
EN çok hangi yaraya merhem olur sözlerim? Her bir satırın bedelini ödüyorum gönlümde. Yazmak tutkunu olmak, başıboş cümlelerin sıralanması değil elbette. Her şeyin en güzeli yaratılmış ve söylenmiş zaten...
Her insanı kendi içinde büyümüş bir medeniyete benzetiyorum. Ama dev surlarla örülü ve kapısı bilinmeyen bir gizem şehridir o. Bir söz, bir bakış, bir ses tonu veya bir duruş, o şehrin bir kapısını açar. İnsanların neler düşündükleri, neler yaptıkları çok önemli bana göre. Onlar devasa bir tabloda birer rengi temsil ediyorlar. Ağaran her tel saçı yolmaya kalksak, bir zaman sonra bir tel saç bile kalmaz başımızda. Fakirlik, zenginlik, güzellik, çirkinlik, hastalık, sağlık, dağlarla vadiler gibi, karalarla denizler gibi manzarayı tamamlıyorlar.
Şöyle
bir göz gezdirdiğimde etrafıma, “Ben” diyen tek varlık insan. Zengin insan,
fakirin duasının dilencisidir belki de. “Tek başıma oturdum diyelim evimde,
kime ne, istediğimi yaparım. İstediğim kadar açarım suyu. Parası benden
çıkmıyor mu? İstediğim kadar alırım ekmeği. Artanı çöpe gitse kime ne? Saatlerce
uyusam kime ne? Gezip dolaşsam, az çalışsam, yarı aç, yarı tok olsam kime ne? Kendi
kendime ağlasam, üzülsem kime ne? Benim hayatım değil mi?” diyen herkese
diyorum: “Ben” diye bir kavram yok, “Benim” diye de…
Gönlümde
tek başına bir kasırga kopsa yahut bir yangın çıksa, kime rastlasam dalayıp
geçecektir. İçimde dev bir sütun yıkılsa, kim bilir kaçının başını ezecektir? Bir kimse kendi evinin en kuytu köşesinde,
kimselerin görmediği yerde bile “Ben tek başımayım” diyemez. Herkesten en
kaçtığı anlarda bile herkesle en yakındır.
Bir
evsiz çocuğun içindeki acı ve sevgisizlik büyür, onun yüreğindeki deprem,
kendisiyle beraber birçok bedeni göçük altında bırakır. Meyhanelerin içine
girmeyen, oradan nasip almadığını sanır. Orada içenler, aslında herkese birer
yudum içirirler. Sarhoş olunca içlerindeki yük gemileri alabora olur da yükler
arasında limana ulaşamadan batan malların yarısı da bizimdir.
Adamın
biri evde çocuğunu döver, çocuk küfür öğrenir, kin dolu sözleri gelir, bizim
terbiyesi için uykusuz kaldığımız masum çocuğumuzun diline dolanır. Adamın
saçtığı dehşet dört duvar arasında kalmaz, kalamaz. Çünkü ne o tek başınadır,
ne de biz.
Kimse
“Anlamsız, işe yaramazın biriyim” diyemez. Kılını kıpırdatsa dünyanın kaderini
değiştiriyor çünkü. Ama farkında bile değil. Bugünün sonunda başımı yastığa
koyunca yaptığım tövbeler ve şükürler, sonraki gün rotamı değiştiriyorlar. Kimse
görmese de aynadaki gülüşüm ya da bereketli bir gün için gösterdiğim çabalar,
yüzlerce varlığın yönünü etkiliyor.
Dünyanın
bir köşesinde birinin boğazından bir lokma geçse, o lokma kana karışınca, o
lokmayı ben de kendi damarımda hissetmeliyim, sanki biraz sonra benim için kan
aranacak ve o kimse gelip de kan verecekmiş gibi… Birinin gözleri dolunca,
gözyaşı benim gözümden akmalı ve o gözyaşları da bir başkasının yüreğini
ıslatmalı. Her ölenle ölmeli, her doğanla doğmalıyım. Her kahkahayı duymalı
gönlüm, her hastanın sancısının yarısı bende olmalı. Biri yarınından ümit
kestiğinde, herkes birer umutla gelmeli onun yanı başına.
Elimiz
kesilince bile bütün vücut duyar sızısını. Zaten bu yüzden her hücre elinden
gelen yardımı yapar. Birlik bilinci bizim bedenimizde varken, aklımız ve
yüreğimizde neden olmasın? Bir kafanın cahilliği sebebiyle bir orman yandığında,
yakan kurtuluyor ama yananlar kurtulmuyor. O kafayı cahilliğiyle başbaşa
bıraktığımızda yanan biz oluyoruz.
Aklım
almıyor bu kadar özgürlük alanı içinde neden “ben” hücresinde hapsediyoruz
kendimizi? “Ben” demek, bütün varlıklara açık açık rest çekmektir. Her şeye
gücü yeter de birinin, o zaman “Ben” deyip çıkar meydana. “Ben” diyen,
topraklarını bedava dağıtan bir imparator gibidir. Ama sonunda bir avuç
toprağın üzerinde tek başına kalakalır. Saltanat sürmek isteyen varsa halkını
çiğneyip geçmez.
Kendini
herkesten ayrı bir yere koyan kimse eline bir avuç toprak alsın. Tertemiz bir
örtünün üzerine serpsin de dağılan parçacıklara baksın, hangisi daha muhteşem? Bir
bakıma öyle değil miyiz? Yeryüzüne serpilmiş toz taneleri gibi her birimiz aynı
boyda. Küçük olduğunu anlayanlar büyüyor, “Büyüğüm” diyenler küçülüyorlar.
Kendimi eşyadan ayırdım, topraktan uzak gördüm, gökyüzüne bakmadım, herkese kırıldım, herkesten kaçtım… Meğer hiç yalnız kalmamışım, eşya benmişim, güneş benmişim, toprak ben, su ben, hava benmişim… Dev bir insanmış kainat ve gözbebeği benmişim. Ben öldüğümde bile kalbi durmayan dev bir insanmış kâinat. Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok. Ama küsmek yok bundan böyle. Kendimle barıştıktan sonra kimseye küsmem artık. Bilirim ki ıssız bir köşede ağlasam sesimi duymayan yok. Yahut bir şen kahkahamda kalbi sevinmeyen yok. Artık bütün nefeslerimi herkes için alıyor, bu hayat şarkısını herkes için çalıyorum.