Inception: Çok katmanlı bir anlatı

Film, rüyaların manipülatif etkisi ve bilinçaltı yanılsamaları üzerine derinlikli bir alt metin inşâ etmiş. Hatta kutsal metinlere atıf yapan ve kutsal metinlerden beslenen bir yönü de var. Bu yönüyle metafizik anlatıları da bütüncül olarak işliyor. Tüm bu anlatı düzeyleri o kadar yerli yerinde ve dengeli ki biri diğerini bastırmıyor. Bu da filmi çok katmanlı ama baştan sona zengin kılıyor.

MANİPÜLASYONLAR insanın zihinsel süreçleriyle ilgili gibi dursa da manipülasyonu yapanlar bazen nesneyle aracılandırarak, bazen de manipüle edilen şeyin bizzat kendisini yücelterek manipülasyonu kamufle ederler.

Dolayısıyla birçoğumuz, aracılandırılan nesneden ya da inşâ edilen yüceltimden manipülasyonu göremeyiz. Göremediğimiz gibi, o manipülasyonun kimi zaman tarafı ya da savunucusu oluruz. Bazen de herhangi bir doğrudan dışsal etki olmadan bizzat zihnimiz ya da duygularımız kendimizi manipüle eder. “Inception” (Başlangıç) filmi de bu bağlamda sinema tarihinde yerini almış eşsiz yapımlardan biri.

Yönetmen ve senarist koltuğunda Christopher Nolan’ın oturduğu filmin başrollerinde Leonardo DiCaprio, Marion Cotillard, Joseph Gordon-Levitt, Ellen Page ve Cillian Murphy yer alıyor. Film, sıra dışı bir hırsız olan Dom Cobb’un (Leanardo DiCaprio) hikâyesini anlatıyor.

İnsanların en savunmasız hâli olan uyku ve rüya hâlinde insanların bilinçaltındakileri çalan Dom, bu özelliğinden dolayı kısa zamanda büyük bir şöhrete kavuşur. Fakat zamanla başı belâya girer. Başını belâdan kurtarmak için Dom’a bir fırsat sunulur. Dom, bu kez bilinçaltı hırsızlığı yerine insan zihnine belli düşünce ve fikirleri yerleştirmeye çalışır. Dom, bu süreçte yer yer kendi zihniyle de mücadeleye girer. Hikâye bu noktadan sonra iyice katmanlı hâle gelir.


2010 ABD yapımı film, bir bilimkurgu gibi dursa da aynı zamanda bir dram, hatta feminizm kokan çok fazla anlatıya sahip. Özellikle filmin kahramanlarından Mal’ın (Marion Cotillard) sahnelerinde feminist temsillere de fazlasıyla yer veriliyor.

Film, rüyaların manipülatif etkisi ve bilinçaltı yanılsamaları üzerine derinlikli bir alt metin inşâ etmiş. Hatta kutsal metinlere atıf yapan ve kutsal metinlerden beslenen bir yönü de var. Bu yönüyle metafizik anlatıları da bütüncül olarak işliyor. Tüm bu anlatı düzeyleri o kadar yerli yerinde ve dengeli ki biri diğerini bastırmıyor. Bu da filmi çok katmanlı ama baştan sona zengin kılıyor.

Birçok insan psikolojik bütünlüğünü korumak için bilinçaltının oynadığı manipülatif oyunlara rıza gösterir. Bazen bu oyunlar bir gerçeği örtmek için yapılır. Psikolojik bütünlüğünün kaybolacağından korkan insanlar, bilinçaltının kendilerine oynadığı oyunu fark etseler bile o oyuna karşı gelmezler. Hatta tam tersi bir tavırla bilinçaltının ortaya çıkardığı yanılsamaya sıkı sıkıya sarılırlar.

Psikolojik bütünlüğü koruma çabası ve psikolojik bütünlüğünü kaybetme korkusu, insanı manipülasyonların bağımlısı yapar. İnsanlar bu korkularından kurtulmadıkça manipülasyonlardan da kurtulamazlar. Başka bir deyişle, özgürlük ancak bu korkudan kurtulmakla olur.

Yönetmen filmde bu detayları fazlasıyla incelikli olarak işlemiş. Bu incelikli işçiliğe mükemmel oyunculuklar da eşlik edince ortaya fazlasıyla iyi bir yapıt çıkmış.

Filmdeki metaforik anlatıları yakalamak, filmin yoğunluğu ve zenginliğinden dolayı yer yer güçleşiyor. Ama metaforik anlatıları yakaladığınızda, zihninizdeki o metaforik anlatıya dair tüm anlamlar harekete geçiyor. Film bu yönüyle izleyiciyi de manipüle ediyor.

Film biraz uzun ama izlediğinize değecek.

İyi seyirler…