyla Rusya, tam anlamıyla Türk dış politikasından bu anlamda paradigma değişikliği yaşıyor.